Hasan Cemal

03 Aralık 2014

Erdoğan’ın Avrupa Birliği’ne alternatif Rusya planı...

Demokratik değerleri elinizin tersiyle itiyorsunuz. Putin’le sarmaş dolaş hâllerinizin bir nedeni de bu...

Anlaşılan o ki, yüzde 10’luk seçim barajının Anayasa Mahkemesi gündemine girmesi ‘Erdoğan iktidarı’nı fazlasıyla rahatsız etmiş durumda.
Erdoğan cemaati esip gürlüyor.
Başbakan Davutoğlu:
“Biz baraj falan tanımayız, milleti tanırız.”
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı, AKP İstanbul Milletvekili Prof. Burhan Kuzu:
"Böyle bir karar anayasa Mahkemesi'nden çıkmaz diye düşünüyorum. Akıllarının donmuş olması lazım, bütün şuurlarının durmuş olması lazım. Bir an için şuur kaybına uğramış olmaları lazım böyle bir karar vermeleri için. Bu kadar net konuşuyorum. Ama böyle bir karar verilirse de yok hükmünde sayarız bu karar uygulanmaz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan:
“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.”
Devam ediyor:
”Egemenlik bürokrasinin değildir. Egemenlik, yargı bürokrasisinin de, askeri bürokrasinin de değildir. Egemenlik, Anayasa Mahkemesi’nin de değildir.”
İyi güzel.
Egemenlik yargının ya da Anayasa Mahkemesi’nin değildir ama…
Seçim sandığından çıktın diye, Meclis'te mutlak çoğunluk senin diye, tek başına hükümetsin diye aklına her eseni yapamazsın.
Örneğin özgürlüklerin özüne dokunamazsın.
Twitter’ı kapatırsın, ama Anayasa Mahkemesi’nden de tokadı yersin. 
Facebook’a, YouTube’a dokunursan Anayasa Mahkemesi’nden de tokadı yersin. Bir başka deyişle:
Egemenlik milletindir, ama demokrasiyi demokrasi yapan özgürlüklere dokunamazsın.
Dokundun mu, yargı dur bakalım der.
Bağımsız yargı bunun için vardır.
Güçler ayrılığı bunun için vardır.
Hukukun üstünlüğü bunun için vardır demokrasilerde…


AİHM kararını da tanımayacak mısınız?

Seçim sandığından çıktın diye aklına eseni yapamazsın. Twitter’ı kapatırsın, ama yargıdan tokadı yersin

Bak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden Aleviler konusunda yeni bir karar çıktı, Türkiye’de cemevlerine ayrımcılık yapıldığına dair bir karar…
Ne yapacaksın şimdi?
Egemenlik milletindir diyerek, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu  kararı da tanınmayacak mı tarafınızdan?..
Bunu da yapabilirsiniz.
Fıtrat’ınızda var bu da.
Partiniz kurulduğunda, 12 Eylül'ün ürünü olan yüzde 10’luk seçim barajına hayır diyerek yola çıkmıştınız.
Şimdi döndünüz bundan da.
Partisel çıkarlarınıza uygun olduğu için, demokratik katılım açısından korkunç olan bu adaletsizliği kaç yıldır savunup duruyorsunuz.
Geldiğiniz noktada öylesine bir güç zehirlenmesi yaşıyorsunuz ki, öylesine baş döndürücü bir ben yaptım oldu psikolojisi içindesiniz ki, Anayasa Mahkemesi’ni bile açıktan tehdit edebiliyorsunuz.
Bu tabii şaşırtıcı da değil, yeni de değil.

Korktuğunuz için yayın yasakları koyuyorsunuz

Bağımsız yargı sizi korkutuyor.
Güçler ayrılığı sizi korkutuyor.
Hukukun üstünlüğü sizi korkutuyor. Özgürlükler sizi korkutuyor.
Korkuttuğu için de örneğin yayın yasakları koyuyorsunuz.
Yayın yasaklarıyla yolsuzlukları gizlemek istiyorsunuz -ya da Kılıçdaroğlu’nun haklı deyişiyle- hırsızların hamisi oluyorsunuz.

AB sürecinde değil,
Putinleşme sürecinde yol alıyorsunuz

Egemenlik milletindir diyerek, AHMİ'nin kararını da tanınmayacak mı tarafınızdan?.

Uzunca bir zamandır, özellikle Gezi’den beri, 17 Aralık’tan beri demokrasiyi demokrasi yapan değerleri elinizin tersiyle ittikçe itiyorsunuz.
Bugün Putin’le sarmaş dolaş hâllerinizin bir nedeni de bu.
Çoktan beri Avrupa Birliği sürecinde değil, Putinleşme sürecinde yol alıyorsunuz.
Yeni Türkiye dediğiniz bu.
Kopenhag kriterleri’nin yerini çoktan beri Ankara kriterleri almış durumda.
Yeni Türkiye, ‘Ankara kriterleri’ne göre inşa ediliyor.
Bu nedenledir ki, Putin’in Ankara ziyareti sizleri sevindirik yaptı.
Yandaş medya’da dünkü manşetler ilginçti:
“Türkiye’ye jest, Avrupa’ya rest!”
“Sıkı dostların rekor zirvesi!”
“Putin’den 10 bakanla Ankara çıkartması!”
“Kıskananlar çatlasın!”
Bütün bu manşetler, ‘yeni Türkiye’nin yolunu ya da ‘yönü’nü gösteriyor.
Bu yön, Batı değil Doğu.
Bu konuda kuşku yok artık.
Bunun içindir ki, Batı basınındaki Çar’la Sultan buluştu manşetleri yerli yerine oturuyor.  



10 yıl sonra Rusya planı mı devrede?

Çoktan beri Avrupa Birliği sürecinde değil, Putinleşme sürecinde yol alıyorsunuz

Bilgi Üniversitesi’nde bu yıl başladığım siyaset ve medya dersinin dünkü konusu ‘Avrupa Birliği ve medya’ydı.
Bunun için Türkiye’nin Asker Sorunu adını taşıyan kitabımın sayfalarını karıştırıyordum.
Kıbrıs Meydan Muharebesi’ başlıklı bölümde, Tayyip Erdoğan’la İlker Başbuğ arasında geçen ilginç bir bölüme takıldım.
Tarih, 14 Ocak 2004.
Genelkurmay Başkanlığı’nda Başbakan Erdoğan’a brifing veriliyor.
İkinci Başkan Orgeneral Başbuğ, Erdoğan’ı sıkıştırıyor, laiklik konusunda eleştiriyor.

Bu arada sözü Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerine getirip o tarihlerde askerin AB’den hiç hazetmeyen bakış açısını özetlerken, şöyle bir tavsiyede bulunuyor Orgeneral Başbuğ:
“Ayrılıkçılığı cesaretlendirmekten kaçınmalı… Avrupa Birliği üyeliğinde yavaş hareket edilebilir.”
Başbakan Erdoğan yanıtlıyor:
“Aralık 2004’te üye olamazsak, (üyelik müzakereleri için tarih alamazsak demek istiyor Erdoğan – HC) B planını devreye sokarız. Olmazsa, Rusya ile görüşüyoruz.” (Hasan Cemal, Türkiye’nin Asker Sorunu, Doğan Yayınları, sayfa 92)
Soru:
10 yıllık bir aradan sonra, AB’ye alternatif Rusya planı devreye sokuldu mu Tayyip Erdoğan tarafından?..
Galiba öyle