Hasan Cemal

02 Haziran 2013

Asıl mesele Erdoğan'ın sakat demokrasi anlayışıdır!

Gezi Parkı Direnişi, demokrasi tarihimize geçerken, AK Parti hükümetinin demokrasi açısından nasıl yanlış bir yerde durduğunu da gösterdi.

Gezi Parkı direnişi, demokrasi tarihimize geçerken, AK Parti hükümetinin demokrasi açısından nasıl yanlış bir yerde durduğunu da gösterdi.

 

Erdoğan’ın dediğim dedikçi otoriter politikaları, bu ülkede siyasal istikrarı her geçen gün tehlikeye itiyor, son derece kırılgan hale getiriyor.

 

Erdoğan, sorunlu demokrasi anlayışını değiştirmediği sürece,Türkiye’de birinci sınıf demokrasi ve hukuk devleti de, gerçek barış da olmaz.

 

Erdoğan’ın gitgide sırıtan otoriter alışkanlıkları böyle devam edip giderse, Kürt sorunuyla ilgili ‘barış süreci’ de güme gider.

 

Evet, Gezi Parkı direnişi demokrasi tarihimize geçerken, Başbakan Erdoğan’la AK Parti hükümetinin demokrasi açısından nasıl yanlış bir yerde durduklarını da apaçık gösterdi.

Şu çok net ortaya çıktı:

Asıl mesele, Tayyip Erdoğan’ın sakat demokrasi anlayışıdır, sorunlu olan budur.

Başbakan Erdoğan’ın dediğim dedikçi otoriter politikaları, bu ülkede siyasal istikrarı her geçen gün tehlikeye itiyor, her şeyin başı olan istikrarı son derece kırılgan hale getiriyor.

Erdoğan, sorunlu olan demokrasi anlayışını gözden geçirmediği sürece, bu sakat zihniyeti değiştirmek için sorgulamadığı sürece, kendi dünyasında özeleştiri mekanizmalarını harekete geçirmediği sürece, Türkiye'de birinci sınıf demokrasi ve hukuk devleti de, gerçek barış da olmaz, gün gelir bugün iyi gitmekte olan ekonomik istikrar da bozulur.

Erdoğan’ın bu sorunlu demokrasi anlayışı ve gitgide sırıtan otoriter alışkanlıkları böyle devam edip giderse, ateşkes ve sınır dışına çekilmeyle gayet güzel başlamış olan Kürt sorunuyla ilgili ‘barış süreci’ de bir yerde tıkanır, yazık olur.

 

Kendi kendisiyle dolu bir lider 

 

Erdoğan’ın eleştiriye ihtiyacı var.

Erdoğan’ın özeleştiriye ihtiyacı var.

Erdoğan’ın kendisini gerektiğinde eleştirecek kurmaylara ihtiyacı var.

Erdoğan’ın kendisine gerektiğinde doğru yolu gösterecek yakın çevreye ihtiyacı var.

Bir zamanlar bir ölçüde de olsa bunlar vardı. Ama şimdi ve uzunca bir zamandır Erdoğan bütün bunlardan yoksun.

Etrafı kendisini eleştirmekten çekiniyor, kimse ses edemiyor, bazı hataları görseler de…

Ve kendi kendisiyle dolu, eski deyişle meşbu bir lider profili çiziyor Erdoğan.

Bunun adı ‘kibir’dir.

Doğruları kendi tekeline almış, her şeyin en doğrusunu kendi bilen kibirli liderlerin, özellikle bu ülkede siyasal istikrarı nasıl altüst ettikleri hafızalarımızda henüz tazeliğini korumaktadır.

Tayyip Erdoğan da, demokrasiyi “Milletin dediği olur!” diye bellemiş olan o eski liderlerin kibirli yolunda yürüyor.

Gezi Parkı direnişine fena halde çarpan işte bu sakat, yanlış zihniyettir.

Başbakan Erdoğan dün İlim Yayma Cemiyeti’nin Genel Kurulu’nda konuşurken şöyle demiş:

“İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin tesislerinde alkolü kaldırdıktan sonra buralar dolmaya başladı. Bir avuç kaymak tabakanın bu ülkeye dayatma yapmasına müsaade etmeyeceğiz. Bu ülkede kaymak tabakanın dediği olmuyor. Bu ülkeyi artık bir kısım medya yönetmiyor. Bu ülkede sadece milletin dediği oluyor.”

 

Demokrasilerde sadece milletin dediği olmaz 

Erdoğan’ın bu sözlerinin altını çizerken, şu cümleyi lütfen bir daha bir kenara not edin:

“Bu ülkede sadece milletin dediği oluyor!”

Evet, Erdoğan’ın bu kibir yüklü sözleri yeni değil. Ama yine de belirtmekte yarar var. Zurnanın zırt dediği yer tam da burasıdır. Demokrasi açısından gerçek sorun budur.

Erdoğan’ın tıpkı geçmişin, özellikle Soğuk Savaş döneminin muhafazakar liderleri gibi demokrasiyi milletin dediği olur yanlışına indirgemesidir gerçek sorun.

Oysa demokrasi bu değildir.

Gezi Parkı direnişine de yol açan, içki konusunda hayat tarzıma karışma protestolarını da haklı olarak kabartan, ifade özgürlüğünü hedef alan kısıtlamaların da kaynağında yatan işte bu büyük yanlıştır.

Hayır, Sayın Başbakan!

Demokrasilerde sadece milletin dediği olmaz. Seçim sandığından yüzde 50 oyla da çıksanız, yüzde 60 oyla da çıksanız, yine sadece milletin dediği, çoğunluğun dediği olmaz.

Olur derseniz, o zaman o rejimin adı demokrasi olmaz. Bir tek kişi bile olsa, o kişinin özgürlüğünü, hayat tarzını güvence altına almayan ve o hayat tarzına saygı göstermeyen rejime demokrasi denilmez.

Bu, demokrasinin a’sı, b’si, c’sidir. Ve demokrasinin bu abc’sini Gezi Parkı’nın direnişçileri bütün Türkiye’ye göstermiştir.

Sayın Başbakan;

Siz ve kurmaylarınızın demokrasi ve barış adına bu direnişten gerekli dersleri çıkarmanızı diliyorum.

İyi pazarlar!

Erdoğan ve demokrasi, medya ve demokrasi, büyük iş dünyası ve demokrasi konularına devam edeceğim.

Bu yazımı yazdıktan sonra Başbakan Erdoğan'ın bir konuşmasını izledim televizyonda. Erdoğan, "Taksim'e cami de yapacağız, AKM'yi de yıkacağız, birkaç çapulcudan bunun iznini almayacağım" dedi. Ne diyeyim, Allah akıl versin!

Twitter: @HSNCML