Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, neden “Birinci sınıf demokrasi ve hukuk devleti olmadan birinci sınıf ekonomi olmaz” der? Çünkü, özellikle son on yılda yaşanmış olan ekonomik istikrarın sessiz mimarı olarak bir gerçeği iyi bilir. Doğrudan yabancı sermaye yatırımı yapılmadıkça, yeterli dış sermaye akmadıkça, kalıcı ekonomik istikrar ve yüksek büyüme hızı yakalanamaz.
İş dünyasının Türkiye’deki en büyüklerini çatısı altında toplayan TÜSİAD'ın önde gelen yöneticileri de, özünde Ali Babacan’dan farklı bir şey söylemediler ki. Bunları dedikleri için de Başbakan Erdoğan onlara demediğini bırakmadı. Birinci sınıf demokrasi ve hukuk devleti olmadan, birinci sınıf ekonomi olamayız diyenler, demek vatan haini, darbeci ve alçak…Öyle mi?
Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye’de ‘ekonomik istikrar’ın devamlılığında ve aş ve iş sorununun çözümünde demokrasi ile hukukun önemini sürekli vurgular.
Konuşmalarında sık sık der ki:
“Birinci sınıf demokrasi ve hukuk devleti olmadan birinci sınıf ekonomi olmaz.”
Neden böyle der Ali Babacan?
Çünkü, Türkiye’de özellikle son on yılda yaşanmış olan ekonomik istikrar ve büyümenin sessiz mimarı olarak bir gerçeği iyi bilir.
Türkiye’ye gerektiği gibi doğrudan yabancı sermaye yatırımı yapılmadıkça, yeterli dış sermaye akmadıkça, kalıcı ekonomik istikrar ve yüksek büyüme hızı yakalanamaz.
Ancak, yabancı yatırımcı kendisine güvenli yer arar. Gideceği ülkede güven ve istikrar var mı, önce buna bakar.
Bunun için de daha çok demokratik hukuk devleti çıtasının yüksek olduğu ülkeleri tercih eder.
Yatırım yapacakları ülkeyle ilgili olarak öncelikli sorularından biri şudur:
Bu ülkenin hukuk düzeninde objektif kurallar mı geçerli, yoksa her şey siyasal iktidarın iki dudağının arasında mı?
Bir başka deyişle:
O ülkede oyun kuralına uygun mu oynanıyor sorusunun yanıtına göre, yabancı sermaye o ülkeye ya gürül gürül akar ya da damlamakla yetinir.
Ali Babacan konuşmalarında bunun için, “Birinci sınıf demokrasi ve hukuk devleti olmadan birinci sınıf ekonomi olmaz” gerçeğine işaret etmiştir.
İşaret ederken de, adını tam koymasa da, dolaylı bir dille, Türkiye’nin henüz birinci sınıf demokrasi ve hukuk devleti olmadığı gerçeğinin altını da her seferinde çizmiştir.
TÜSİAD, Babacan'dan farklı bir şey söylemedi
Peki, TÜSİAD ne demiştir?
İş dünyasının Türkiye’deki en büyüklerini çatısı altında toplayan bu sivil toplum kuruluşunun önde gelen yöneticileri de, özünde Ali Babacan’dan farklı bir şey söylemediler ki.
Yabancı sermaye, demokratik hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı bir ülkeye gıdım gıdım gelir, dediler.
Yabancı sermaye, yargı bağımsızlığının yaralı olduğu bir ülkeye kuşkuyla bakmaya başlar, dediler.
HSYK girişimini hukuk devleti açısından sakıncalı ilan ettiler.
Yolsuzlukların üstesinden hukuk yoluyla gelemeyen bir Türkiye görüntüsünden duydukları rahatsızlığı dile getirdiler.
“Yolsuzluk ve rüşvet soruşturması, yargının ve kolluk gücünün altüst olmasıyla sonuçlandı; bu tahribat yabancı sermayenin Türkiye’ye bakışını da olumsuz etkiledi” dediler.
Şunu da eklediler:
“Hukukun üstünlüğüne riayet edilmeyen, yargı mekanizması AB normlarında çalışmayan, düzenleyici kurumlarının bağımsızlığına gölge düşen, vergi cezaları veya başka tür cezalarla şirketler üzerinde baskı kurulan, ihale yasası onlarca kez değiştirilen… Böyle bir ülkeye yabancı sermayenin gelmesi mümkün değildir.”
Bu kadarına rastlamadım
Bunları dedikleri için de Başbakan Erdoğan onlara demediğini bırakmadı.
Vatan haini dedi.
Alçak dedi.
Darbeci dedi.
Gerçekten akıl alır gibi değil.
Gazeteci olarak bunca yıldır siyaset izliyorum, bu kadarına rastlamadım.
Birinci sınıf demokrasi ve hukuk devleti olmadan, birinci sınıf ekonomi olamayız diyenler, demek vatan haini, darbeci ve alçak…
Öyle mi?
Gülay Göktürk köşesinde 28 Şubat dönemini anımsatarak şöyle yazıyordu:
“Bir zamanlar bu ülkede yeşil sermaye listeleri hazırlanırdı. Düşman konseptinin değiştirildiği günlerdi. Kebapçısından büyük holding sahibine kadar birçok kuruluş ne olduğunu anlamadan kendini bu listede buldu ve değişen düşman konsepti gereğince iç düşman olup çıktılar.
Gün oldu, devran döndü, o zamanlar yeşil sermaye diye suçlananların siyasi temsilcileri bugün iktidar oldu, bu defa da o İstanbul sermayesini düşman ilan ediyor.” (Dünkü Bugün gazetesinden)
Tayyip Erdoğan çılgın gibi…
Çanak çömleği paramparça ederken, Türkiye’yi korkunç bir cepheleşmeye itiyor, gün geçtikçe bu ülkede güven ve istikrar adına ne kaldıysa onları da yıkıyor.
TÜSİAD’ı da vatan haini, darbeci, alçak ilan ettikten sonra galiba artık sözün bittiği yerdeyiz.
İyi pazarlar!
Twitter: @HSNCML