İngiliz The Economist dergisi son sayısında,
Türkiye'nin "diktatörlüğün eşiğinde"
olduğunu belirtti.
"Erdoğan’ı uçurumun kenarından
çekmek için henüz geç değil"
ifadesini kullanan dergi,
Batılı liderlere çağrı yaptı,
Erdoğan'a karşı seslerini yükseltmelerini istedi.
The Economist'in bazı tespitleri şöyle
Gittikçe dengesizleşen
bir Cumhurbaşkanı'nın
yönetimindeki ülke,
bir felaketin eşiğinde...
Erdoğan'ın davranışları,
zaten fazlasıyla kusurlu olan
Türk demokrasisini
tam bir diktatörlüğe dönüştürebilir.
Erdoğan iktidarda kaldıkça
otokratlaşmaya başladı.
Medyayı büyük ölçüde
kendi propaganda aracına dönüştürdü.
İnterneti sansürledi.
Bazı muhalefet liderleri dahil
kendisini eleştirenleri hapse attı.
Yargıyı kendine tabi kıldı.
Erdoğan, dev sarayında oturup,
sarayda ona hatalı olduğunu
söylemekten korkanlara emirler yağdırıyor.
Bir zamanlar bağımsız olan
Merkez Bankası'na sonucu enflasyon olan
delice bir para politikası uygulatıyor.
Yaşam standardı düşüyor.
Sinirler gitgide gerginleşiyor.
Anketler, eğer muhalefet temiz
bir aday arkasında birleşirse,
dört ay içinde Erdoğan'ın
cumhurbaşkanlığını kaybedeceğini gösteriyor.
Erdoğan bir zamanlar demokrasinin
bir araç olduğunu söylemişti:
"Gideceğin yere vardığında trenden inersin."
Kaybetmekten korkan Erdoğan’ın
seçimlerin adil ve özgür olmasına
ne kadar izin vereceği sorusu da
zihinlerde kıvrılıyor.
The Economist'in tespitleri
yerinde ama malum tespitler...
Bu tespitlerden sonra dergi,
yine Türkiye'nin coğrafyasından,
stratejik konumundan kaynaklanan
malum sonuca varıyor:
Batı, Erdoğan'ın
"diktatörler kulübü"ne
katılmasını engellesin;
Türkiye, bu haliyle de,
yani kusurlu, dökülen
demokrasisiyle de idare eder.
Türkiye'ye dönük bu malum
Soğuk Savaş bakış açısı
bugün de değişmiş değil.
Batı der ki:
İkinci sınıf, üçüncü sınıf
göstermelik bir demokrasi de
bizim için makbuldur,
Türkiye yeter ki bizim yanımızda kalsın,
Doğu'ya kaymasın!
Bu bakış açısı gerçeğin ifadesidir.
Ama beni rahatsız eder.
Her seferinde şunun altını çizerim:
Türkiye'de demokrasi Batı'nın değil,
bizim işimizdir;
biz Erdoğan'la idare edemeyiz;
çünkü tam demokrasi istiyoruz,
Cumhuriyetimizi
birinci sınıf demokrasi ile
taçlandırmak istiyoruz.
Evet, diktatörlüğün eşiğindeki
Türkiye'yi bu felaketten kurtarmak
Türkiye'li demokratların işi.
Bunun için de bir demokrasi ittifakı
bir yıldır oluşum halinde...
Bu ittifak, The Economist'in de belirttiği gibi,
ortak bir cumhurbaşkanı adayı
üstünde anlaşırsa,
Türkiye uçurumun kenarından döner.
Hasan Cemal kimdir? Hasan Cemal 1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1965 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1969 yılında Ankara'da haftalık Devrim dergisinde başladı. Yeni Ortam dergisi, Anka Ajansı ve Günaydın gazetesinde çalıştıktan sonra 1973 yılında Cumhuriyet gazetesine girdi. 1979 - 1981 yılları arasında Ankara Temsilciliği yaptı. 1981-1992 yılları arasında Cumhuriyet Gazetesini Genel Yayın Yönetmeni olarak yönetti. Cumhuriyet gazetesi Cemal'in yönetimindeyken 1986'da Sedat Simavi Ödülü'nü kazanarak "yılın gazetesi" seçildi. 1992-1998 yılları arasında Sabah gazetesinin birinci sayfa yazarlığını yaptı. 1998'den 2013'e kadar yaklaşık 15 yıl boyunca Milliyet gazetesinde yazdı. Nokta dergisi 1989 Doruktakiler ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti köşe yazısı ödüllerini kazandı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 2004 yılında da "Araştırma" ödülünü Hasan Cemal'in çalışmalarına verdi. 28 Şubat 2013'te Milliyet'in manşetinde yayımlanan "İmralı Zabıtları"nın yayınını savunduğu için dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan'ın tepkisine hedef oldu. Milliyet yönetimi, "Başbakan'ı ve medya sermayesini sorgulamaktaki ısrarını" gerekçe göstererek yaklaşık 15 yıldır yazdığı gazetedeki köşesini kapattı. Milliyet ile yolları ayrıldıktan sonra yaptığı röportajlar ve kaleme aldığı yazılar, bağımsız internet gazetesi T24'te yayımlandı. Türkiye medyasının en etkili ve kıdemli isimlerinden olan Hasan Cemal, Mart 2013'ten beri T24'te yazıyor. Harvard Üniversitesi Nieman Gazetecilik Vakfı Louis M. Lyons Gazetecilikte Vicdan ve Dürüstlük Ödülü'nü "hayatı boyunca basın özgürlüğünü savunmak için gösterdiği çaba nedeniyle" 2015 yılında Hasan Cemal'e verdi. Cemal, Türkiye'de bu ödülü alan ilk gazeteci oldu. Bir dönem Bilgi Üniversitesi'nde "Medya ve Politika" dersleri veren Hasan Cemal'in yayımlanmış 13 kitabı, tarih sırasıyla şöyle: - Tank Sesiyle Uyanmak (1986) - Demokrasi Korkusu (1986) - Tarihi Yaşarken Yakalamak (1987) - Özal Hikâyesi (1989) - Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım (1999) - Kürtler (2004) - Cumhuriyet'i Çok Sevmiştim (2005) - Türkiye'nin Asker Sorunu (2010) - Barışa Emanet Olun (2011) - 1915: Ermeni Soykırımı (2012) - Delila - Bir Genç Kadın Gerilla'nın Dağ Günlükleri (2014) - Çözüm sürecinde Kürdistan Günlükleri (2014) - Hayat İşte Böyle Geçip Gidiyor (2018) - Hasan Cemal'in "Zamane Diktatörleri" adını taşıyan basılmamış bir kitabı daha var. |