Hasan Cemal

25 Ekim 2016

İslamofobi... İslamofaşizm...

İslam düşmanlığını anlatalım ama İslamofaşizm de unutulmasın!

İslam düşmanlığı...
İslamofobi...
Müslüman düşmanlığı...
Amerika’sıyla, Avrupa’sıyla Batı’da gitgide yaygınlaşıyor.
Barış ve demokrasiyi tehdit ediyor.
Ama aynı zamanda ‘Batı düşmanlığı’nı da besliyor.
Batı’daki İslamofobi, bir yandan İslam dünyasında ‘Batı değerleri’ne dönük nefreti körüklerken, aynı zamanda DAEŞ ve benzeri örgütlerin değirmenine su taşıyor, barbarlığı insanlığın başına bela ediyor.
Bu nedenle, Batı’daki İslamofobi ile mücadele barışa katkı niteliği taşıdığı için haklı bir mücadeledir.
Fakaat...
Bu haklı mücadeleden tam sonuç alınabilmesi için ‘Batı düşmanlığı’nın bir başka yanına dikkat edilmesi gerekir.
Bu da ‘İslamofaşizm’dir.
Mesela, bizim memlekette Batı düşmanlığı kendini hangi alanlarda gösteriyor?
Demokrasi gitgide tukaka ediliyor.
Küfür düzeni sayılıyor demokrasi.
Sadece seçime, oya indirgeniyor.
İnsan hakları ve özgürlükler es geçiliyor.
Bu değerler onların gözünde, Batı emperyalizminin tahakküm araçları...
Hukukun üstünlüğü de öyle.
Demokrasiyi demokrasi yapan yargı bağımsızlığı ve güçler ayrılığı da ayak bağı.
Piyasa ekonomisinin ayaklarından biri olan ‘faiz’e de düşman onlar.
Cumhuriyet ve demokrasinin temel direklerinden biri olan laiklik de Batı düşmanlarının en düşman oldukları değerlerin başında gelir.
Bu nedenle, özellikle eğitimi dindarlaştırarak, imam hatipleştirerek laikliği çökertmek isterler.
Demokrasi, hukuk ve özgürlüğün temel taşlarından biri olan ‘eleştirel düşünce’yi saf dışı bırakmayı, yerine ‘medrese kültürü’nü getirmeyi amaç edinmişlerdir.
Türkiye bu ters yolda hızla mesafe alıyor.
Ne yazık ki öyle.

İslam düşmanlığını anlatalım ama İslamofaşizm de unutulmasın!

Erdoğan iktidarı’nın Batı düşmanlığı Türkiye’yi her geçen gün demokrasiden, hukuk devletinden, özgürlük düzeninden uzaklaştırıyor.
Ve de ekonomi dahil istikrarsızlaştırıyor.
Ne yapmalı?..
Şu günlerde büyük iş dünyasının önde gelen bazı temsilcileri Batı başkentlerinde İslamofobi’nin barışa yönelik zararlarını anlatıyorlar.
İyi güzel.
Ama bununla yetinmeyelim.
Batı düşmanlığının nasıl Batı değerlerine düşmanlığa dönüştüğünü unutmayalım.
Nasıl Batı değerlerini inkâra dönüştüğünü gözardı etmeyelim.
Unutursak, gözardı edersek, hem yanlış olur, hem de inandırıcılığımız güme gider.
Bu konuda Tayfun Atay’ın pazar günü Cumhuriyet’te çıkan yazısının şu satırlarının altını çizmekte yarar var:

İslamofobi ve İslamofaşizm ikiz kardeştir.
“Siyam İkizleri” gibi birbirini besleyen ve birbirinden beslenen ikiz kardeştir onlar...
Bu nedenle esas yapılması gereken, onları her daim birlikte sorunsallaştırmaktır.
Çünkü sadece İslamofaşizm’in üzerine gittiğinizde İslamofobi’nin; yalnız İslamofobi’yi lânetlediğinizde de İslamofaşizm’in ekmeğine yağ sürersiniz.
Bir dönem başka umutlar, öngörüler ve hesaplarla İslamofaşizm’in ayak seslerinden dem vurup da, sonra hesap dönünce onu paranteze alarak İslamofobi’ye vurmaya başlarsanız olmaz.
Samimi de olmaz.
İnandırıcı da olmaz.
İkna edici de olmaz.
Bu iktidarın bir yenilmez armada haline geldiği algısını çaresizlik ve karamsarlık içinde iyiden iyiye pekiştirmiş durumda.
O yüzden Türkiye’nin yurtdışı algısını değiştirmeye, bu algının “içeri”den ve iktidardan kaynaklanan nedenlerine parmak dudağa götürülüp “Şıışşşt” çekilerek girişiliyor.
O yüzden İslamofobi’ye vurgu yapılıp karşı durulurken, onu besleyen ve sadece IŞİD’le, El Kaide ile sınırlanamayacak şekilde “içimizden” de kaynaklanan İslamofaşizan tasarruflar, pratikler, görüşler kamufle ediliyor.
Türkiye’nin tanıtımını yaparken; “İslâm hoşgörü dinidir” derken; “İslamofobi zehirdir” hükmünde bulunurken...
Batı’ya bunlar üzerinden iğneyi batırıyor...
Ama çuvaldızı batırmanız gerekene batırmayıp avucunuzun içinde sıkı sıkı saklıyorsunuz!..

Evet öyle.
Tayfun Atay’ın dediği gibi:
İslamofobi ve İslamofaşizm ikiz kardeştir, ikisini de birlikte hatırlamak gerekir.