Hasan Cemal

28 Ocak 2016

Erdoğan’la Öcalan’ın oyunu...

Çözüm ve barış diyorsak, Öcalan’ın baş oyunculuğu hayati önemde...

Kitabı Brüksel’den alıp geldim.
Avrupa baskısı.
Öcalan’ın imzasını taşıyor.

İmralı notları
DEMOKRATİK KURTULUŞ
VE  ÖZGÜR YAŞAMI İNŞA

Dikkatle okumakta yarar var.
Nedenlerine gelince...
Öcalan’ın gözünden Kürt sorununu, Rojava’yı, çözüm sürecini, Kandil ve PKK’yı anlamak için önemli bir kitap.
Belki daha önemlisi, Erdoğan’la Öcalan’ın arasındaki ‘oyun’a ilişkin taşları yerli yerine oturtmak için de bu kitabın sayfaları arasında özenle dolaşmak lazım.

Bir yanda Erdoğan...
Diğer yanda Apo...
Baş oyuncu onlar.
Son söz onlarda.
Her karizmatik liderde olduğu gibi, her ikisinde de egoya maşallah demek, bir gerçeğin altını çizmek oluyor.
Erdoğan’daki kibir ve ‘güç zehirlenmesi’nin kendi yakın çevresine epeyce çektirdiği söylenir.
Apo’nun durumu daha farklı.
Bu kitabın basılmasına izin verdiğine göre de açık oynuyor.
Ama kitabı okurken, onunla çalışan İmralı heyeti üyelerine de Allah kolaylık versin, sabır versin demek geçti içimden.
Onların işleri de hiç kolay olmamış.
Apo güler yüzlü, bazen eğlenceli, gönül almasını da bilen bir insan ama fırçaları da zehir zemberek, hatta bazen ürkütücü...
Üstelik, işleri sadece Apo’yla değil İmralı Heyeti’nin.
Ondan mesajları alacaklar...
Yanlış anlamayacaklar...
Sonra Ankara’ya hükümete, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a gidecekler...
Arada bir Sırrı Süreyya Önder eliyle Tayyip Erdoğan’a ulaştıracaklar Öcalan’ın önemli mesajlarını...
Arkasından Kandil’e çıkacaklar...
Sonra tekrar İmralı’ya...
Ayrıca bu zorlu trafiğin bir de medya ayağı var ki, onu da idare etmek  başlı başına bir iş.
Ama adına çözüm süreci dediğimiz ve yaklaşık üç yıl süren oyun, demin de belirttiğim gibi, asıl Erdoğan’la Öcalan arasında oynanmış, son sözler bu ikiliye ait olmuş.
2013’le 2015 arasındaki bu ‘oyun’da, iki baş oyuncu da ipi bazen germiş, bazen gevşetmiş.
Ama bu genellikle eşzamanlı olmamış.
Beklenti çıtası bazen yükselmiş, bazen alçalmış.
İpi koparmama konusunda Öcalan’ın daha sabırlı, daha dikkatli olduğu söylenebilir.
Çünkü Öcalan, Erdoğan’la üstü örtülü, dolaylı ‘diyalog’un hem kendisini, hem de Kürt sorunu ve PKK’yı Türk kamuoyunda ‘meşrulaştırdığı’nın elbette farkındaydı.
Ayrıca, devlet tarafından muhatap alınıyor olmasının Kürt kitlelerinin gözünde kendisini daha da büyüttüğünü biliyordu.
Kitabın sayfaları arasında bir nokta fazlasıyla belirgindi.
Erdoğan’la Öcalan’ın arasında çözüme ilişkin makas büyüktü.


Erdoğan’daki ‘güç zehirlenmesi’nin yakın çevresine çektirdiği söylenir. İmralı Notları’nı okurken, “İmralı heyeti üyelerine de Allah sabır versin” demek geçti içimden


Bir başka deyişle:
İkisinin çözüm konusundaki ‘
nihai oyun’ları, İngilizce deyişle, ‘end game’leri çok farklıydı.
Erdoğan, ‘çözüm’den PKK’nın ‘silah bırakması’nı anlıyordu. Ve bu amaçla, Öcalan’ın gözünün önünde salladığı bir olta vardı ki, ucuna da yem olarak Apo’ya aşamalı özgürlük planı asmıştı Erdoğan.
Şunu belirtmek lazım.
İki baş oyuncu da, aralarındaki makas farkının ne kadar açık olduğunu hiç kuşkusuz biliyordu.
Ama ‘oyun’u sürdürdüler.
İpi neredeyse üç yıl koparmadılar.
Kötü mü oldu?
Elbette hayır.
İmralı Notları’nın birçok yerinde Öcalan’ın haklı olarak belirttiği gibi, insanlar ölmedi bu süreç boyunca, kan ve gözyaşı akmadı.
Hatta barış topluma maloldu, çünkü üç yıl  boyunca analar ağlamadı.
Kitabı okuyup bitirdikten sonra, bir görüşüm daha da güç kazandı.
Erdoğan, ‘çözüm süreci’ni yalnızca seçim sandığında oya tahvil etmek için kullandı.
Ya da yalnız bunun için başlattı süreci.
Genellikle ipe un serdi.
Herhangi bir somut adım atmadan oyalama taktikleri ile zamana oynadı.
Gayet tabii Öcalan da, -HDP ve Kandil’le birlikte-  Erdoğan’ın bu oyalama oyununun farkındaydı.
Ama ‘oyun’u bozmadı.
Oyun bozanlığı Erdoğan’a bıraktı.
Masa da yok, inceleme heyeti de yok, Kürt sorunu de yok” diyerek, önceden bildiği hâlde ‘Dolmabahçe Mutabakatı’nı reddeden de, 7 Haziran yenilgisi üzerine savaş düğmesine basan da, yani ipi koparan da  Erdoğan oldu.
5 Nisan 2015’ten itibaren Öcalan’a İmralı’da acımasız bir tecrit uygulamaya başlatan da yine Erdoğan’dı.
Öcalan’la kitapta yer alan en son İmralı görüşmesinin tarihi 14 Mart 2015.

İmralı Notları’nı okuyunca bir görüşüm daha da güç kazandı. Erdoğan, ‘çözüm süreci’ni sandık için kullandı...
Öcalan da ‘oyun bozanlığı’ Erdoğan’a bıraktı

Bu tarihten sonra Öcalan ne düşündü?
Yaşanmakta olan savaş hâli ve acıları nasıl değerlendiriyor?

Erdoğan’a, Kandil’e dönük eleştirileri nedir?
Biz bilmiyoruz.
Devletin bilmesi eşyanın tabiatına uygundur.
Kitabı okuyup bitirdikten sonra şunun altını rahatça çizebilirim:
İmralı Notları’nın değişik yerlerinde, Öcalan’ın, ‘Erdoğan çizgisi’nin yeniden kanlı bir dönemin kapısını açacağını gayet net gördüğü anlaşılıyor.
Son olarak, kitaptan edindiğim iki izlenimi şöyle özetleyebilirim:
1. Bu üç yıl boyunca tarafları birbirine düşürmeye, Kandil’le Öcalan’ın arasını açmaya ve PKK’yı bölmeye dönük o klasik devlet taktiklerini Öcalan’ın bir kez daha yemediği anlaşılıyor.
2. Tam 15 yıl boyunca tek başına bir hücrede yaşamasına rağmen, Öcalan’ın barış konusunda bugün hâlâ oynadığı liderlik rolüne şapka çıkarmak lazım.
Son söz:
Çözüm ve barış diyorsak, Öcalan’ın baş oyunculuğu hayati önem taşıyor.