Çoktandır Eyy Erdoğan diye yazmıyorum.
Anlaşılan eskisi gibi pek öyle revnaklı değil.
Ya da ilgi çekmiyor.
Eyy'i gördük mü yazını okumuyoruz, diyenler çoğaldı çevremde.
Ben de müşteri haklıdır deyip uzunca zamandır eyy'i kesmiştim.
Ama bu sefer galiba zorlanıyorum.
Eskiden olduğu gibi şöyle ağız dolusu bir eyy Erdoğan çekmek geliyor içimden...
Çünkü Selahattin Demirtaş'a yine terörist demiş...
Demirtaş'ın Devran isimli kitabından tiyatroya uyarlanan bir oyunda, Selvi Kılıçdaroğlu, Başak Demirtaş, Dilek İmamoğlu, Canan Kaftancıoğlu dörtlüsünün verdikleri fotoğraf Erdoğan'ın vücut kimyasını fena halde bozmuş:
Ana muhalefetin başı ve heyeti,
bir teröristin yazmış olduğu kitabın
sahnelendiği tiyatro oyununu izliyorlar.
Milletim vakti geldiğinde bunlara
gereken dersi verecektir.
Şaşırtıcı değil.
Erdoğan'la kim ters düşüyorsa...
Kim Erdoğan'a kafa tutuyorsa...
Kim ciddi bir muhalefet odağı yaratıyorsa...
Kim Erdoğan'ın siyasal geleceğine taş koyuyorsa...
Derhal ya terörist damgası yiyor.
Ya terörist yardakçısı oluyor.
Ya darbeci damgası yiyor.
Hatta casus bile ilan ediliyor.
Erdoğan'a toz kondurmak yok.
Aksi halde Erdoğan yargısı çalışıyor.
Hapishane kapıları açılıyor.
O kadar çok örneği var ki...
Kısacası:
Erdoğan'ın demokrasi korkusu gitgide büyüyor, özgürlüğün olduğu yerde, kendisine yer olamayacağını çok iyi görüyor, hissediyor çünkü...
Bu yüzden o fotoğraf karesi Erdoğan'ın vücut kimyasını bozdu.
O fotoğraf karesine yakın gelecekte Meral Akşener'in de, Davutoğlu'yla Babacan'ın eşlerinin de girmesi ihtimali Erdoğan için bir kabus...
Şurası kesin:
O fotoğraf karesinin akla getirdiği demokrasi ittifakı, Erdoğan ve tetikçilerinin gelecek hayallerini bozuyor.
Ama gel gör ki, korkunun ecele faydası yok.
Eyy Erdoğan!
Nasıl İstanbul'da daha dün Selahattin Demirtaş'a terörist demeyenlerin oylarıyla 800 bin fark yediysen, yarın da bütün Türkiye'de böyle bir büyük yenilginin sillesini seçim sandığında yiyeceksin.
Bundan kurtuluşun yok.
Demirtaş'a terörist demeyenler nasıl daha dün İstanbul'da kazandıysa, yarın da Türkiye'de kazanacak.
Çünkü, Türkiye'de yürekli insanlar var.
Bunlardan biri de Julide Kural.
Selahattin Demirtaş'ın Devran adını taşıyan kitabındaki hikâyeleri okuma tiyatrosuna uyarlayan Julide Kural demiş ki:
Selahattin Demirtaş önemli bir siyasetçi
ve Türkiye'nin geleceğinde de önemli bir siyasetçi olacak.
Ben onu haksız yere hapishanede
tutulan siyasi bir tutsak olarak
nitelendiriyorum.
Mesleği siyaset olan, siyaset yapmak
dışında bir şey yapmamış Selahattin
Demirtaş gibi bir insanın duvarların
ardına atılması bir yana, o duvarların
ardındayken bile sürekli olarak umut
vermesi, yaşam sevincinden söz etmesi
önemli.
Yazdığı öykülerde naif, küçük ve ezilmiş
insanı kalbinden anlatıyor.
O bu kadar yaşama sevinci doluyken ve haksız yere orada tutuluyorken ben
burada hiçbir şey olmamış gibi
davranamıyorum.
Ben baştan bir riski göze alarak yola
çıktım.
Ben şöyle düşünüyorum:
Yaratılmaya çalışılan bir korku ortamı
var. Korku korkuyu, cesaret cesareti
besler.
Ben sanatçı olarak Brecht'leri,
Tolstoy'ları, Çehov'ları oynayıp
sahnede, ondan sonra da lay lay lom bir
hayatı seçerek aman bana bir şey
olmasın, bir şey değmesin deyip, o
sorumluluktan kaçamıyorum.
Hayattaki her şey, haksızlıklar,
eşitsizlikler benim de sorunum, bu
benim kalbimi acıtıyor.
Eyy Erdoğan!
İnsanları terörist, terörist yardakçısı, darbeci, casus ilan ederek korkutamazsın.