Biraz kitap işleriyle uğraştığım için daha seyrek yazı yazmaya başladım. Türkiye ve dünya ahvalini şöyle bir göz ucuyla izliyorum, o kadar.
Ama sabah vakti erken Hürriyet'i elime alınca, kitabı bırakıp eski deyişle kaleme sarıldım.
Bunların aklından zoru mu var?
Çıldırdılar mı?
Bu kadarı da olur mu gibi sorular burgaç gibi kafamı oymaya başladı.
Uğur Ergan'ın kocaman haberi, Hürriyet'in baş sayfasında:
TÜRK JETLERİ KATAR YOLCUSU!
TBMM'de önceki gün kabul
edilen iki askeri anlaşma
çerçevesinde, Katar'ın
başkenti Doha'daki üsse
önce Türk jandarması
konuşlanacak.
Ardından Türk savaş
uçakları ve gemileri de üsse gönderilecek.
Bu arada öğreniyorum ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan bu anlaşmaları, sabahı bile beklemeden gece yarısından hemen sonra imzalamış...
Nedir bu acele?..
Ne oluyoruz?..
Katar'la Ankara'yı bu kadar yakın kılan neler yaşandı ki perde arkasında?..
Bu acele, bu telaş nerden kaynaklanıyor?
Sıcak para...
Yeşil para...
Bizim bilemediğimiz ilişkiler...
Kamuoyundan habersiz neler döndü, dönüyor kapalı kapılar arkasında?..
Bilemiyorum.
Acele işe şeytan karışır sözü de hiç mi akıllarına gelmiyor?..
Katar, Amerika tarafından, Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri tarafından, Mısır tarafından bu kadar dışlanmış ve teröre destek iddialarıyla böylesine tukaka edilmişken, Müslüman Kardeşler ve Hamas'la ilişkilerinin kesilmesi istenirken, Türkiye ne yapmak istiyor?..
Erdoğan'ın telaşı ne?
Acelesi ne?
Erdoğan Suriye'de başını duvara çarpmadı mı?
Esad'la önce can ciğer kuzu dolması oldu, sonra düşman kesildi ama her seferinde duvara çarpmadı mı?:
Mısır'da da öyle olmadı mı?
İhvan, Müslüman Kardeşler dedi, Rabia işaretleriyle kendini meydanlara attı ama yine olmadı. General Sisi, askeri darbesiyle geldi oturdu Mısır'ın başına...
Erdoğan, Sisi'ye yıldırımlar yağdırdı, en olmadık şeyleri söyledi ama değişen bir şey olmadı. Hem Suudi Kralı, hem Başkan Trump, Sisi Paşa'yı baş tacı ettiler.
Hatta Suudi Kralı, Trump ve Sisi bu yakınlarda Katar'ı tukaka etmeden önce kılıç kuşandılar, yanan bir cam küreye el bastılar ama Erdoğan'ı yanlarına almadılar.
Dış politikanın
Saray'dan
tek adam
tarafından idare edildiği Türkiye'nin
dış politika çıkmazı tehlikeli biçimde büyüyor
Yine dışlanmıştı Erdoğan!
Dün sosyal medyada dolaşıyordu:
Rabia dedi Mısır yıkıldı;
Kardeşim Esad dedi,
Suriye parçalandı;
Ve dostum Katar dedi,
Katar da gitti!
Kuzey Suriye ya da Suriye Kürdistanı'nda da farklı olmadı.
Daha doğru deyişle:
Erdoğan'ın istediği olmadı.
PKK=PYD=YPG deyip durdu, kendisine kulak veren olmadı. Amerika'nın, Rusya'nın PYD-YPG'ye destek ve silah yardımı devam etti gitti.
Amerika'nın Rakka'ya yönelik askeri operasyonu ise yine Türkiye'siz ama YPG'li olarak başladı, sürüyor.
Sözü uzatmak yersiz.
Türkiye bölgede gitgide sıkışıyor, tecrit oluyor.
Çünkü sürekli yanlış ata oynuyor.
Öylesine yanlış oynuyor ki, bu durum her geçen gün Türkiye'yi ekonomik ve siyasal istikrarsızlığa doğru itiyor, koca ülkenin güvenliğini biraz daha tehlikeye atıyor, manevra alanını daralttıkça daraltıyor.
Tayyip Erdoğan'ın bu son Katar hamlesi de bu doğrultudaki bir çılgınlık hali!
Erdoğan'ın dış politikadaki bu hamlesi de ülke çıkarlarına ters...
Dışişleri Bakanlığı'nın devre dışı bırakıldığı, dış politikanın Saray'dan tek adam tarafından idare edildiği Türkiye'nin dış politika çıkmazı da tehlikeli biçimde büyüyor.
Yazık!