Hasan Cemal

17 Şubat 2015

Özgecan cinayeti… Kadın-erkek eşitliği…

‘Kadın-erkek eşitliği’ni temel alan bir zihniyet devrimi yaşanmadan kadına şiddet son bulmaz

Bir babayım.
İki kızı olan bir baba.
Özgecan haberlerini izledikçe içim yanıyor.
İsyan ediyorum.
Lanet ediyorum.
Tanrım, böyle bir acı nasıl yaşanır, diyorum kendi kendime…
Böyle bir vahşeti duyumsamak için elbette baba olmak, ana olmak ya da kadın olmak, erkek olmak gerekmiyor.
İnsan olmak yeterli bunun için.
İnsanlıktan azıcık nasibini alanlar, böyle bir korkunç acıyı yüreğinde hisseder.
İsyan eder.
Lanet eder.
Ama bugün asıl kadınlar ayaklanmış durumda.
Artık yeter, yetti artık duygusu özellikle kadınlarda büyük ve haklı bir öfkeyi dalga dalga kabartıyor.
Ve o klasik soru:
Ne yapmalı?
Kadına cinsel tacizi…
Kadına tecavüzü…
Kadına hiç bitmeyen şiddeti…
Bütün bunları yok etmek için neler yapmalı?..
Evet, eğitim.
Evet, zihniyet değişimi.
Evet, etkili ve caydırıcı ceza.
Evet, polisiye önlem.
Evet, yargı düzenini düzeltici adımlar.
Evet, toplum ve devlet düzeninde kadına bakışı köklü biçimde sarsacak, değiştirecek dönüşümler.
Evet, kadının bu kadar aşağılandığı, horlandığı, itilip kakıldığı erkek-egemen aile ve toplum düzeninde radikal değişim.
Ve bütün bunları belirtirken bir noktayı özellikle vurgulamak:
Kadın-erkek eşitliği’ni temel alan bir zihniyet devrimi yaşanmadan, devlet ve toplum düzeni ‘kadın-erkek eşitliği’ne göre tepeden tırnağa şekillenmeden kadına şiddet son bulmaz.
Elbette kolay değildir bu.
Ya da ince uzun bir yoldur.
Ama her yolculuk bir ilk adımla başlar.
O ilk adım, ‘kadın-erkek eşitliği’ni ciddiye almaktır.
Laf olmaktan çıkarmaktır.
Uygulamaktır.
Kadın-erkek eşitliğinin ışığında, bu memleketin toplum ve devlet düzenini, yargısını, polisini, eğitimini gözden geçirmek, iyileştirmeye çalışmaktan başka çaremiz yok.
Maalesef Türkiye bugün bu noktadan uzak, gittikçe de uzaklaşıyor.
Üstelik kutuplaşıyor, cepheleşiyor, birbirine düşman kamplara bölünüyor.
Saray’daki Sultan böyle istiyor, böyle yapıyor çünkü…


 

'Nasıl tecavüzcü olunur?'

Özgecan haberlerini izledikçe içim yanıyor. İsyan ediyorum Tanrım, böyle bir acı nasıl yaşanır, diyorum kendi kendime

Bu satırları yazmadan önce, Leyla Alp’in T24’teki yazısını okudum.
Nasıl tecavüzcü olunur?
Şu satırlarını köşeme alıyorum.

Gece yarısı sokağa çıktı diye… Kahkaha attı diye…
Kısa etek giydi diye…
Bir kadının tecavüzünü mazur gördüğünde tecavüzcü olursun.
Bir dizide, bir filmde kadına tecavüz edilmesini yüzünde gevrek bir gülümsemeyle izlediğinde tecavüzcü olursun.
Tecavüze uğrayan sevgiline, eşine, çocuğuna kirlendi gözüyle baktığında tecavüzcü olursun. "Üzerinde ne vardı?" diye sorduğunda tecavüzcü olursun. Görmezden geldiğinde, utandığında tecavüzcü olursun. Sarmalamak yerine ayıpladığında tecavüzcü olursun.
Tecavüz eden yakınını koruyup kolladığında “iftira atıyorlar” diye cansiparane savunduğunda tecavüzcü olursun…
Tecavüz edilip öldürülen kadınların resimlerini yayınlayıp, sanıkların fotoğraflarını buzlayıp "Beni tahrik etti" sözlerini büyük puntolarla yazdığında tecavüzcü olursun.
"Kadın herkesin içinde kahkaha atmayacak" dediğinde tecavüzcü olursun.
Bir kadının ya da çocuğun tecavüze uğradığını söylemesini delil saymadığında, tecavüzün yarım kalmasına iyi hal indirimi verdiğinde tecavüzcü olursun. "İsteseydi karşı koyabilirdi" dediğinde tecavüzcü olursun.
İşte bu kadar kolaydır tecavüzcü olmak.
Bambaşka bir karakter, ruh hali, hastalık gerektirmez.
Sen meşrulaştırırsın.
O uygular…
Sen tetikçi olursun.
Ona sadece yapmak düşer.
Ve yaptığının bir cezası olmadığını, olmayacağını bilir. “Ben vatan haini değilim “diye kendini müdafaa bile eder.
Çünkü alkışlayanı boldur.
Kapı komşusundan iş arkadaşına, polisinden mahkemesine, hatta vekiline kadar…
Tecavüze uğrayan kadının hangi saatte sokakta olduğunu, üzerinde ne olduğunu, nereli olduğunu, ne içtiğini sorgulayan zihniyet tecavüzün tetikçisidir.

Tacize, tecavüze, şiddete karşı neler yapmalı? Eşitliği temel alan bir zihniyet devrimi yaşanmadan kadına şiddet son bulmaz

Nasıl tecavüzcü olunur?
İşte bu kadar kolaydır bu sorunun yanıtı…
Evet soru kötü…
Ama evet bilerek isteyerek seçtim…
Belki bir yere dokunur diye.

Ne bileyim belki yüzünüz falan kızarır diye.
Belki daha doğmamış kız çocuğunuzu düşünürsünüz diye… İncinirsiniz diye efendim, evet incinin diye…
Biz çok inciniyoruz çünkü.
Etek boyumuzu, rujumuzun rengini, hangi saatte nerede olduğumuzu sormanızdan sorgulamanızdan, sokakların sadece erkeklere ait olduğunu düşünmenizden…
Ve öfkeleniyoruz.
Evet artık sadece korkmuyor, öfkeleniyoruz.
Ve bence bu öfkeden korkmanızda fayda var.

İdamdan medet ummak çıkmaz sokaktır

‘İdam’dan ve linç kütüründen medet ummak tam anlamıyla bir çıkmaz sokaktır. Ayrıca ‘uygarlık’tan uzaklaşmaktır

Evet, ‘tecavüzcüler’den kurtulmak kolay olmayacak.
Kurtulmak için bilinçli, kararlı, sabırlı bir mücadele verilmesi şart.
Bu arada özellikle belirtmekte yarar var.
İdam’dan, sallandırma ve linç kütüründen medet ummak tam anlamıyla bir çıkmaz sokaktır.
Ayrıca ‘uygarlık’tan uzaklaşmaktır.
Tekrar ediyorum:
Özünde kadın-erkek eşitliği yatan bir ‘zihniyet devrimi’ne giden yolda mücadeleye devam etmektir doğru olan…