Hasan Cemal

08 Aralık 2015

Musul-Kerkük senaryoları...

Musul-Kerkük petrol senaryoları eskiye gider, Demirel de Genelkurmay’a 1970’lerde senaryo hazırlatmıştı

Tarih, 2 Ağustos 1990.
Irak diktatörü Saddam Hüseyin’in Kuveyt’i işgaliyle Ortadoğu’da anababa günleri yaşanıyordu.
Amerika, Körfez’de muazzam bir askeri gücü, Vietnam Savaşı’ndan beri en büyük silahlı kuvveti çok kısa sürede Körfez’e yığmıştı.
Türkiye -ve tabii Adana’daki İncirlik üssü- Washington’un gözünde fazlasıyla değerliydi.
Cumhurbaşkanı Özal ise Türkiye’yi daha değerli kılmanın peşindeydi.
Çünkü Berlin Duvarı’nın yıkılması, komünizmin çöküşü ve Soğuk Savaş’ın bitişiyle birlikte Türkiye’nin Batı nezdindeki stratejik değerinin artık düşüşe geçtiği uluslararası odaklarda konuşulur olmuştu.
Cumhurbaşkanı Özal bu yüzden Körfez krizini Türkiye açısından kullanılması gereken büyük bir fırsat olarak görüyor, bu sayede Türkiye’nin Batı nezdindeki vazgeçilmezliğini tescil ettireceğini düşünüyordu.

 

Bütün dünya petrol rezervlerinin yüzde 80’i Körfez’dedir. Onun için Batı’nın ‘life line’ı, yani ‘hayat damarı’ buradan geçer. 

Saddam’ın Kuveyt’i işgalinden iki hafta sonra, 18 Ağustos 1990’da aralarında benim de bulunduğum gazete yöneticileriyle bazı yazarları Çankaya Köşkü’nde topladı.
“Batı dünyasının İkinci Cihan Savaşı’ndan beri karşı karşıya bulunduğu en büyük hadisedir bu” dedi Özal, şöyle devam etti:
Çünkü bütün dünya petrol rezervlerinin yüzde 80’i Körfez’dedir. Onun için Batı’nın ‘life line’ı, yani ‘hayat damarı’ buradan geçer. Uzun strateji falan bilmeye gerek yok. Burada böyle bir duruma Batı’nın, Amerika’nın razı olması mümkün değildir.

Kerkük petrolü...

Cumhurbaşkanı Özal üç saatlik sohbetinin bir yerinde sözü “Ortadoğu haritasının yeniden çizilmesi”ne getirdi.
Bu konunun kafasını bayağı meşgul ettiğini söylüyor, bu çerçevede ‘Kerkük petrolü’nü düşünüyordu. Hatta askerlerle bu konuyu görüştüğüne dair duyumlar kulislerde tartışma konusuydu.
Fakat askerin de bu konuya sıcak bakmadığı bir gerçekti. Kerkük-Musul için Kuzey Irak’a girilmesini bir macera ya da batağa çekilmek olarak görüyorlardı.
Ayrıca Irak’ın toprak bütünlüğünün bozulması, yani parçalanması Kuzey Irak’ta bir Kürt devletinin doğuşuna yol açabilir diye düşünüyordu asker.
Ankara, 24 Ocak 1991.
Körfez Savaşı, Saddam’ı Kuveyt’ten çıkartmak için savaşın yeni başladığı günler...
Cumhurbaşkanı Özal aralarında benim de bulunduğum bazı gazetecileri Çankaya Köşkü’nde toplamıştı.
Bir ara konuyu yine Türk dış politikasına, Kerkük-Musul’a getirmiş, bu açılardan öteden beri ürkeklik içinde olduğumuzu belirtmiş, açıkça adres telaffuz etmeden Dışişleri ile askeri şu sözlerle eleştirmişti:
“Öyle alışkanlıklar oluşuyor ki dış politikada bir daha değiştirmek fevkalade güç oluyor. Biz bu pazarlık işini dış politikada bilmiyoruz. Musul işinde bizi çok fena atlatmışlar. İsmet İnönü biraz dayansaymış, Musul’u bize bırakırlardı. Curzon kendi inisiyatifiyle yapmış. İngiliz Başbakanı, o zaman Dışişleri Bakanı Curzon’a diyor ki, ‘İmzalamayacaksa bırakın Musul’u’ diyor. İnönü, Cemiyeti Akvam’a Musul’un getirilmesini kabul etmeseydi, Lozan’da Musul bize kalacaktı. Şimdi bundan Musul’da gözümüz varmış diye bir mana çıkarmayın (Özal gülüyor muzip muzip). İyi ki oraları almamışız. Petrol zenginliği bizi şaşırtırdı. İyi gelişemezdik.”

 

Irak sınırını çizmek...

Cumhurbaşkanı Özal’ın Kerkük-Musul’a bakışını emekli Orgeneral Necati Özgen’den de dinlemiştim.
1991-1993 yılları arasındaki Jandarma Asayiş Bölge Komutanlığı sırasında 1992’de bir gün Cumhurbaşkanı Özal Diyarbakır’a gelir. Orduevi’nde kendisiyle başbaşa bir görüşme yaparken bir ara sorar Özal:
“Paşam, söyler misin, bu sınır niye buradan geçmiş yahu? Daha aşağıdan geçse daha iyi olmaz mıydı?”
“Aşağısı neresi efendim?” diye sorar Necati Özgen Paşa.
Orada durur Özal.
Musul-Kerkük sözü ağzından çıkmaz.

 

Genelkurmay’dan Musul senaryosu...

Demirel: Onun pastadan pay dediği Kerkük ile Musul’dur. Özal’ın kafasında o vardır. Ben de bu yüzden geçen gün ‘Dikkat et, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olursun!’ dedim

Musul, Kerkük...
Petrol zenginliği...
Cumhurbaşkanı Özal’ın bu sözleri bana beş ay önce DYP Genel Başkanı, ana muhalefet lideri Demirel’le yaptığım sohbeti hatırlatıyor.
1 Eylül 1990.
Ankara, Güniz Sokak.
Demirel’le kahvaltı ederken Cumhurbaşkanı Özal’a laf dokunduruyor:
“Onun pastadan pay dediği Kerkük ile Musul’dur. Özal’ın kafasında o vardır. Ben de bu yüzden geçen gün ‘Dikkat et, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olursun!’ dedim.”
Bu arada Demirel, 1970’li yıllardaki başbakanlık döneminde, Genelkurmay Başkanlığı’na bir Kerkük-Musul senaryosu hazırlattığını çıtlatıyor:
“Yılda 20 milyar dolar petrol geliri demektir Kerkük-Musul... Genelkurmay Başkanı rahmetli Semih Sancar’a söylemiştim bir kere, bir planımız olsun burası için diye... Dağlık, bir başka arazidir. Bakarsınız bir gün konjonktür değişiverir,  dedim. Emperyalist düşüncede bir insan değilim ama yine de her hale göre hazırlıklı olmak gerekir devlet olarak... Kerkük’teki Türklerin hali de Irak’a gittiğim zaman içimi burkmuştu.”

 

Başkan Bush’tan Türkiye’ye havuç:
Kerkük petrolleri...

Demirel’le yaptığımız bu sohbetin üstünden altı ay geçiyor.
1991 yılı Şubat ayı, Ankara.
Demirel’le Anadolu Kulübü’nde akşam yemeği yiyoruz.
Ana muhalefet lideri tekrar Kerkük-Musul senaryolarına değiniyor:
“Araplar da, Yunanistan da, İsrail de, Batı da, hiçbiri Türkiye’nin Kerkük-Musul’a el koymasını istemez. Yılda 20 milyar dolarlık petrol geliri olan bir Türkiye korkulu rüyadır çünkü...”
Kamuoyunda bu rüyanın adı, Özal’a atfen, “Bir koyup üç almak!” diye çıkmıştı.
Cumhurbaşkanı Özal, Amerikan Time dergisiyle görüşmesinde bu sözünü bir şaka olarak nitelemiş, “Türkiye yine de kârlı çıktı” demişti.
Diplomasi kulislerinde ise ABD Başkanı Bush’un, Körfez krizinde Türkiye’nin desteğini sağlamak için Ankara’ya uzattığı havucun Musul vilayeti projesi, yani Kerkük petrolleri olduğu belirtiliyordu.

                                               *   *   *

Yukarıdaki satırları ilk baskısı 2003 yılı Nisan ayında çıkan Kürtler isimli kitabımın Kerkük-Musul Senaryoları başlıklı bölümünden özetledim (sayfa 117-160).
Neden mi?
Türkiye şu günlerde Musul’a tank tüfek gönderiyor. Bu durum değişik ülkelerde Türkiye’yi hedef alan tepkilere yol açıyor.
Ben de yaşanmakta olan tartışmalara yakın tarihimizden bir pencere açabilir diye yazdım bu yazıyı...