Hasan Cemal

12 Haziran 2015

Erdoğan değişir gibi yapar ancak değişmez; aklında erken seçim tilkileri dolaşıyor!

Davutoğlu, Erdoğan’a ‘Artık fiili başkan gibi davranmaktan vazgeç’ mi dedi?

Davutoğlu, Erdoğan-Baykal görüşmesini medyadan mı öğrendi? Bu görüşmeden rahatsız mı oldu?
Bilemiyorum.
Ama rahatsızlık duyduğuna dair işaretler var.
Davutoğlu’nun Erdoğan-Baykal görüşmesinden sonra TRT’de yapmış olduğu açıklamalar ilginçti.
İlginçti, zira Erdoğan’a cumhurbaşkanı olarak anayasa çerçevesindeki yerini işaret ediyor, herkes yerini bilecek diyordu.
Davutoğlu’nun şu sözlerinin altını özellikle çiziyorum:             

Parlamenter sisteme karşı değilim, hiçbir zaman da olmadım.
Başkanlık sistemine geçmek istedik ama halk buna yetki vermedi.
Sistem değişmediğine göre artık taşların yerine oturtulması lazım.
Herkes kendi görevini yetki ve sorumlulukları dahilinde üzerine düşeni yaparsa bir uzlaşı doğar.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın sayın Baykal ile konuşması olumludur.
Koalisyon partiler arasında olur. Bu görüşme koalisyon görüşmesi değildir.
Sayın Cumhurbaşkanı’mız koalisyon müzakerelerinin parçası değildir, müzakereleri yapacak kişi değildir.

Davutoğlu’nun zihne
astığı soru işareti çengelleri

Davutoğlu, ‘Halk başkanlık sistemine hayır dedi’ derken Erdoğan’a ‘Artık fiili başkan gibi davranmaktan vazgeç’ mi diyor?

Başbakan Davutoğlu’nun bu sözlerinden hareketle bazı sorular sorulabilir:
Davutoğlu, Erdoğan’a anayasadan kaynaklanan kırmızı çizgileri mi hatırlatmış oluyor?
Halk ‘başkanlık sistemi’ne hayır dediğine göre, sen de artık fiili başkan gibi davranmaktan vazgeç demeye mi getiriyor?
Bundan böyle taşlar yerli yerine otursun derken, Erdoğan’dan anayasa sınırları içine çekilmesini mi istiyor?
Özetle:
Koalisyon konusunda anayasal açıdan senin yapacağın görevlendirmedir, gerektiğinde ‘kolaylaştırıcılık’tır; bundan ötesi parti liderlerinin işidir, demeye mi getiriyor?
Bu soruların hepsinde gerçek payı olduğu söylenebilir.
Eğer öyleyse, gerçek payı varsa, Davutoğlu’nun bu tutumu olumlu sayılmalıdır.

AKP’de ‘Erdoğan’ yarılması...

Erdoğan’a isyan yaşanır mı? AKP çatlar mı?

Belki şu yorum da yapılabilir:
AKP içinde Erdoğan’a artık mesafe koyulmasına dönük eğilim, Davutoğlu’nun bu sözleriyle suyun yüzüne çıkıyor, hatta güçleniyor.
7 Haziran’la birlikte bu durumun, yani Erdoğan karşıtı havanın parti içinde, parti tepelerinde gittikçe belirginleştiğini söylemek mümkün.
Yandaş medya köşelerinden de, AKP’de ‘iki kanat’ın hızla oluştuğunun tüm belirtileri yayılıyor, iki ayrı kanat saklanamaz hale geliyor.
Peki, bu durum nereye varır?
Erdoğan’a isyan yaşanır mı?
AKP çatlar mı?
Bu soruların yanıtlarını vermek için daha erken.
AKP’de Erdoğan’ı cumhurbaşkanı olarak anayasal konumuna indirgemek ve parti içinde etkisiz kılmaktan yana olanların bu işi suhuletle gerçekleştirmek isteyecekleri söylenebilir.
Yoksa alınlara hain damgası kolayca vurulabilir.

Senaryo mu, gerçek mi?

Davutoğlu’nun mesajları bir danışıklı dövüş senaryosunun parçası olabilir mi?

Bir başka soru akla takılıyor.
Yoksa Erdoğan’la Davutoğlu kapalı kapılar arkasında mutabık kaldıkları bir senaryoyu mu oynamaya başladılar?

Benim yukarıda alıntıladığım Davutoğlu mesajları böyle bir danışıklı dövüş senaryosunun parçası olabilir mi?
Erdoğan geri çekilir gibi yapıyor; Davutoğlu, Erdoğan’ın anayasal konumunun altını çizer gibi yapıyor; ‘yeni dönem’in koalisyon oyunlarını sahneliyorlar.
Acaba bu ‘oyun’un arkasındaki gerçek senaryo, bir erken seçim olabilir mi?
Bir başka deyişle:
Erdoğan-Davutoğlu ikilisi, bu partilerle koalisyon da olmaz, istikrar da, olsa olsa kaos olur deyip, bir erken seçimin planlarını mı yapıyorlar?
Bilemiyorum.
Öngörmek için biraz daha zaman lazım.
Ama Erdoğan’ın kafasının içinde erken seçim tilkileri dolaşıyor demek gerçeğin bir parçasıdır.

Erdoğan’ın değişmesi mümkün değil!

Hukuk devletinin yolunu açmak için önce Erdoğan ‘yük’ünden kurtulmak lazım

Erdoğan’ın 7 Haziran sonrasının ilk konuşmasını dikkatle izliyorum.
Değişmiş mi?
Öyle bir hava içinde.
Koalisyonlar konusunda, Türkiye’yi hükümetsiz bırakmama konusunda pozitif mesajlar vermeye gayret ediyor.
İnandırıcı mı?
Sanmıyorum.
Yine kendi oyununu oynadığı izlenimini ediniyorum.
Özellikle, “Doğrudan halk tarafından seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı’yım” vurgusunu dinlerken, kendi gerçek ‘oyun planı’ndan kopmadığını düşünüyorum.
Konuşmasındaki Batı düşmanlığı bu izlenimimi daha da güçlendiriyor.
Suriye konusunda da Batı’yı suçlarken şöyle diyor:
“Bakın sınırımızda Tel Abyad’da, Arapları ve Türkmenleri uçaklarla vuran Batı, ne yazık ki onların yerine terör örgütü PYD ve PKK’yı yerleştiriyor.”
Uzun lafın kısası:
Erdoğan’ın bu saatten sonra değişmesi mümkün değil.
Değişir gibi yapabilir.
Biraz geri basarak, oyununu daha yumuşak oynayabilir.
Büyük koalisyon isteyenleri sevindirebilecek esnek pozisyonlar sergileyerek, Saray’daki Sultan’ı unutturmak, zaman kazanmak isteyebilir.
Yoksa Erdoğan değişmez!

Atılması gerekilen üç adım

Tekrarlıyorum.
Erdoğan, hem Türkiye siyasetinin, hem AKP’nin sırtında ağır bir yüktür.
Barış, demokrasi ve hukuk devletinin yolunu açmak için önce bu ‘yük’ten kurtulmak lazım.
Bunun ilk üç adımına gelince:
(1) Erdoğan’ı anayasanın içine, partilerüstü, tarafsız konumuna çekmek…
(2) Cumhurbaşkanlığı’nı Saray’dan Çankaya Köşkü’ne taşımak…
(3) Yolsuzluk-rüşvet dosyalarını açmak…
Bu noktaları geçiştirerek, Erdoğan’ın demokrasi ve hukuku yerle bir eden uygulamalarını göz ardı ederek kurulacak hükümetlerle bu ülkeye ne istikrar gelir, ne de demokrasi ve hukuk…