Hasan Cemal

04 Şubat 2017

Michnik'ten Erdoğan'a, demokrasi dediğin nedir ki?..

27 yıl öncesi, 27 yıl sonrası, Polonya'dan Türkiye'ye bakınca...

Bugünlerde geçmişle haşır neşir durumdayım. Pek öyle hoşuma gitmiyor ama ne yapayım.
Belki benim yaşımda geçmiş daha ağır basmaya başladığı için öyle, belki bir kitap çalışması yüzünden, ikisi de olabilir.
Arşivimde dolanırken Cumhuriyet'te yıllar önce yazdığım üç yazıya rastladım. Varşova Notları başlığını taşıyan köşe yazıları 1 Şubat, 3 Şubat, 5 Şubat 1990 tarihlerini taşıyor.
Varşova'da şubat ayındaki o karlı, felaket soğuk günü çok iyi anımsıyorum. Polonya'ya ayak basmadan sadece bir gün önce Polonya Komünist Partisi sabaha karşı tarihe karışmıştı.
Totaliter rejimi yıkan, Berlin Duvarı'nı çökerten Dayanışma'nın günlük yayın organı Gazeta Wyborcza'nın manşeti şöyleydi:
"Elveda efsane!"
Haber şu satırlarla başlıyordu:
"Polonya Birleşik İşçi Partisi 40 yıl boyunca devlet partisi olarak çalıştı. Devletti onun vitrini. Her şeyi tekeline almıştı. Ama topluma kabul ettiremedi kendini..."
Haberin altında çerçeve içindeki 'son söz'ün başlığı şöyleydi:
"44 yıllık Komünist Partisi sonunu noktaladı. Arkasından gözyaşı akıtmıyoruz. Üzülmüyoruz da..."
Bir gazetecinin yaşayabileceği en güzel şeylerden birini yaşıyor, gerçekten tarihe tanıklık ediyordum Varşova'da.
Uluslararası Basın Enstitüsü IPI'dan bir heyetle birlikte  gelmiştik Polonya'ya. 1990 yılı şubat ayında, Komünist Parti'nin tarihin arşivine kaldırılmasından bir gün sonra Varşova'da yaptığımız en ilginç görüşme Adam Michnik'le olanıydı. Dayanışma'nın efsane liderlerinden biriydi. Totaliter rejimin hapishanelerinde yatmıştı. 1989'da Polonya'da kırk yılın özgür sayılabilecek ilk seçimlerinin önünün açılmasında büyük rol oynamış ve Berlin Duvarı'nın çökertilmesinde rolü olmuştu.

Zincirleme sigara içiyordu. Uzun yıllar yeraltında çalışmanın kendisinde yarattığı alışkanlıkları henüz üstünden atamamıştı. Başyazarlığını ve genel yayın yönetmenliğini yaptığı Dayanışma'nın gazetesi Gazeta Wyborcza sanki hâlâ yeraltında çıkıyordu.
Hayli bakımsız bir blok apartmanın zemin katında çalışıyorlardı. İçiçe uzanan basık tavanlı odalar, yoğun sigara dumanı.

27 yıl öncesi, 27 yıl sonrası, Polonya'dan Türkiye'ye bakınca...

 

Marangoz elinden yeni çıkmış izlenimini veren düzgün ama derme çatma küçük tahta masalarda çalışan genç insanlar... Üniversitede seçimlere hazırlanan bir öğrenci derneğinin sevimli dağınıklığı vardı her yanda...
"Devrim koşulları" demişti gülerek Adam Michnik, "Açık toplumun ne olduğunu biliyoruz, onu yaratma çabasındayız. Ama onun içinde nasıl yaşanır henüz öğrenemedik."
Spor lastik ayakkabılar, rengi atmış bir blucin, yakası açık bir gömlek, hayli yıpranmış bir ceket; yakasında Dayanışma'nın kırmızı rozeti vardı.
Michnik'in daracık çalışma odasına güçlükle sığışmıştık. Duvarlar delik deşikti, belli ki çivi tutmuyordu. Bir yanda Walesa'nın posteri, tam karşısında renkli bir çıplak kadın fotoğrafının yer aldığı bir takvim... Hemen altındaki darmadağınık masada bir sürü gazete; en üstte Pravda dikkati çekiyor. Bir köşeye de kocaman bir Polonya haritası yapıştırılmış...
Adam Michnik demişti ki:
"Komünist Partisi'nin cenazesi daha dün kaldırıldı. Koalisyon hükümeti sürüyor, ama dikkat edin: Gerçek ortak parti değil! Ordu ve gizli polistir gerçek ortak!
Korkmuş, tedirgin, düş kırıklığına uğramış, ama silahı olan bir ortak bu... Halk desteğine sahip değiller. Ancak ülkede yönetici eliti bunlar oluşturuyor. İktidar odaklarında komünistler var. Bu arada dikkat edin:
Moskova'yla ilişkileri de bu elit zümre götürüyor."

 

Michnik: En kötüsü nedir biliyor musunuz? Bir zamanlar Rusya'yı, Brejnev'i suçlardık, şimdiyse o iktidarı oylarımızla seçen biziz
 

Bir 'geçiş dönemi'nden söz etmişti Adam Michnik. Sohbetimizde şu soru da yer almıştı:
Polonya'da bir darbe olabilir mi?
O tarihlerde  enflasyon yüzde 800'lerde seyrediyordu, para pul olmuştu. Ve bazı sorular burgaç gibi kafaları oyuyordu.
Adam Michnik, geçiş döneminde gerçekçiliğin elden bırakılmasına kesin karşıydı. Ordu ile Dayanışma arasındaki duyarlı dengenin özenle sürdürülmesinden yanaydı.
"Tarih yeterince hızlandı Polonya'da, değişimi daha çok zorlamamak gerek" diyordu, "Yoksa demokratik gelişme tehlikeye girebilir. Her devrim böyle başlıyor: İnsan hakları, özgürlük, eşitlik... Sonra da giyotin geliyor. Fransız ihtilalindeki gibi... Biz bu noktaya gelmemeliyiz."
1990 yılı Şubat ayında Polonya, tarihinin yepyeni bir sayfasını soluk soluğa yaşamaya başlamıştı. Kırk yıllık tek parti diktatörlüğünden kurtulan ülkede, demokrasi sayfası çok büyük bir heyecanla açılıyordu.
Ama Adam Michnik ihtiyatlıydı, demokrasinin hiç de öyle tereyağından kıl çeker gibi bir süreç olmayacağının bilincindeydi. Sürekli olarak 'şoven, milliyetçi tehlikeler'den söz etmişti, 1990 Şubat ayındaki uzun sohbetimizde...
Ve 27 yıl sonra bugün...
Polonya'da demokrasi ,Türkiye'deki gibi çökmemiş olsa da, fena halde tökezlemeye başlamış durumda.
Daha ilginci, bugün 70 yaşına gelmiş olan Adam Michnik, yeniden Gazeta Wyborcza başında demokrasi mücadelesi için kolları sıvıyor.
Financial Times'ın 28 Ocak 2017 tarihli nüshasındaki Polonya'daki gelişmelere ilişkin haberi okuyorum.
Sanki Erdoğan'ın Türkiye'si...
İktidar dizginlerini ele geçirmeye başlayan Hukuk ve Adalet Partisi, Adam Michnik'i tıpkı 1989 öncesinin totaliter rejim dönemindeki gibi bir numaralı düşman ilan etmiş. Michnik'in söylediklerini okuyorum.

Hükümet, güçler ayrılığını                           tanımıyor.
Anayasa Mahkemesi'ni kendi                       kontrolüne alıyor.
Yargı üstündeki etkisini arttırıyor.
Savcıları ele geçiriyor.
Anayasa ihlalleri çoğalıyor.
İktidar, kamu medyasından sonra özel medya kuruluşlarına da el atıyor.
Kamu kuruluşları, muhalif medyaya      reklam vermiyor.
Devlet petrol şirketi, benzin       istasyonlarındaki gazete satış noktalarında, muhalefet gazetesi Gazeta Wyborcza'yı en alta, en görünmez yere koyduruyor.       

Devam ediyor 70 yaşındaki emektar gazeteci Michnik, ağzından hâlâ düşürmediği zincirleme sigaralarıyla...

Ben de devamlı tehdit alıyorum, kimliği belirsiz telefonlar, mektuplar...
Hakkımızda yalan kampanyaları...
Tarihi yeniden yalanla yazma gayretlerini de hayretle izliyorum...
İktidar, Polonya'yı yeniden muhafazakar, Katolik geçmişine döndürmek istiyor. Rusya ve Macaristan'dakine benzer demokrasi-diktatörlük karışımı bir rejimin peşinde...  
Bana İngiltere'de sordular, Polonya'da neler oluyor diye...
Ben de dedim ki, sizde Bretix ne ise bizde de o... Amerika'da Trump ne ise bizde de o... Ama 2019 seçimlerini kaybedecekler, çünkü hala geçmişte yaşıyorlar, hala 19. yüzyılın kafasını taşıyorlar.
En kötüsü nedir biliyor musunuz? Bir zamanlar Rusya'yı, Brejnev'i suçlardık, şimdiyse o iktidarı oylarımızla seçen biziz.

1990'dan 2017'ye...
Evet, 27 yıl sonra yine aynı noktadayız.
Demokrasi kolay değil.
Zaman, sabır, kararlılık istiyor.
Yolun açık olsun Adam Michnik!