Osman Kavala savunmasında diyor ki:
Ben hayatım boyunca
askerî darbelere karşı çıktım,
ordunun siyasete müdahale
etmesini eleştirdim.
Anadolu Kültür'ün ayrımcılığı körüklediği,
vatandaşlarımızın devletle
bağlarını zayıflatma amacı
güttüğü, çirkin bir iftiradır.
Gerçeklikten bu kadar kopuk,
bu kadar tuhaf suçlamalar
gerekçe gösterilerek AİHM'in
ihlal kararı, yerel mahkemenin
beraat kararı, iki defa da tahliye
kararına rağmen yıllarca tutuklu
kalmam, sıradan bir hak ihlali değildir,
benim için bir tür
manevi işkence haline gelmiştir.
Umarım yurttaşlarımızın
özgürlüklerinden mahrum
kalmasına yol açan, temelsiz,
delilsiz, mantıksız suçlamaların
en aşırılarını içeren bu iddianame,
türünün son örneği olur.
Kavala doğru konuşuyor.
Çok haklı.
Başka ne diyeyim ki?..
Çizim: Murat Başol
Prof. Daron Acemoğlu diyor ki:
Türkiye'deki şirket bilançoları,
banka bilançoları kötü durumda.
Tüketici bilançoları kötü durumda.
Türkiye'nin önünde ekonomik olarak
çok zor dönemler var.
En başta demokrasinin
kuvvetlendirilmesi lazım.
Merkez Bankası'nın, yargı kurumlarının
daha güçlenmesi ve bağımsız hale
getirilmeleri lazım.
Prof. Acemoğlu doğru konuşuyor.
Çok haklı.
Başka ne diyeyim ki?..
Daron Acemoğlu
CHP milletvekili Utku Çakırözer
diyor ki:
Sözcü gazetesi ve yazarları
gerçek habercilik yaptıkları için
hedef alınıyor. Haksız, hukuksuz cezalar
kabul edilemez. Bu cezalar Türkiye'de
gerçeklerin nasıl susturulmak
istendiğinin kanıtıdır. Gazetelere verilen
ağır cezalar basın özgürlüğünün
olmadığının da kanıtıdır.
Utku Çakırözer doğru konuşuyor.
Çok haklı.
Başka ne diyeyim ki?..
Utku Çakırözer
CHP Ankara milletvekili
Levent Gök Meclis kürsüsünde
partisi adına diyor ki:
Dokuz yıl önce Uludere-Roboski'de,
34 gencimiz 28 Aralık akşamı
her zaman yaptıkları ve
tüm emniyetin de bildiği gibi,
sınırın diğer yakasındaki
akrabalarından kaçak
mazot almaya gittiler.
O gün saat 20.00'den itibaren
hava sahası kapatıldı. 21.39'dan
itibaren hava saldırısında
38 yurttaşımızdan 34'ü öldü.
Son saldırıdan bir dakika önce
komuta merkezine gelen bir telefon
vurulanların kaçağa giden
Ortasu ve Gülyazı köylüleri
olduğunu ortaya çıkardı.
Uludere'deki kritik nokta şudur:
Uludere olayında zamanın
Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı
ve şu andaki Genelkurmay Başkanı
Yaşar Güler, şu andaki
Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar,
o zamanki Genelkurmay Başkanı
Necdet Özel ve Millî Güvenlik
Kurulu'nun askerî ve sivil
tüm erkanının içinde bulunduğu,
devletin en üst düzeyinde alınan bir
karar olduğu için devletin en üst düzeyi
bir kader birliği içerisindedir.
Uludere olayının bugüne kadar
aydınlatılmamasının,
üzerine gidilmemesinin
yegane nedeni de budur.
Levent Kök doğru konuşuyor.
Çok haklı.
Başka ne diyeyim ki?
HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı
Tuncer Bakırhan diyor ki:
İktidar, HDP'yi kapatıp işlevsel yapılar
oluşturmak, bırakın çözüm süreci
başlatmayı, Kürtlerle ilgili politikada
70-80 yıl öncesine dönmek istiyor.
HDP'yi siyaset dışı bırakmaya,
ekarte etmeye çalışıyorlar.
Sadece HDP'yi değil,
HDP'li 10 milyonun üzerinde
insanı da siyasal sürecin dışına
itmek istiyorlar
HDP'ye direnmek dışında yol yok.
Şu anda partimizin binlerce yöneticisi,
eş başkanları, milletvekilleri,
belediye başkanları hapiste.
Bizi kapatmaktan daha beter
bir kuşatma altında tutuyorlar.
Tuncer Bakırhan doğru konuşuyor.
Çok haklı.
Başka ne diyeyim ki?.. (İrfan Aktan GazeteD)
Dört yıldır Kandıra F Tipi Cezaevi'nde
tutuklu olan HDP eski Eş Genel
Başkanı Figen Yüksekdağ diyor ki:
İnsanların arasına karışmayı
çok özledim; bir de daire çizmek
zorunda kalmadan, burnumun dikine
yorgun düşene kadar sınırsız
yürümeyi özledim.
Toplumun ruhu çekiliyor.
Bir tarafta yoğun baskı
ve hayatın hapishaneye dönüştürülmesi,
diğer tarafta toplumsal etkileşimin
sunduğu mecralara kilitlenmesi,
sığlaşmaya yol açıyor.
Erdoğan, MHP-Susurlukçu ittifakı ile
yönetilen Türkiye'nin geldiği yerden
çok gideceği yer önemli. Bu iktidarla
gideceği yer çok kötü. Tabandan
güç alan demokratik
ittifaklar gidişatı değiştirebilir.
(Burcu Özkaya GazeteD)
Figen Yüksekdağ doğru konuşuyor.
Çok haklı.
Başka ne diyeyim ki?
Figen Yüksekdağ
Mussolini İtalya'sı, yıl 1930.
Hapisteki anti-faşist
Carlo Roselli mahkemede diyor ki:
Bir evim vardı, yıktılar.
Bir gazetem vardı, kapattılar.
Profesörlüğüm, kürsüm vardı,
elimden aldılar.
Bugün de hala sahip
çıktığım fikirlerim, ideallerim
ve onurum vardı,
onları savunmak uğruna hapse girdim.
Dostlarım, hocalarım vardı,
Amendola, Matteotti, Gobetti,
onları öldürdüler.
Carlo Roselli doğru konuşuyor.
Çok haklı.
Mussolini 1937'de Carlo Roselli'yi
hapiste öldürttü.
Başka ne diyeyim ki?..
(Strongmen, Mussolini to the Present,
Ruth Ben-Ghiat, sayfa 248)
Aynı kitabın bir başka sayfasında
Ruth Ben-Ghiat diyor ki:
Güçlü adamlar iktidarda kalmak için
her şeyi yaparlar. Savaş açabilirler,
kaybedileceği baştan belli çatışmalara,
maceralara bile atılabilirler.
Siyaset bilimcileri bu durumu
ayakta kalmak için kumar oynamak
diye tarif ederler ki,
neredeyse bütün otokratların
kaybetmeye mahkûm oldukları
bir kumardır.
Desen: Selçuk Demirel
Ben-Ghiat doğru konuşuyor.
Çok haklı.
Başka ne diyeyim ki?..