Mehmet Altan.
2016'nın 10 Eylül gününden beri hapiste. Neredeyse iki yıldır özgürlüğünden yoksun.
Anayasa Mahkemesi, bu yılın 11 Ocak günü Mehmet Altan'ın tutukluğunu hak ihlali saydı.
Ama Mehmet kardeşim hala Silivri'de, çünkü yüksek mahkemenin kararını takan yok, çünkü bu ülkede hukuk guguk...
Sevgili Mehmet, Frankfurt Goethe Üniversitesi’nin 15 Haziran'da düzenlediği bir konferansa davetliydi.
Konferans, Almanya ve Türkiye: Erdoğan’ın Siyaseti ve Sonuçları başlığını taşıyordu.
Evrensel
değerlere düşman "milliyetçi-
muhafazakâr" bir cephe doğdu
Mehmet Altan, Silivri Cezaevi’nden konferansa Türkiye’de Milliyetçilik ve İslamcılık başlığını taşıyan bir tebliğ gönderdi. Aşağıdaki bölümlerin altını çiziyorum:
Türkiye'de son 16 yıldır Cami
cemaati üzerinden yol alan
zihniyet iktidarda.
Bir zaman AB reformları, askerî
vesayet karşıtlığı,
demokratikleşme istikametinde
olumlu adımlar attı.
Muhafazakâr demokrat anlayışı
benimsemiş göründü.
2011'den sonra bu hedefler terk
edildi. Devlet rantları siyaseti
zehirledi. Yolsuzluk, keyfîlik,
dinsel motiflerle yığınları
yönlendirme, hamaset,
demokrasiyi ve hukuku düşman
ilan etme öne çıktı.
Cami üzerinden siyaset yapanlar
kendilerine yeni ittifaklar
aramaya koyuldu, bir dönem önce
kavga ettiği kışla üzerinden
siyaset yapanlarla koalisyona
gitti.
Cami- Kışla ayrışması, geçici
bir ittifaka dönüştü. Evrensel
değerlere düşman "milliyetçi-
muhafazakâr" bir cephe doğdu.
Demokrasi, hukuk, basın
özgürlüğü, temel haklar rafakalktı.
Globalizmin zor hazmı, Türkiye'de
de iyileşme sürecini tersine
döndürmekle kalmadı, tarihsel
"düşmanların" demokrasi
karşıtı ittifakını doğurdu.
Sevgili Mehmet haklı.
Şimdi Türkiye'de "tarihsel düşmanların geçici ittifakı" yaşanıyor
Sevgili Mehmet haklı.
Şimdi Türkiye'de "tarihsel düşmanların geçici ittifakı" yaşanıyor.
Bu ittifak, iftar sofralarında Erdoğan'ı alkışlayan paşalarla, Erdoğan'a destek çıkan Avrasyacı, Ergenekoncu askerlerle, Erdoğan'ın kolundaki Ağar'larla, Çiller'lerle su yüzüne vuruyor.
Bu ittifak, sevgili Mehmet'in dediği gibi, Türkiye'de demokrasiye karşı.
Özgürlüğe karşı.
Hukukun üstünlüğüne karşı.
İfade özgürlüğüne karşı.
Demokrasinin omurgası olan yargı bağımsızlığına, güçler ayrılığına karşı.
Demokrasi karşıtı ittifak, bunun içindir ki hoşlanmadığı sesleri susturmak istiyor.
Eleştirel sesleri kısmaya çalışıyor.
Bunun içindir ki Erdoğan Türkiye'si sırtını Batı'ya dönüp, yüzünü Doğu'ya, despotların Rusya'sına, İran'ına, Çin'ine çeviriyor.
Ama yazın bir kenara:
Bu böyle gitmeyecek.
Erdoğan'la Türkiye'nin önü kapalı.
Çünkü Erdoğan, bir kolunda Ağar'lar ve Çiller'ler, diğer kolunda Avrasyacı, Ergenekoncu paşalar, Türkiye'yi miiliyetçi-muhafazakar despotluğun karanlık sularına çekiyor.
Bu sular istikrarsızlık demektir.
Bu sular belirsizlik demek.
Bu fırtınalı sularda ne ekonomi dikiş tutar, ne de siyaset normalleşir.
Bu karanlık sularda dolar kuru da alır başını gider, siyasal istikrarsızlık da derinleşir.
Erdoğan artık çöküşte!
Kendisiyle birlikte Türkiye'yi de dipsiz bir kuyuya çekiyor.
Erdoğan'la Türkiye'nin çöküşü durmaz!
Hiç kimse hayal kurmasın.
24 Haziran'ı bir mucize eseri ya da "devlet zoru"yla kıl payı kazansa bile Erdoğan'la kurtuluş diye bir son yoktur.
Bu nedenle, "demokrasi karşıtı ittifak"a hayır demek için 24 Haziran çok kritik bir eşik.