Pazar günü öğle vakti yoğun sis altındaki karlı dağların arasından Tiflis’e doğru yol alırken geldi kötü haber:
14 Aralık operasyonu!
Cep telefonumdan Ekrem Dumanlı’yı aradım.
Gözaltına alınmak üzereydi.
Kısaca dertleştik.
Sonra yapabileceğim tek şeyi yapmaya başladım:
Protesto tweet’leri...
Akşama doğru İstanbul’a inince, havalimanından Yeni Bosna’daki Zaman gazetesine gittim.
Genç meslektaşlarımla sohbet ederken, 12 Eylül günleri bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti gitti.
Onlara da biraz anlattım.
Darbe yönetiminin kapattığı Cumhuriyet gazetesini, yirmi yıl önceki bir başyazısını yeniden bastığımız için sıkıyönetim mahkemesinde hapse mahkûm edilen 73 yaşındaki başyazarımız Nadir Nadi’yi, darbenin hapse yolladığı yazarlarımız Oktay Akbal, Ali Sirmen ve Orhan Apaydın’ı anlattım.
Dinlediler sessizce.
Bu arada bizden daha şanslı olduklarını, çünkü gazetelerini çıkarmaya devam ettiklerini, özgürlük mücadelesi içinde çok daha güzel gazete yapacaklarından kuşku duymadığımı belirttim.
Cumhuriyet’in 1983 kışında kapalı kaldığı dönemde sevgili Ümit Kıvanç’la rahmetli Deniz Som’un birlikte çıkardıkları gazete içi Vaziyet’i anımsadım.
Vaziyet: Her ahval ve şerait altında çıkar!
Fiyatı: Beş para etmez!
Tirajı: Cumhuriyet’ten çok satar!
Genel Yönetmen: Hasan Cemal OYAR!
Bu insan hafızası ne tuhaf diye düşünürken, ara sıra maziye hüzünlü yolculuklar iyi geliyor, dedim kendi kendime.
Sivil darbe karşımızda
Bu kez darbenin ‘sivil’i karşımızda. Elbette boynumuzu uzatmayacağız. Gerekirse sokağa da çıkılacak. Susmayacağız!
12 Eylül askeri darbeydi.
Şimdiki sivil darbe.
12 Eylül çok çektirdi bu memlekete.
Demokrasi ve hukukun, özgürlükler ve insan haklarının kolunu kanadını fena halde kırdı.
Hâlâ da kurtulamadık 12 Eylül’den.
Anayasasından, demokrasi karşıtı kurumlarından bugün bile faydalanıyor Erdoğan iktidarı...
Pazar akşamı Zaman’da meslektaşlarımla sohbet ederken o buruk duygu yine içimde uyandı.
Hep aynı filmi mi seyredeceğim?
Hiç değişmeyecek mi?
Biliyorum, ‘filmin sonu’nu göremeyeceğim.
Ama beklediğim yarınlardan bir şeyler olsun, kapımı çalmayacak mı?..
Gerekirse sokağa da çıkılacak, susmayacağız
Bir rejim ancak farklı sesler özgürce çıkabilirse demokrasi olur. Bir taraf susturuldu mu, hep birlikte onun yanında olabilmeliyiz
Evet, karamsarlık...
Askeri darbelerle mücadele derken, bu kez ‘sivil’i karşımızda, Tayyip Erdoğan’ın her geçen gün derinleşmekte olan darbe süreci...
Elbette boynumuzu uzatmayacağız.
Elbette mücadele edilecek.
Gerekirse sokağa da çıkılacak.
Evet öyle.
Özgürlük bayrağı dalgalanacak!
Susmayacağız!
Bu memlekette soyguncular, hırsızlar gün gelecek gerçekten bağımsız ve tarafsız mahkemelerde yargılanacak ve hesap verecekler.
Adım gibi biliyorum.
Bundan kaçış olmayacak.
Hukukun üstünlüğü düzeni eninde sonunda bu memlekette de kurulacak çünkü.
Yargı bağımsız olacak.
Güçler ayrılığı yerli yerine oturacak.
Şunu iyi bilin:
Demokrasiyi çalamazsınız!
Bir tarafın sesi kısıldı mı,
hep birlikte ayağa kalkmalıyız
Zaman’a, Samanyolu’na, meslektaşlarıma reva görülen baskıları protesto ediyorum. Canlarını hiç sıkmasınlar. Gelecek demokrasinin
Uzak geçmiş, yakın geçmiş herkes için derslerle dolu.
Hepimizin, ama hepimizin alacağı dersler, çalıştıracağı özeleştiri mekanizmaları var.
Kim ki kendini eski deyişle pirüpak sanır, aldanıyor demektir.
Böylesine günlerde Shakespeare’in bir sözü hep aklıma takılır:
“Bütün dünler, bugünleri aydınlatan fenerlerdir.”
Her zaman aydınlatmasa da, öyledir.
Herkes kendi sesini sever.
Ama demokrasi, sadece kendi sesinin çıktığı bir düzen değildir.
Bir rejim ancak farklı sesler serbestçe, özgürce çıkabilirse demokrasi olur.
Bunun içindir ki:
Bir tarafın sesi kısıldı mı, hep birlikte ayağa kalkmalıyız.
Bir taraf susturuldu mu, hep birlikte onun yanında olabilmeliyiz.
Başka türlü demokrasi olmaz.
Demokrasi hırsızlarına:
Özgürlük bayrağı dalgalanacak
Erdoğan iktidarı bugün sadece kendi sesini seviyor.
Kendisinden başka bütün sesleri susturmak istiyor.
Bunun peşinde!
Demokrasi ve hukukun canına okuyan, özgürlükleri fütursuzca çiğneyen, bağımsız ve özgür medyadan nefret eden bir korku imparatorluğu yaratmanın peşinde Erdoğan iktidarı.
Bu nedenle Türkiye’yi son derece güç bir dönem bekliyor.
Ama kimsenin kuşkusu olmasın.
Demokrasi ve özgürlük bayrağı, gerekirse, bu ülkenin meydanlarında da, sokaklarında da dalgalanacak.
Demokrasi ve özgürlük hırsızları!
Bunu iyi bilin.
Zaman’a, Samanyolu’na, meslektaşlarıma Erdoğan iktidarı tarafından reva görülen hukuk dışı baskıları bir kez daha şiddetle protesto ediyorum
Canlarını hiç sıkmasınlar!
Bugünler de gelir geçer, gelecek demokrasi ve özgürlüğündür.
DİKTATÖRLERİ AKLAMA ANTOLOJİSİ...Türkiye böylesine karanlık günleri yaşarken, “Türkiye hiç bugünkü kadar özgür olmamıştı” diye yazabilen... |