Hasan Cemal

31 Mayıs 2014

Gezi’nin Çapulcuları’nı selamlıyorum!

Yarın bu memleketin demokrasi tarihi yazılırken, eminim, çok iyi bir not düşülecek Çapulcular hakkında...

Yıllar ne çabuk geçiyor.
Bir kitabım çıkmıştı 1987 yılı Mayıs ayında.
İsmi iddialıydı:
Tarihi Yaşarken Yakalamak!
Kitabın arka kapağına şunları yazmıştım:

Tarihi, kendisini oluşturan somut olayların cereyan ettiği zaman dilimlerinde yakalamak olanaksızdır.
Çünkü tarih biraz da akıp giden zamanın gelecekteki öyküsüdür.
Bu satırları nerede okuduğumu, kimin yazdığını anımsamıyorum.
Bir kenara not etmişim.
Yazı masamın çekmecelerini karıştırırken yeniden bulunca sevindim.
Bir kâğıt parçasının bir köşesine özensiz biçimde çiziktirilmiş bu satırlardan etkilendiğim anlaşılıyor.
Tarihi yaşarken yakalayabilsek, ne güzel olurdu.
Ama olanaksız diye de kaderciliğe saplanacak değiliz.
Çünkü tarihten ders çıkarmak da var.
İlle de yaşayarak öğrenmek gerekmiyor.
Tarihi iyi bilmek, tarih bilincine sahip olmak, tarihten ders çıkarabilmek, günümüze ve geleceğe ışık tutabilir.
Demokrasi ve insan hakları yolunda bizi yanılgılardan koruyabilir.

Siyasiler ders çıkarsaydı...

1987 yılı Mayıs ayından 2014 yılı Mayıs ayına.
Aradan geçen tam 27 yıl...
Ve tarihten öğrendik mi, tarihten ders aldık mı soruları...
Hiç güncelliğini kaybetmeyen sorular.
Bu memleketin siyasetçileri yakın tarihimizden ders çıkarabilmiş olsalardı, Gezi direnişi patlar mıydı?..
Bugün hâlâ 25 bin polis ve 50 TOMA’yla Taksim’de özgürlük alanları işgal edilir miydi?
Siyaset kurumu tarihten öğrenseydi, Tayyip Erdoğan özgürlükten, demokrasiden, hukukun üstünlüğünden bu kadar korkar mıydı?
İktidar sahipleri tarihten ders çıkarsaydı, genç insanlara karşı bu kadar hoşgörüsüz, bu kadar tahammülsüz olurlar mıydı?
Elbette hayır bütün bu soruların yanıtı.

Direniş tohumlarını iktidar ekti

Bu memleketin siyasetçileri yakın tarihimizden ders çıkarabilmiş olsalardı, Gezi direnişi patlar mıydı?..

Erdoğan iktidarı, genç insanların ‘hayat tarzları’na fena halde karıştı. ‘Etek boyları’na karıştı.
Nasıl oturup kalkacaklarına karıştı.
Yurtlarda, evlerde kız-erkek nasıl yaşayacaklarına karıştı.
Ne içeceklerine karıştı.
İçkilerine karıştı.
Yapacakları çocuk sayısına karıştı.
Kendi ayıp anlayışını, kendi ahlak anlayışını, kendi din anlayışını, kendi muhafazakârlık anlayışını genç insanlara dikte etmeye çalıştı.
Dindar nesil yetiştirmekten söz etti.
Ve Tayyip Erdoğan’ın bu halleri, demokrasi kültürüyle, demokrasinin özgürlük anlayışıyla hiç bağdaşmayan bu tavırları toplumu gerdikçe gerdi.
Başkaldırının tohumlarını ekti.
Gezi Direnişi böyle geldi.
Kendiliğinden geldi.
Bir kıvılcımla patladı.

Faiz lobileri, siyonistler demek yerine

Böyledir, bazen tarih hızlanır!
Hatta kanatlanır.
Şaşırıp kalırsın.
Bu da nereden çıktı dersin.
Çapulcular, bir yıl önce bu zamanlar Taksim’de böyle sahne aldılar.
Tarihten öğrenmiş, tarihten ders almış devlet adamlarımız iktidarda olsaydı, iktidarda ‘demokrasi kültürü’nden nasibini almış liderler olsaydı, bu genç insanları anlamaya çalışırlardı.
Devlet şiddeti ile onları ezmeye kalkışmak yerine onlara ellerini uzatırlardı.
Erdoğan iktidarı, komplolar, karanlık odaklar, faiz lobileri, casuslar, siyonistler demek yerine...
Ya da hayali senaryolar yazmakla vakit geçirmek yerine...
Diyalog, farklılıklara tahammül, hoşgörü, uzlaşma gibi demokrasiyi demokrasi yapan değerleri biraz olsun içselleştirmeye çalışsaydı, bu kadar acı yaşanmazdı geçen yıl bu zamanlar Gezi’de...
Erdoğan ve iktidarının genlerinde bu değerlerin esamesi okunmadığı içindir ki, devlet şiddeti olanca hoyratlığı ve acımasızlığıyla genç insanların, ‘çapulcular’ın üstüne sürüldü.
Her yer Taksim, her yer direniş böyle yaşandı bütün Türkiye’de...

Çapulcular'dan çok şey öğrendim

Sözü fazla uzatmak istemiyorum.
Çapulcuları, bir yıl sonra bir kez daha yürekten selamlıyorum.
Bu yaşımda onlardan çok şey öğrendiğimi içtenlikle itiraf ediyorum.
Tarihi yaşarken yakalamak belki de böyle bir şey.
Hayat tarzına ve özgürlüğe, adaletsizliğe dönük baskılara karşı isyan etmek, isyan ederken de sevgi ve mizah duygusunu elden bırakmamak nedir, hepimize çok iyi gösterdi Çapulcular!
Yarın bu memleketin demokrasi ve özgürlük tarihi yazılırken, hiç kuşkum yok, çok iyi bir not düşülecek onlar hakkında...

Unutulmayacaksınız

Gezi’de geçen yıl bu vakitler polislere kitap okuyan kırmızı tişörtlü genci de...
Duran Adam’ı da...
TOMA’ya karşı dikilen o siyah elbiseli, yürekli genç kadını da...
Polise taş atan beyaz saçlı ‘teyze’yi de...
Meydanda piyona çalan Alman’ı da...
İstiklal Caddesi’nde gitar çalan genç adamı da...
Yıkım dozerlerinin önüne dikilen Sırrı Süreyya kardeşimi de...
Ve Gezi’de hayatlarını kaybeden Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, İrfan Tuna, Mustafa Sarı, Selim Önder, Ali İsmail Korkmaz, Berkin Elvan’ı da...
Hiçbirini unutmayacağım.