Hande Çayır

17 Haziran 2018

Yemekte miyiz?

İngiltere'de programın süresi yaklaşık 48 dakika sürerken, Ekim 2008'den beri Show TV kanalında yayınlanan Yemekteyiz'in yayın süresi 3 saate yaklaşıyor

Bana göre sosyal bilimler alanında en büyük maharet, genellikle son derece sıradan bulunan, hatta önemsiz sayılan, kesin ve ampirik nesneler aracılığıyla kuramsallık düzeyi çok yüksek olan meseleleri inceleyebilmektir.

Pierre Bourdieu

***

Bayramda bu programa uzun uzadıya maruz kaldım.

Yemek kültürü mühim şey, konuşabiliriz elbette; bununla birlikte sarf edilen cümleler yukarıdaki minvaldeydi.

***

Daha sonra da Fatma Nur Gürbüz’ün tez araştırması* Tasarım Araştırmalarında Televizyonun Veri Kaynağı Olarak Kullanılması: Yemekteyiz Programı Üzerinden Mutfak Kültürünüİncelenmesi ile karşılaştım.

Bu çalışmadan edindiğim bilgilere göre “İngiltere’de Channel 4’da yayınlanan ‘Come Dine with Me’ orijinal bir format olarak dünyada popüler olan yarışma programlarının yaratıcısı Endemol tarafından 27 ülkeye 2005 yılından beri dağıtılmaktadır (Çizelge 4.11). Format yemek pişirme gerçeklik televizyonu programı (İng. Cooking Reality Show) olarak tanımlanabilir. Çok fazla sevilip yaklaşık 27 ülkede satın alınarak tüm dünyada yaygınlaşmıştır. Yarışma, İngiltere’de ünlü bir komedyen olan Dave Lamp tarafından iğneleyici bir biçimde seslendirilmektedir.

‘Primetime’ olarak da bilinen haber sonrası akşam kuşağında yayınlanmaktadır. İngiltere’de programın süresi yaklaşık 48 dakika sürmektedir (‘Come Dine With Me’, 2010).

Ekim 2008’den beri Show TV kanalında yayınlanan Yemekteyiz ise, üç saate yaklaşan yayın süresi ile yurt dışındaki örneklerinden biraz daha farklı ilerlemektedir. Neredeyse tüm sürece, alışveriş, pişirme ve servise hazırlama, servis etme birer saat ayrılmaktadır.”

***

Uzun uzun uyuşturulduk. Peki, nasıl uyanacağız?

Uyuyakalanlardansanız sizi kim, nasıl uyandırsın istersiniz?

Uyanınca göreceklerinizle baş edecek gücünüz var mı? Yoksa böylesi daha mı iyi?

Karnımız açken, psikolojimiz bozulmuşken, sorgulamaktan çok uzakken, önümüze her konanı yiyorken böyle ne kadar yol gideriz?

Diğer yandan internette yaptığım mini araştırmadan anladığım kadarıyla yarışma süresi olan beş gün boyunca para vermeden yemek yiyecek olmak kimilerinin yarışmaya katılma sebebi. Kimisi eğlenmek istiyor. Kimi de işte torunlarına anı bırakmaya gelmiş.

“Bir kütüphane kuruyorum, haydi kardeşler, televizyonu kapatın, oraya gidiyoruz” desem bu haddimi aşmak olmaz mı zaten?

Hem sizin için en iyi olanı ben nereden bilebilirim?

Hem benim bildiğim hepimiz için doğru olmak zorunda mı?

Türkiye’de aksayan birçok mesele varken, vur ensesine ekmeğini al’lar cereyan ediyorken, yemekte olmayıp da ne yapacaktık?

“Kitle iletişim araçları iletişim kurmadığında aptal kutusuna dönüşüyor” dediklerinde elbette kafamızı diğer yana çevirecektik.

Diğer yandan dönem dönem her birimizin ihtiyaçları farklılaşıyor. Bazen kafa dağıtmak istiyoruz, sadece ekrana bakmaya ihtiyacımız var.

Yapımcılar ekrana sorgulayıcı program koysa, reklâm verenler bütçeleri keserler, e hadi onu da anladık diyelim. Vahşi kapitalizmin kıskacından kurtulabilecek miydik?

Popüler kültürün değerleri yok, sosyal sorumluluk projesi yok, dilinden anladığı şey para.

Ve tamam Andy Warhol’cuğum, hepimiz on beş dakikalığına ünlü olduk.

Millete tutmuş pilav yedirttiğimizin farkındayız iyi hoş da, yenen, un ufak edilen en temel haklarımızın ne zaman peşine düşeceğiz?**


https://polen.itu.edu.tr/bitstream/11527/971/1/11700.pdf

** https://www.youtube.com/watch?v=dKK7dlZB6A4