Hasan Cemal

26 Nisan 2017

Briç Kulübü'nde pişpirik oynatmazlar adama...

'Askeri darbe'den kurtulduk derken, 'sivil darbe'ye yakalandık da ondan...

Briç Kulübü'nde pişpirik oynatmazlar adama!
Bu söz, rahmetli Turan Güneş'indir.
Bir zamanlar CHP'nin önde gelen siyasetçilerinden ve dışişleri bakanlarındandı.
Ecevit'in 'ortanın solu'yla 1970'lerdeki iktidar yürüyüşünde 'Mülkiye cuntası'nın lideri olarak büyük payı vardı
Mülkiye'den hocam olan Turan Güneş kendisine bir görev daha edinmişti.
12 Mart, 12 Eylül gibi askeri darbe zamanlarında Strazburg'a gider, Türkiye'nin Avrupa Konseyi'yle ilişkilerinin kesilmesini, askıya alınmasını önlemeye çalışırdı.
Sanıyorum, 12 Eylül dönemiydi.
Bir sohbet sırasında demişti ki:
"Briç Kulübü'nde adama pişpirik oynatmazlar. Oyunu kuralına göre oynaman lazım."

Türkiye 12 Eylül'de oyunu kuralına göre oynamayınca, demokrasi, hukuk ve insan haklarını hiçe sayınca, Avrupa Konseyi tarafından 'siyasal denetim'e alındı.
Ve Türkiye'ye denildi ki:
Demokratik değerlere, insan hakları ve özgürlüklere ilişkin şu şu şu kurallara uymadığın sürece denetim altındasın!
Bu süreç 2004'e kadar, 20 yıl sürdü.
2004'te, Türkiye'nin 'demokrasi denetimi'nden çıktığı o günleri ve Başbakan Gül'ün (o tarihte Erdoğan'ın siyaset yasağı devam ediyordu) katılarak soruları yanıtladığı Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'ndeki havayı rahmetli Mehmet Ali Birand, şöyle anlatır:

Ben geçen 20 yılda öyle oturumlar yaşadım ki, insanın gözleri
yaşarırdı.

Türkiye yerden yere vurulur, Türk
delegeler sıra kapakları ile
protesto edilir, katillikle suçlanır, yuhalanırdı.
20 yıl Avrupa Konseyi'nde
boynumuz bükük dolaştık.
Eleştirilerin bir bölümü maksatlı idi.
Ancak bir bölümü de doğru
olduğundan dolayı, parlementeri, bürokratı ve gazetecisi ile
hepimizin onuru zedeleniyordu.
Haklı eleştiriler daha da acı
veriyordu.
Resmi yetkililer, “Bizi
anlamıyorlar bunlar
gerekçesinin ardına saklanıyor,
ancak özel konuşmalarında onlar
da ezikliklerini saklayamıyorlardı.
İşte ben böyle bir Avrupa Konseyi anılarıyla dolu şekilde, Başbakan
Gül’ün konuşmasını dinlemeye
gittim.
Şaşkınlıktan kendime gelemedim.
İnanamadım.
Başbakan Gül konuştukça alkış
aldı.
Türkiye’nin insan hakları, fikir
özgürlüğü ve demokrasi yolunda
attığı adımları anlattıkça bravo
sesleri duyuldu.
Ancak asıl etken, Türkiye’nin son
iki yıldır Kopenhag Kriterleri’ne
uyum konusunda gösterdiği
olağanüstü gayretti.
Önce Ecevit koalisyonu,
ardından AKP hükümetinin
yaptığı değişiklikler, Türkiye’ye
açıkça lig atlatmış. 
Demek ki sorun, “Türkiye’yi anlamamalarından ve
sevmemelerinden” değil,
Türkiye'nin İnsan Hakları ve Demokrasi Kulübü'ne
hem üye 
olması,
hem de kurallarına uymamasından kaynaklanıyormuş.

Geçen pazartesi Avrupa Konseyi binasındaki
Türkler ülkeleriyle 
gurur duydular.
Normalleşmenin tadını tattılar.
İtilip kakılmak, sürekli eleştiri
almak yerine, Avrupa normlarına
ayak uydurmaya başlamanın rahatlığını

yaşadılar.
Bu keyfi bizlere yaşatma şansı da Başbakan Gül’e düştü.
O gün Strazburg’da bir avuç
Türk çocuklar gibi şendik.
Ancak demokrasi hep gelişen bir süreç.
Bunu izleyip ona göre değişmemiz gerek.
Bu iş bitti diye düşünürsek, 10-15 yıl sonra gene sıkıntı yaşarız

Ne kadar haklıymışın sevgili Birand.
İyi ki bugünleri görmedin.
Evet, bir zamanlar çocuklar gibi şendik, şimdi yine dibe vurduk.
Askeri darbe döneminden kurtulduk, demokrasiye geçiyoruz diye sevinirken, bu kez 'sivil darbe'ye tutulduk.
Nereden nereye?..
İşin özeti bu Sevgili İblis.
Son söz:
Briç Kulübü'nde pişpirik oynatmazlar adama...