Yine kül rengi bir sabaha uyandım.
İyi haberler yok yine.
Cumhuriyet’in çaycısı da tutuklanmış, “Ben o adama çay vermem” dediği için...
Boğaz’ın üstünde sis usul usul grileşiyor.
Öğle vakti yağmur, sonra kar gelecekmiş...
Bir zamanlar Cumhuriyet’in efsane bir çaycısı vardı.
Kahve istersin çay, çay istersin kahve getirirdi.
Bu da ne oluyor diye vozurdanınca da, cevabı yapıştırırdı:
“Şimdi kahve değil çay vakti de ondan...”
Cumhuriyet’in çaycıları böyle biraz ‘ters’tir ya da kişilikli...
Anlaşılan o ki, Cumhuriyet’in bugünkü çaycısı Şenol da öyle.
“Ben o adama çay falan vermem” demiş, sabaha karşı, üstelik bir TOMA’yla evine gidip hapse atmışlar Şenol’u...
Akıl alır gibi değil.
T24’ün bugünkü haberi şöyle:
Şenol Buran önceki gece Şişli Polis Merkezi’nde verdiği ifadesinde, 24 Aralık Cumartesi günü arabasıyla gazetenin Şişli’deki binasına gelmek için evden ayrıldığını belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Şişli’deki bir otelde gerçekleşen Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu Genel Kurulu’na katılımı nedeniyle birçok sokağın polis tarafından kapatılması sebebiyle uzun süre park edecek yer bulamadığını kaydeden Buran, işe geç kaldığını aktardı.
Buran, “Saat 11.10 sıralarında güvenlik amirinin yanına geldiğimde, bana neden bu kadar geciktiğimi sordu. Ben de 1 saattir gazetenin etrafında dolaşıyordum. Bir sürü yere girdim almadılar. Aracı Kuştepe’ye bıraktım ve yürüyerek geldim bu soğukta dedim.
Bunun üzerine güvenlik amiri ‘Cumhurbaşkanımız gelecekmiş, o yüzden kapatmışlar. Buraya gelirse bir çayımızı içmeye artık bir çay servisi yaparsınız’ dedi” diye konuştu.
Ben de çay servisinde bulunamayacağımı söyledim, bir ithamda bulunmadım.
Böylece Cumhuriyet’in çaycısı Şenol da hapsi boyladı. Üstelik onu koca bir TOMA’yla gelip almışlar evden...
Muhbir vatandaşlar!
Bir zamanlar askeri darbe dönemlerinde, darbeye hayır diyenleri, komünistleri, solcuları ihbar ederlerdi.
Anlaşılan, şimdi de ‘sivil darbe’nin muhbir vatandaşları sahne alıyor.
Ne hazin.
Hiç unutmayın.
Koca koca insanların ‘1 dolar’ları tuvaletlerde yaktıkları karanlık bir devirden geçiyoruz.
Ne zamanlar ama...
Demek Şahin Alpay Fethullahçı bir terörist, üstelik darbeci bir devlet düşmanı,
öyle mi?
Sevgili Şahin Alpay’ın mal varlığına, emekli aylığına, her şeyine el koydular.
Ailesini aradım bu sabah.
Bankadaydılar.
Şahin’in eşi Fatma’yla ortak hesabına da el konduğu için otomatik ödeme yapılamamış, suyu elektriği kesmeye gelmişler.
Fatma’yla kızı Elvan bunu çözmek için bankada uğraşıyorlardı.
Heyy Allahım?..
Demek Şahin Alpay Fethullahçı bir terörist, üstelik darbeci bir devlet düşmanı, öyle mi?..
Bunların hesabını bakalım nasıl vereceksiniz?..
Sevgili Şahin;
Seni özledim kardeşim.
Özellikle sabahları bir kere mutlaka yaptığımız o dertleşme telefonlarını... Arada bir attığın o kesik kesik mutlu kahkahalarını özledim.
Şu günlerde Anna Seghers’in Yedinci Haç (*) isimli romanını okuyorum. Ve okudukça, siste kaybolur gibi oluyorum.
1930’ların Hitler Almanya’sında Yahudilerin, solcuların, komünistlerin gammazlanması, yeni yeni kurulmakta olan ‘toplama kampları’nın dolmaya başlaması...
Ve yaklaşmakta olan korkunç savaş öncesindeki o hayal kırıklıkları:
- Nerde yanlış yaptık?..
- Bu adam, Führer gidecek ama ne zaman, nasıl?...
- Kaçıp İspanya’ya gitse miydik?..
Cumhuriyet’in çaycısı Şenol da hapsi boyladı. Üstelik onu koca bir TOMA’yla gelip almışlar evden...
Gözaltı haberleri bitmiyor.
DTK'da görev almış siyasilere yönelik operasyonda Aysel Tuğluk, DBP Eş Genel Başkan Yardımcısı Seydi Fırat ve DTK eski divan üyesi Edip Yaşar da hapse atılmışlar.
Diyarbakır’da gözaltına alınırken dövülen DİHA Haber Müdürü Ömer Çelik’e bağırmış polis:
“Siz Ermeni p..çisiniz!”
Ömer’in annesi de tepki görmüş:
“Sen ne diye oğlunu gazeteci yaptın?”
Diken’in eski çalışanı, gazeteci Tunca Öğreten de sabaha karşı gözaltına alınmış...
Birgün gazetesinde çalışan Mahir Kanaat ters kelepçe takılarak evinden götürülmüş...
Alevi örgütleri, Yol TV’nin kapatılmasını protesto etmiş:
“Havuza girmeyen kapatılıyor!”
Rize’de Atatürk Heykeli kaldırılıyor.
Fazıl Say’ın konseri, Ahmet Güneştekin’in heykeli kaldırılıyor.
Sevgili Aydın Engin, “Bir daha güneşi görmeyeceksin!” diye tehdit ediliyor.
Erdoğan ayran için buyuruyor!
Hava iyice karardı.
Yağmur şakır şakır.
Kar geliyor.
Anna Seghers’in romanına sığınmak en iyisi, kül rengi sabahlarıma özgü Mahler’le birlikte...
* Yedinci Haç, Anna Seghers, Ahmet Cemal’in mükemmel çevirisiyle Everest’ten.