Ümit Kıvanç'ın Asmalımescit'teki fotoğraf sergisinden çıktım, akşam vakti eve gidiyorum.
Taksi şoförü keyifli bir adam.
Fenerbahçe radyosunu dinliyor.
Eski gollerini anlatan bir futbolcu...
"Ne gollerdi ama o goller" diye iç geçiriyor.
"Yoksa Galatasaray da mı yemişti o gollerden?.."
Gülmeye başlıyor.
"Demek Cimbom'lusun abi..."
Yine gülüyor:
"Fanatik misin abi?.."
"Hayır, damardan..."
"Aziz Yıldırım'ı takdir ediyor musun?.."
"Elbette ediyorum, Allah onu Fenerbahçe'nin başından eksik etmesin."
Yine gülüyor.
"Abi sen ne iş yaparsın?"
"Gazeteciyim."
"Hangi gazetede?"
"T24'te..."
"O da neresi abi?"
"İnternet gazetesi..."
"Allah Allah... İsmini sorabilir miyim abi?"
"Hasan Cemal..."
"Dur seni bir Google'layayım."
Trafik zaten Allah'lık, yürümüyor.
Google'landık.
"1944 doğumluymuşun. Maşallah çok iyisin be abi. Demek Gürcülük de var. Erdoğan da Gürcüymüş..."
"Bilmiyorum."
"Dur bi de 'eserleri'ne bakalım."
Tıklıyor cep telefonundan.
Alt alta dökülüyor:
Kürdistan Günlükleri.
Delila, Kadın Gerilla.
1915: Ermeni Soykırımı.
Barışa Emanet Olun.
Türkiye'nin Asker Sorunu.
Cumhuriyet'i Çok Sevmiştim.
Kürtler.
Kimse Kızmasın, Kendimi Yazdım.
Özal Hikayesi.
Tarihi Yaşarken Yakalamak.
Demokrasi Korkusu.
Tank Sesiyle Uyanmak.
Sayıyor:
"12 tane kitap..."
Yüzüme bakıyor dikkatli dikkatli, azıcık şaşkın.
"Hepsini sen mi yazdın abi?"
Başımla onaylıyorum.
Kitaplarımın isimlerini sesli okumaya başlıyor, hafif tertip vurgulayarak.
"Kürdistan demişin abi..."
"Gerilla demişin abi..."
"Soykırım demişin abi..."
"Kürtler demişin abi..."
"Yahu abi, kapalıyken de cep telefonu dinleme falan yok değil mi? Delil melil olmasın, başımıza bir iş açılmasın!"
Gözlerini dikerek soruyor:
"Abi nasıl yazdın bütün bunları?.."
Trafik açılır gibi olurken yorumlar başlıyor.
"Kürdistan ne demek abi, var mı öyle bi yer?.."
"Aman abi, bir de gerilla demişin, terörist değil mi o genç kadın?.."
"Kitabın adı da Kürtler..."
Zınk yine duruyoruz.
"Abi sen bi tuhafsın..."
"Neden yahu?.."
"Baksana sevgili abicim, bir de Soykırım koymuşun kitabının adını, Ermeni Soykırımı... Var mı böyle bişey abi, Allah Allah..."
Gülmeye başlıyorum.
Bakıyorum, o da kıkırdıyor.
Bu sefer ben soruyorum:
"Evet mi, hayır mı 16 Nisan'da?.."
"Bak abi ben milliyetçiyim, MHP'liyim. Ama artık Devlet Bahçeli'yi tutmuyorum. Meral Akşener'le Sinan Oğan'ı beğeniyorum. Benim oyum hayır abi..."
Soruyor:
"Abi bu Kürtlere neden bu kadar taktın kafayı?.."
Trafik yürümüyor.
Bizim sohbet koyulaşıyor.
Kürt sorununu anlatıyorum, dediklerime kulak veriyor.
Bu arada küçük oğlu arıyor cepten, anlaşılan babasını kızdırıyor.
"Ulan şerefsiz..." diye başlıyor saydırmaya.
"Yapma, çocuklara bağırma" deyince yumuşuyor.
Bana Öcalan'ı, Kandil'i soruyor, dağa çıkanları soruyor, söylediklerime de kulak veriyor.
Pek belli etmek istemiyor ama bazı görüşlerime hak verdiğini hissediyorum.
Yine dönüyor bana, merakla soruyor:
"Abicim sen nası bir adamsın?.."
Bu sefer ben cep telefonumu açıyorum, o gün hakkımda atılan fotoğraflı bir tweet'i gösteriyorum.
Savcı, Hasan Cemal hakkında,
45 ay önce yazdığı
Kürt sorununa ilişkin
çekilme günlükleri
nedeniyle
13 yıl hapis istedi.
Şoför arkadaş tepkisini saklamıyor:
"Yok yaa,13 yıl hapis mi?.. Allah Allah, Allah Allah..."
Gülüyorum.
"Valla öyle, bu sabah vakti neredeyse idam isteyecekti."
Nihayet eve varıyoruz.
Bana dönüyor, bu defa bakışlarında, sesinde tedirginlik var.
"Yahu abi, kapalıyken de cep telefonu dinleme falan yok değil mi? Delil melil olmasın, başımıza bir iş açılmasın!"