Hasan Cemal

30 Haziran 2017

Diktaya karşı adalet çığlığı!

Adalet çığlığı boşa gitmiyor, gelin, hep birlikte yüklenelim, 'diktanın barikatları'nı yıkalım, yapabiliriz!

Kemal Kılıçdaroğlu'na ve bütün adalet yürüyüşçülerine selam olsun.
16 gündür yürüyorlar.
268 kilometre geride kaldı.
Ve yürüdükçe büyüyorlar.
İki haftada 15 bin kişiye ulaştılar.
Adalet çığlığı çölde atılan nafile bir çığlık gibi boşa gitmiyor.
Büyüdükçe büyüyor, ses getiriyor.
Çünkü adalet çığlığı vicdan sahibi herkesin içinde, yüreğinde bir şeyler kıpırdatıyor.
Hangi görüşte, hangi inançta olursa olsun vicdanı olan herkese ulaşıyor adalet çığlığı.
Çünkü adalet çığlığı herkes için atılıyor.
Hak hukuk için atılıyor.
Demokrasi için atılıyor.
Özgürlük için atılıyor.
Eşitlik için atılıyor.
Bu yüzden çölde atılan çığlık gibi boşa gitmiyor adalet çığlığı.
İnsanlar görüşlerinden dolayı eziyet görmesin diye atılıyor adalet çığlığı.
Baskı görmesin diye atılıyor.
Zulüm görmesin diye atılıyor.
Hapse girmesin diye atılıyor.
İşinden gücünden olmasın diye atılıyor adalet çığlığı.
Bunun için de boşa gitmiyor.
Ve yürüdükçe büyüyor adalet yürüyüşçüleri.
Siyasal tarihimizde bir ilki yaşatıyorlar Türkiye'ye.
Herhangi bir parti bayrağı olmaksızın, herhangi bir görüş ayrımı olmaksızın, bu memlekette vicdan sahibi herkesi adalet bayrağı altına çağırıyorlar.
Ayrım yapmadan çağırıyorlar.
Gelin, adalet için yürüyelim diyorlar.
Gelin, diktaya karşı yürüyelim diyorlar.
Gelin, demokrasi için yürüyelim diyorlar.
Gelin, özgürlük için yürüyelim diyorlar.
Gelin, hak hukuk için yürüyelim diyorlar.

​Unutmayın!
Adalet çığlığı, çölde atılan nafile bir çığlık değil, boşa gitmiyor,
ses getiriyor

Bunun için de Ankara'dan beri yürüdükçe büyüyorlar.
Bunun için de adalet çığlığı çölde atılan çığlık gibi boşa gitmiyor, ses getiriyor.
Çığlık, büyük kitleleri bu yaz sıcağına rağmen harekete geçiriyor, seferber ediyor adalet için.
Kimse dudak bükmesin.
Burun kıvırmasın.
Küçümsemesin.
'Ama'lı, 'fakat'li yorumlar yapmasın.
Şimdi bunların zamanı değil.
Şimdi 'dikta'ya karşı hep birlikte kenetlenme zamanıdır.
'Dikta'ya karşı hep birlikte sesimizi yükseltme zamanıdır.
'Dikta'nın eziyet ettiği, mahkeme ve hapishane kapılarında zulüm ettiği, işsiz bıraktığı insanlarımız için adalet bayrağı altında toplanma zamanıdır.
Adalet yürüyüşü işte böyle bir ortak zeminde buluşmak içindir.
Bu yüzden de siyasal tarihimizde bir ilktir.
Türkiye askeri darbeler gördü.
Türkiye çok acılar yaşadı.
Türkiye fena halde haksızlıklara tanık oldu.
Ama Türkiye, hiçbirinde ARTIK YETER diyerek hep birlikte ayağa kalkmadı, kalkamadı.
Bir ortak tavır sergileyemedi.
Herkes kendine demokrat oldu. Herkes kendine Müslüman oldu.
Herkes kendi dalgasına kapıldı.
Herkes kendi dar çıkarları içinde dönük yaşadı.
Gelin, demokrasi ve hukuk şemsiyesi açalım diyen çığlıklar ise çölde atılan çığlıklar gibi boşa gitti, yitip gitti.
Bu kez böyle olmasın.
Bu sefer tepemizde askeri değil, bir sivil darbe var.
Gelin, şimdi hep bir ağızdan diktaya hayır diyelim.
Gelin, hep bir ağızdan Erdoğan'a hayır diyelim.
Önümüzde eşsiz bir fırsat var.
Bunu harcamayalım.
16 Nisan'da kapı aralandı.
Adalet yürüyüşü bu kapıyı açtıkça açıyor.
Öylesine zamanlar yaşıyoruz ki, farklı görüşlerden, farklı inançlardan, farklı partilerden insanlar gün geçtikçe daha çok toplanıyor adalet bayrağı altında.
Türkiye'de eğer demokrasi olacaksa, özgürlük ve hukuk olacaksa, alın işte fırsat!
Bir yerde buluşup, adalet bayrağı altında Erdoğan'a hayır diye haykıralım.
Bunu yapabiliriz.
Hep birlikte yüklenelim, önce 'diktanın barikatları'nı yıkalım.
Unutmayın!
Adalet çığlığı, çölde atılan nafile bir çığlık değil, boşa gitmiyor, ses getiriyor.
On altıncı gününde, Kemal Kılıçdaroğlu'yla adalet yürüyüşçülerine bir defa daha selam ediyorum.