Yenikapı’da Demokrasi ve Şehitler Mitingi... Gerçekten muhteşem ve çok etkileyici bir gösteri.
Elbette tarihi bir yanı da var.
Milyonlarca vatandaş, 15 Temmuz gecesi hayatları pahasına nasıl tankların üstüne çıkmışsa, bu kez de siyasal tarihimizde yine bir ilke imza atarak meydanlarda hep birlikte darbeye karşı heyecan ve çoşkuyla dalgalanıyor.
Üstelik muhalefet liderleri Kılıçdaroğlu’yla Bahçeli ve daha ilginci Genelkurmay Başkanı da orada...
Yenikapı meydanından bütün Türkiye’ye müthiş bir iyimserlik havası dalga dalga yayılıyor.
Sloganları not ediyorum:
Tarih yazılıyor!
Tarihe tanıklık ediyoruz.
Tek vücut yek vücut!
Milli birliğin Yenikapı’sı...
Hep birlikte bir ve beraber olmak!
Devlet-millet kaynaşması...
Çılgın Türkler!
İkinci Kurtuluş Savaşı.
76 milyon kardeşiz artık!
Ertesi gün gazetelerin, köşelerin genel havası da farklı olmayacaktı:
Yenikapı,
yeni dönem,
yeni Türkiye!
15 Temmuz’da tankların üstüne çıkarak tarih yazdınız.
Camide,
kışlada,
adliyede
siyaset olmayacak!
Demokrasi üstündeki tüm vesayetleri reddediyoruz.
Ne darbe ne dikta,
tam demokrasi,
birinci sınıf demokrasi!
Bu açıdan, 15 Temmuz bir uzlaşma kapısı aralıyor.
Kılıçdaroğlu'nun Yenikapı konuşmasında dile getirdiği ‘uzlaşma kapısı’ hakikaten aralanıyor mu? Yoksa fazla bir iyimserlik mi?
Hakikaten böyle bir kapı aralanıyor mu diye düşünüyorum.
Yoksa fazla bir iyimserlik mi?
Gerçeklerin yerine özlemleri koymak mı?
Yenikapı’da fazlasıyla ağır basan havayı okumaya çalışıyorum.
Cumhurbaşkanı’nın, TBMM Başkanı’nın, Başbakan’ın, Bahçeli’nin, Diyanet İşleri Başkanı’nın konuşmalarını dinliyorum.
Meydanda açılan bazı pankartlara, atılan sloganlara dikkat ediyorum.
Şöyle özetleyebilirm:
Olağanüstü İslamcı-Milliyetçi bir hava.
Hatta şu da söylenebilir:
İslamcı-Milliyetçi şahlanış!
Ve tabii Batı düşmanlığı...
Amerika, Avrupa karşıtlığı...
Bu arada su yüzüne vuran ‘linç kültürü’nün hazin belirtileri:
Ezmek...
İmha etmek...
Öldürmek...
İdam edip leşlerini Amerika’ya göndermek...
‘Linç kültürü’nü düşünürken Erdoğan patlıyor:
İDAM!
Meydandan idam haykırışları yükselirken, Erdoğan da taşı gediğine koyuyor:
“AB karşıymış da...
Avrupa Konseyi karşıymış da...
Madem egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir,
o zaman
TBMM’nin idam kararının
altına ben de imzamı atarım!”
Hani, zurnanın zırt dediği yer diye bir söz vardır. İşte cuk oturuyor Erdoğan’ın bu İDAM çıkışı.
REİS aynı zamanda kendi demokrasi anlayışının sınırlarını bir kez daha çizmiş oluyor.
Bir başka deyişle:
Avrupa Birliği’yle ilişkileri tümüyle koparacak...
Batı’yla arasına büyük bir mesafe koyacak...
Rusya ve Avrasya’ya yakınlaşırken, Batı’dan Doğu’ya savrulacak bir Türkiye...
Sayın Kılıçdaroğlu;
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın böyle bir ‘Türkiye projesi’nde, ‘birinci sınıf demokrasi’ye yer olabilir mi?
Ya da ‘tam demokrasi’ye aralanan bir uzlaşma kapısı var mı?
İki soruya da benim yanıtım olumsuz.
Çünkü Erdoğan değişmiyor.
Çünkü onun gözünde demokrasi, seçim sandığından çıkan çoğunlukla aynı anlamı taşıyor.
Erdoğan’ın demokrasi kültürü, uzlaşı kültürü bundan ibaret.
Bundan tam demokrasi çıkmaz!
Erdoğan’ın bu zihniyetiyle, Türkiye’de kutuplaşma ve cepheleşmekten kurtulmak uzak ihtimal.
Öyle anlaşılıyor ki:
Erdoğan ‘projesi’ne devam edecek!
Bunun en son göstergesi, Yenikapı’da vermiş olduğu İDAM mesajıdır.