Akıl alır gibi değil.
Yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet dosyalarını darbe diyerek kapattılar.
Önce yargıda, sonra parlamentoda.
Yolsuzluk yokmuş...
Hırsızlık yokmuş...
Rüşvet yokmuş...
Peki, bütün bu olanlar neymiş?..
Bir ‘darbenin tuzakları’ymış...
Ayakkabı kutularından, yatak odalarından etrafa saçılan dolarlar...
Para sayma makineleri...
Ses tapeleri...
Telefonda para sıfırlama diyalogları...
Bütün bunlar, gözler önünde çırılçıplak ne varsa, hepsi hepsi tuzakmış...
Darbe girişimiymiş....
Gerçekten aklı alır gibi değil.
Ya da böylesine bir ahlaksızlığa akıl erdirmek olağanüstü güç.
Bu ancak gerçeklikle bağını iyiden iyiye koparmış bir ‘iktidar kibiri’nden, ‘iktidar zehirlenmesi’nden kaynaklanabilir.
Gözler önünde yaşananlar çoktan normal olmaktan çıktı.
İktidar sarhoşluğu had safhada çünkü.
Yukarıdan aşağıya da dalga dalga yayılıyor.
Saray şovları bitecek gibi değil.
Saraydan şaşaalı bir görüntü
Yolsuzluk yokmuş. Hırsızlık yokmuş. Rüşvet yokmuş. Peki, bütün bu olanlar neymiş? Bir ‘darbenin tuzakları’ymış.
Gözümün önünden gidecekmiş gibi gözükmüyor.
“Başkan Baba’nın yeni Türkiyesi”nin romanını yazacak, filmini çekecek, belgeselini yapacak olanlar için bu sahne, Saray’daki ilk Bakanlar Kurulu toplantısı yarın ideal bir giriş olabilir.
Saray’dan gösterişli, şaşaalı bir görüntü.
Upuzun, koskocaman bir toplantı masası.
Başkan Baba en başta.
Öyle bir kurulmuş ki koltuğuna...
İki tarafında da sekreterleri, yani başbakan ve bakanlar sıralanmış...
Suratlardan ciddiyet akıyor.
Hele Tayyip Erdoğan...
Koltuğunda yay gibi gerilmiş...
Şöyle bir bakınca vay be dedirtiyor insana, herhalde devlet adamı ciddiyeti bu olmalı...
Hukuku hiçe sayan yeni
Türkiye’nin tarihini yazanlar
Başkan baba ve sekreterleri...
Ne kadar da kendilerinden emin bir havaları var.
Anlaşılan o ki, tarih yazdıkları konusunda herhangi bir kuşkuları yok.
Belki de hakları var.
Tarih yazıyorlar.
‘Yeni Türkiye’nin tarihini.
Demokratik değerleri, hukuku hiçe sayan bir Türkiye bu.
Anayasaya kulak asmayan bir Türkiye bu.
Anayasaya rağmen yeni bir sistemin kuruluşu bu.
Buna sessiz kalmak, rıza göstermek, Başkan Baba’nın Anayasa suçuna iştirak etmek değil mi?..
Bakıyorum, Başkan Baba’nın iki yanında sıralanan bakanlara.
Hepsi bu ‘oldu bitti’yi onaylıyor mu?
Kendi iç dünyalarından yükselen farklı sesler yok mu?
Hepsinin onayladığına ihtimal veremiyorum.
Fire vardır diye düşünüyorum.
Bakanlar Yüce Divan
oylamasında fire verdi mi?
Tarih yazıyorlar.‘Yeni Türkiye’nin tarihini. Demokratik değerleri, hukuku hiçe sayan bir Türkiye bu. Anayasa’ya kulak asmayan bir Türkiye bu.
Soru aklıma takılıyor.
Bakanlar acaba Yüce Divan oylamasında fire verdi mi?
Olabilir.
AKP Meclis grubunda ciddi fire var.
Beklenmiyor değildi.
‘Yandaş medya’nın, ‘havuz medyası’nın sindirme kampanyalarına rağmen, ‘köşe tetikçileri’nin hain suçlamalarına aldırmayıp kendi vicdanlarının sesini dinleyen AKP milletvekilleri de tarih yazdı…
Tarih yazdılar, çünkü korkmadılar.
Saray’dan korkmadılar!
Bu yarın için bir kırılma noktası olabilir.
Belki de, Saray’da Sultan’ı kendi kaderiyle baş başa bırakmak açısından bir kırılma noktası...
Evet olabilir.
AKP kaynayan kazan!
AKP kaynayan kazan! Saray’ın şaşaalı halleriyle, üstü kapatılan yolsuzluk, rüşvet ve hırsızlık dosyalarıyla, bu kaynayan kazanın altına gün geçtikçe odun atılıyor.
Abartıyor muyum?
Tabii kolay değil, Türkiye’nin yakın siyasal geleceğini kestirmek.
Ama bu gidiş, gidiş değil.
Aklı başında herkes de, bu gidişin normal olmadığını görüyor.
Demokratik değerleri, hukuku ve ahlaki kriterleri böylesine hiçe sayarak bir Saray’dan, tek başına Türkiye’yi yönetebileceğini sanmak...
Hiç ama hiç normal bir durum değil.
İşte Yüce Divan oylamasındaki fire, birçok alandaki ‘anormalleşme’nin dışa vuran bir göstergesidir, açık bir tepkidir.
Bunun örnekleri çoğalabilir.
Şunu yazın bir kenara:
AKP kaynayan kazan!
Saray’ın şaşaalı halleriyle, üstü kapatılan yolsuzluk, rüşvet ve hırsızlık dosyalarıyla, bu kaynayan kazanın altına gün geçtikçe odun atılıyor.
Ve bu gidiş seçmeni etkiliyor.
Seçim araştırmalarında kararsız seçmen oranında ilginç şişkinlikler dikkat çekmeye başladı.
Zurnanın zırt diyeceği burası.
Başkan Baba, haziran genel seçimlerinde Anayasa’yı tek başına değiştirecek oya, milletvekili sayısına erişemezse n’olacak?..
İşte o zaman Saray’da kendi kaderiyle baş başa kalabilir.