Hasan Cemal

15 Mayıs 2015

Hukuk tepelenirken, seçim sandığında kirli oyunlar...

Anayasanın hiçe sayıldığı Saray’daki Sultan döneminde her şey yapılabilir…

Yargıçların aldıkları kararlardan dolayı hapsedildikleri bir ülkede...
Savcıların aldıkları kararlardan dolayı hapsedildikleri bir ülkede...
Hukuk’tan söz edilebilir mi?
Cumhurbaşkanı’nın ‘anayasayı bekleme odası’na aldığını söylediği bir ülkede...
Hukuk’tan söz edilebilir mi?
Cumhurbaşkanı’nın parti propagandası yaparak seçim meydanlarında dolaştığı bir ülkede...
Hukuk’tan söz edilebilir mi?
Bütün bunların gözler önünde çırılçıplak yaşandığı bir ülkede hukuk devleti olabilir mi?
Yargı bağımsızlığı olabilir mi?
Bir demokrasinin omurgasını oluşturan kuvvetler ayrılığı olabilir mi?
Söyleyin Allah aşkına!
Bu konuda konuşabilenlerden biri Celal Kara. 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasını yürütürken görevden alınmış, meslekten atılmış, şimdi de tutuklanmayı bekleyen bir savcı...
Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’ın sorularını yanıtlayan Celal Kara’nın haberi dün gazetenin sürmanşetine oturmuştu.
Bazı satırlarının altını çiziyorum.

Yolsuzluk soruşturmasıyla 
nasıl darbe yapabilirim?'

Yargıçların, savcıların aldıkları kararlardan dolayı hapsedildikleri bir ülkede ‘hukuk’tan söz edilebilir mi?

Diyor ki Celal Kara:
“Meslekten ihraç edilmemin asıl gerekçesi intikam duygusu…
Yürüttüğüm yolsuzluk soruşturmasının intikamını alıyorlar.
Bunu da yargıya emir-komuta zinciri içinde dayatıyorlar.
Alınan kararın hukukla ilgisi yok, tamamen siyasi...
Bakın Adana’da TIR’ları durduran savcıların, İstanbul’da tahliye kararı veren yargıçların tutuklanması da tamamen siyasi senaryo...
O savcı ve yargıçlar da darbeyle suçlanıyor.
Hukuk yoluyla darbe nerede görülmüş?
Ben yolsuzluk soruşturması yapmak suretiyle nasıl darbe yapabilirim?
Tersten sorayım:
Bir yolsuzluk soruşturmasını nasıl yapmalıydım ki darbe olarak nitelendirilmesin?”

Soru:
HSYK tarafsız olabilir mi?
Bu karardan ötürü HSYK’yi mi suçluyorsunuz?
Yanıt:
O kurulda görev yapan Cumhurbaşkanı’nın avukatının kardeşinin tarafsız olması mümkün mü?

AKP’de ilçe başkanlığı yapmış, yönetim kurulunda olmuş türbanlı bir bayanın tarafsız olma şansı var mı?
Cumhurbaşkanı’nın atadığı dört kişinin tarafsız olma ihtimali var mı?

Adalet Bakanı’nın, Müsteşarı’nın tarafsız olma ihtimali var mı?
Hiçbir hukuki dayanakları yok. Bazıları da ağır baskı altında...

'Ülke tımarhaneye döndü'

'Ülke tımarhaneye döndü. Bir yolsuzluk soruşturmasını nasıl yapmalıydım ki darbe olarak nitelendirilmesin?..'

Tam bir darbe düzeni var.
Endişe duymamak tabii ki mümkün değil.
Ama sadece kendi adıma değil, Türkiye için endişeliyim.
Ülke tımarhaneye dönmüş durumda. Yargının bittiğini hukuk profesörleri söylüyor.
Balyoz ve Ergenekon davalarındaki avukat bile, ‘Bunlar hukuksuz uygulamalar’ diyor.
Şu an tam bir darbe düzeni var ve kesinlikle hukuk yok.
Anayasa kesinlikle mülgadır.
Yargı ve yasama tamamen felç. İktidara bağımlı halde...
Bitirildi.
Anayasayı ihlal suçu işlendi.

Soru:
Sizin için tutuklama kararını verenler de bir gün yargılanacak mı sizce?
Yanıt:
2802 Sayılı Kanun’un (Hâkimler ve Savcılar Kanunu / H.C) 88. maddesi açık:
Ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü halleri dışında, suç işlediği öne sürülen hâkim ve savcılar yakalanamaz, üstleri ve konutları aranamaz, sorguya çekilemez. Buna aykırı hareket eden kolluk kuvvetleri hakkında doğrudan soruşturma açılır.
Yani, ‘Sen yargıca, hâkime dokunamazsın. Dokunan olursa ona soruşturma açarım’ diyor yasa...
Ayrıca dosyada delil yok, neye göre karar veriyorsun?
Hukuk yoluyla darbe suçunu nereden çıkardın?
Beni ‘cebir ve şiddet kullanarak düzeni ortadan kaldırmak’la suçluyorsun?
Nerede burada cebir ve şiddet?
Hangi silahlı eyleme kalkışmışım? Nerede örgüt?
Yolsuzluk soruşturması yürütmek cebir midir? (Cumhuriyet, 14 Mayıs 2015, sayfa 6)

 

Yolsuzluğu kapatan Erdoğan devleti

Seçim sandığında hile… Tedirginim, çünkü hukukun böylesine çiğnendiği Saray’daki Sultan döneminde her şey yapılabilir

Kim bilir kaç kere sordum bu köşede.
Yatak odalarından, ayakkabı kutularından ortalığa saçılan milyonlarca dolar neydi?

Dört bakan masum muydu?
Yolsuzluk yok muydu?
Rüşvet yenmemiş miydi?
Bütün bunlar paralelci komplo muydu?
Paralelci komplo, paralelci darbe diyerek yolsuzluk ve rüşvet dosyalarının Erdoğan devleti tarafından kapatılmak istendiğini görmüyor musunuz?
Geçmişin askeri darbeleri de böyle değil miydi?
Komünistler diyerek gelmedi mi 12 Eylül?..
Mürteciler, gericiler diyerek gelmedi mi 28 Şubat?..
Evet öyle.
Bu seferki sivil darbe de, paralelciler diyerek geliyor. Bu da, demokrasi ve hukukun kolunu kanadını kırarak geliyor.
Tıpkı 28 Şubat’taki gibi, Kırmızı Kitap hukukuyla geliyor. (Ahmet İnsel: Kırmızı Kitap hukuku hep yürürlükte)

Seçim sandığında hileden tedirginim

Sineye mi çekilecek?
Hayır, mücadele edeceğiz.
7 Haziran bu açıdan yaşamsal.
HDP’nin barajı aşması da öyle…
Benim oyum HDP diye yazalı çok oldu.
Ama bir konuda tedirginliğim devam ediyor:
Seçim güvenliği…
Seçim sandığında hile…
Tedirginim, çünkü hukukun böylesine çiğnendiği, anayasanın hiçe sayıldığı Saray’daki Sultan döneminde her şey yapılabilir.
Çok çirkin oyunlar tezgâhlanabilir.
Onun içindir ki:
Hem sandığa gidelim, hem de oyumuza sonuna kadar sahip çıkarak seçim güvenliği konusunda yapabileceğimiz ne varsa sonuna kadar yapalım.
Bu bir demokrasi görevidir.