Demokrasinin değil, Erdoğan’ın darbe hukuku büyük bir hızla yerleştiriliyor.
Olağanüstü hâl rejimi, bu çerçevede yer alan bir adımdır.
Buna sivil darbe hukuku da diyebilirsiniz.
Yaşanmakta olan altüst oluşlar öyle ki, devlet sanki el değiştiriyor.
Ve bu hazin gerçek, meydanlardaki demokrasi zaferi çığlıklarıyla kamufle edilmektedir.
Evet, 15 Temmuz’da askeri darbe teşebbüsü başarısızlığa uğratılmıştır, yenilmiştir.
Çok da iyi olmuştur.
Ama şimdi sivil darbe sürecine geçilmiş durumda.
Askeri darbe girişiminin püskürtülmesinin ardından hiç vakit kaybedilmeksizin, bu kez ‘Erdoğan darbesi’nin derinleştirilmesine başlandı.
Şöyle de söylenebilir:
Askeri darbelerden sonra yaşananları şimdi Erdoğan’ın sivil darbesinde yaşıyoruz.
Askeri darbelerde buna mıntıka temizliği denirdi. Darbelerden hemen sonra her türlü muhalefet odağı komünist, solcu, bölücü, şeriatçı diye damgalanarak büyük bir temizlik operasyonu yapılırdı.
15 Temmuz sonrasında dalga dalga kabararak yaygınlaştırılan operasyonlar da sivil darbenin ‘mıntıka temizliği’dir.
15 Temmuz cuntacıları elbette yargılanmalı, elbette hukuk çerçevesi içinde gereken cezaları almalıdırlar.
Yaşanmakta olan altüst oluşlar öyle ki, devlet sanki el değiştiriyor
Ama bugün yaşanmakta altüst oluş sürecinde bu çerçevenin dışına taşılıyor.
Devlet sanki el değiştiriyor!
Yalnız 15 Temmuz’un cuntacıları değil, ‘Erdoğan zihniyeti’ne muhalif tüm odaklar tasfiye ediliyor.
Geçen günkü yazımda asker darbesi-Erdoğan darbesi derken bu noktayı vurgulamıştım.
Bir başka deyişle:
Bir sivil darbenin, ‘Erdoğan darbesi’nin hukuku doğuyor.
Demokrasiye, hukukun üstünlüğüne, özgürlüklere tümüyle veda edilecek günler geliyor.
Kimse hayal kurmasın!
Şu tabloya bakın:
Kamuda toplam 49 bin 321 kişi görevden alındı.
Milli Eğitim Bakanlığı’nda 15 bin 200 personel açığa alındı.
Özel kurumlardaki 21 bin öğretmenin lisansı iptal edildi.
YÖK, devlet ve vakıf üniversitelerindeki 1577 dekanı görevlerinden istifa ettirdi.
YÖK Başkanı, üniversite rektörlerine dedi ki:
“Paralelcileri ihbar edin! Bilmiyorum deme lüksünüz yoktur, hesabını sorarım.” (Hürriyet, 19 Temmuz 2016, sayfa 6)
Akademik personele yurt dışına çıkma yasağı getirildi.
İçişleri Bakanlığı’nda 7795’i polis 8777 personel açığa alındı. İçlerinde 30 vali ve Jandarma Genel Komutanlığı’ndan 11 general var.
103 general ve amiral gözaltında; 61’i tutuklandı.
Başbakanlık’taki 257 personel açığa alındı.
2745 hâkim ve savcı açığa alındı.
140 Yargıtay üyesi hakkında gözaltı kararı.
Maliye Bakanlığı’nda açığa alınan personel sayısının 1500 dolayında olduğu açıklandı.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nda 492 personel görevden alındı.
TBMM’de 8 yönetici açığa alındı, sayının artacağı belirtiliyor.
Medyaya sansür uygulamaları yaygınlaşıyor.
Yalnız 15 Temmuz’un cuntacıları değil, ‘Erdoğan zihniyeti’ne muhalif tüm odaklar tasfiye ediliyor
Bu liste daha da uzatılabilir.
Ama sadece bu kadarı bile devletin el değiştirme sürecine girdiğini gösteriyor.
Askeri darbelerdeki mıntıka temizliği yöntemleriyle devlette Erdoğan düzeni kurulmakta.
Bu düzeni demokrasi ve özgürlükler adına eleştirmeye kalkışacak olanları da susturmak için gerçek bir polis devleti inşa ediliyor.
Eleştirel sesleri sindirmek, yok etmek için paralel darbeci damgası yeterli olacak.
Bunu alnına yedin mi, yandı gülüm keten helva!
Yazın bir kenara:
Bu bir ‘devlet terörü’dür.
Şimdi bunun sözde hukuki yapısı kurulmakta...
Son yazılarımda belirttiğim gibi:
15 Temmuz’a karşı çıkmak tek başına demokratlığın kriteri değildir; bunun gibi sivil darbeye, ‘Erdoğan darbesi’ne karşı durmak da demokratlığın vazgeçilmez bir gereğidir!
NOT:
Bu yazı, Milli Güvenlik Kurulu toplantısından önce, öğle vakti yazıldı. Gece yarısına doğru da Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkede üç ay süreyle olağanüstü hal ilan edildiğini açıkladı ki, bu gelişme yukarıdaki yazımın çerçevesine oturuyor. Yani, Erdoğan’ın darbe hukuku doğrultusunda büyük bir adım atılmış oldu.