CHP eğer kendi geçmişini reddetmeden ona eleştirel yaklaşmayı öğrenmeye niyetliyse... CHP eğer kendi laiklik anlayışını demokrasiyle uyumlu hale getirmenin önemini kavrayacaksa... CHP eğer eskileri sırtından atıp kendini yenileyerek, böylece siyasette ve oy sandığında manevra alanını genişleterek gerçekten iktidar alternatifi olmak istiyorsa, kurmayları, ipuçlarını Şafak Pavey’in konuşmasında bulabilir. Neden mi?..
CHP Genel Başkan Yardımcısı Şafak Pavey’in dün bu köşeye aldığım güzel konuşmasının üzerinde bir kez daha durmak istiyorum.
İstanbul Milletvekili Pavey’in Meclis’te önceki gün başörtülü vekiller konusunda CHP adına yaptığı konuşmayı neden mi bu kadar önemsedim?
Her şeyden önce güler yüzlüydü.
Son derece sakindi.
Sesini yükseltmeden konuştu.
Hakaret etmedi, küçümsemedi.
Şafak Pavey bu açılardan ‘klasik, eski Halk Partisi sözcüleri’nden ayrıldı.
Kürsüde konuşurken ne burun delikleri gerildi, ne kaşları çatıldı, ne yüz çizgileri sinirli sinirli titredi, ne de suratı takallüs etti.
Hiçbiri olmadı.
Pavey’in klasik CHP sözcülerinden farklı olduğu bir başka nokta daha vardı.
Konuşması, Halk Partisi’nin geleneksel laiklik elden gidiyor konuşması da değildi.
Konuşmanın elbette laikliği savunan bir özü vardı.
Demokrasi açısından laikliği hiç kuşkusuz yerli yerine oturtuyordu.
Ama somut bir konuşmaydı.
Yuvarlak laflara itibar etmedi.
AK Parti iktidarını sorgularken, CHP’nin o klasik, tekrarlana tekrarlana etkisizleşmiş sloganlarından çok, belirli konulara dönük somut eleştirilerle dolu bir konuşmaydı.
Şafak Pavey, ‘başörtüsü’ne ve Meclis’te ‘başörtülü vekiller’e karşı çıkmıyordu, ama aynı zamanda Meclis’e başörtüsünü getiren zihniyeti, demokrasi ve özgürlükler açısından sorguluyor ve eleştiriyordu.
Bunu da somuta indirgeyerek yapıyordu.
Bu açıdan bazı örnekleri Şafak Pavey’in konuşmasından bir kez daha aşağıya alıyorum.
Şafak Pavey'den satır başları
“Demokrasi paketinde aynı ideolojiyi paylaşan erkek polis doğal karşılanırken, türbanlı kadın polise yasak gelmesine çok şaşırmıştım.”
“Bundan daha vahim bir cinsiyet ayrımcılığı olabilir mi? Ben polisin başındaki türbandan değil, bana vaat ettiği şiddet geleceğinden korkarım.”
“Meclis'te cemevi açmak için Diyanet'ten fetva isteyen anlayıştan korkuyorum. Yani bir inancın ibadet hakkını diğer inancın iznine bağlayan anlayıştan korkuyorum.”
“Hukukun karşısına dini koyan anlayıştan korkuyorum.”
“Kadın özgürlüklerinden asla korkmam. Tam da bu nedenle, çiçekli başörtüsü ve daracık pantolonu ile Çamlıca parkının kuytularında, sevgilisiyle öpüşen genç kıza, özgürlüğünü Mustafa Kemal’e borçlu olduğunu hatırlatmak istiyorum.”“Bundan böyle; mini etek giydiği için işten atılan, sol kulağı küpeli olduğu için dövülen, dekoltesi bakanın hoşuna gitmediği için linç edilen, oruç tutmadığı için öldürülen, Hıristiyan olduğunu gizlemek için isimlerini değiştirenlerin güvenlikleri, herkesten çok bu türbanlı kadın vekillere emanettir.”
“Artık türbanı bir insan hakları ihlalinden, bir insan hakları kazanımına dönüştürmek, türbanlı kadın vekillerin sorumluluğudur.”
“İnanç özgürlüğünün en büyük güvencesi, geleceğimizi dini rehberlikle kontrol etmek değil, kusursuz bir sekülerizmdir.”
“Buraya gelmeden önce, türbanlı vekillerimizin konuşmalarını taradım. Başkalarının özgürlüklerine dair tek bir kelime kullandıklarına rastlayamadım.”
“Türbanlı vekillerimizn kendi inanç özgürlüklerine gösterdikleri hassasiyeti, Ruhban Okulu, azınlık okulları, cemevleri, bir inanç biçiminin mundar olarak ilan edilmesi gibi sorunlu inanç alanlarında göremedim.”
“Türbanlı vekillerimizin mesela bilimin özgürlüğünü kelepçeleyen YÖK hakkındaki fikirlerini de bilmiyorum. Ama şu hakareti bütün haberlerde duydum: ‘Başımı açarak, bir daha kirlenmeyeceğim.’ Başı açık olanlar kirlenmişler midir? İnanç üstünden öbürünü kirli ilan edebilmek kimin haddi olabilir?"
“Kibirden küfelik olmuşsanız, size benzemeyenin çığlığını nasıl duyacaksınız? Bir taraf, bir arada yaşamanın yolunu ararken, öbürü sindirmek, dönüştürmek, özgürlüklerini birer birer yok etmek istiyorsa; bizi yok ettiğinizde, gelecek olimpiyat tanıtımına kimi koyacaksınız?”
“Biz Sivas’ta yakılan, Gezi’de vurulan, evlerine işaret konulan, hayat tarzından ötürü cezalandırılanlarız.. Ama her nasılsa kronik mağdur sizsiniz.”
“Azınlığın çoğunluğu ezmesi sürdürülemez. Ama çoğunluğun azınlığı ezmesi sürdürülebilirdir. Gerçekten bu ülkeyi korkunç bir akıbete sürüklemekten kaçınmaya niyetliyseniz; adaletle öç almak arasındaki farkı en kısa zamanda öğrenmelisiniz.”
CHP eğer prangalarından kurtulmak istiyorsa...
Şafak Pavey’in konuşmasıyla CHP ile ilgili olarak aklıma takılanları şöyle özetleyebilirim:
CHP eğer kendi geçmişini reddetmeden ona eleştirel yaklaşmayı öğrenmeye niyetliyse...
CHP eğer kendi laiklik anlayışını demokrasiyle uyumlu hale getirmenin önemini kavrayacaksa...
CHP eğer Cumhuriyet’i demokratikleştirmek ve devlete daha çok demokrasi götürmenin bilincine varabilecekse...
CHP eğer Kürt sorununda, Alevi sorununda, kendi tarihiyle yüzleşme sorununda geçmişin prangalarından kurtulmak istiyorsa...
Bir başka deyişle:
CHP eğer eskileri sırtından atıp kendini yenileyerek, böylece siyasette ve oy sandığında manevra alanını genişleterek gerçekten iktidar alternatifi olmak istiyorsa, bu açılardan Şafak Pavey konuşmasında anlamlı ipuçları bulabilir CHP kurmayları...
Twitter: @HSNCML