Hasan Cemal

26 Temmuz 2016

Nazlı Ilıcak gözaltında: Gerçekler, görmezden gelindiğinde yok olmazlar!

Kılıçdaroğlu’nun Saray buluşması üzerine…

Bugün yazı yazmak içimden gelmiyordu.
Canım epeyce sıkkındı.
Birkaç gün kafa dinlemek niyetindeydim.
Belki de biraz sakinleşmeye ihtiyacım vardı.
Evet, Türkiye büyük bir felaketin kıyısından döndü.
Kanlı darbe girişimine karşı iktidar ve muhalefetin birlikte tavır koymaları da, Türkiye’nin normalleşmesi adına hiç kuşkusuz olumlu bir gelişmeydi.
Ama bu normalleşme ne kadar demokrasiye açılan bir kapı olabilirdi?
Bu konudaki kuşkularımı 15 Temmuz sonrasındaki yazılarımda belirttim.
İktidar ve muhalefet liderlerinin Saray buluşması da kuşkularımı dağıtmadı.
Böyle bir buluşma, bu kadar derin bir kriz sonrasında elbette olumluydu.
Ama buna demokrasi adına, hukuk devleti adına çok fazla umut bağlamak ne kadar doğru, ne kadar gerçekçi, sorusunu geçiyorum.
Televizyonda CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun Saray zirvesi ile ilgili açıklamaları var. Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığına ilişkin iyimser sayılabilecek sözler sarfediyor.

Darbelere karşı durmuş, demokrasiyi savunmuş Nazlı Ilacak’ı darbeci ilan ediyorlar. Ayıptır

Oysa, daha bir ay önce aynı Kılıçdaroğlu şunları söylemişti:      

Adaletin temeline dinamit koyuyorlar.
Yeni bir kanun getirdiler.
Danıştay’ı, Yargıtay'ı ve Yüksek Seçim Kurulu'nu sıfırlayacaklar.
Bu ancak ve ancak darbe dönemlerinde yapılan bir operasyondur.
12 Eylül darbecilerinin bile aklına gelmemiştir bu.
Bunlar Hitler’in, Mussolini’nin,
Pinochet’nin uygulamalarıdır.
Ama akıbetleri de aynı olacak.
Tarihin çöp tenekesine gidecekler!
Yargıyı düzelteceğiz, diyorlar.Bir gecede 160 kişiyi Yargıtay'a tayin ettiler.
Yargıya kendi militanlarını yerleştiriyorlar.
Yargı için yeni bir paket geldi, Anayasaya aykırı bir paket... (22 Haziran tarihli yazım)

CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun bir ay önce yargı bağımsızlığını yerle bir ettiğini haklı olarak belirttiği yargı paketi, 15 Temmuz’dan birkaç gün sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onayından çıktı.
Yanlış anlaşılmasın.
Kılıçdaroğlu’nun böyle bir dönemde Saray’a çıkmasını eleştirmiyorum.
15 Temmuz öncesini unuttuğunu da öne sürmüyorum.
Kılıçdaroğlu’yla CHP’yi böyle bir dönemde demokrasi ve hukukun üstünlüğü açısından çok önemsediğim için bu noktaları vurguluyorum. 
Ayrıca bu çerçevede belirtmek isterim:
Bugün yaşanmakta olanlar, her askeri darbe sonrasında tanık olduğumuz görüntüler.
O darbelerden sonra komünist diye, solcu diye, bölücü diye, şeriatçı diye dolardı askeri rejimin hapishaneleri…
Şimdi de Fetöcü diye doluyor.
Bunları bir daha tekrarlamak içimden gelmediği için bir süre kafa dinlemek istemiştim.
Ama olmadı.

Sabah vakti televizyonda, sevgili dostum ve değerli meslektaşım Nazlı Ilıcak’ı gözaltına alınırken görünce, oturdum yine bilgisayarımın başına...
Darbelere karşı durmuş, demokrasiyi savunmuş Nazlı Ilıcak’ı darbeci ilan ediyorlar.
Ayıptır.
Canını sıkma sevgili Nazlı;
Ne dönemler yaşadın, bunlar da geçer.
Bak, Aldous Huxley ne demiş:

Gerçekler,
görmezden gelindiğinde,
yok olmazlar!

Kendine iyi bak sevgili kardeşim.