“Bir yalan söylendiği zaman insanların değil, eşyanın bile buna nasıl tahammül ettiğine şaşıyordum. Yalana her şey isyan etmelidir. Eşya bile: Damlardan kiremitler uçmalıdır, ağaçlar köklerinden sökülüp havada bir saniye içinde toz duman olmalıdır, camlar kırılmalıdır, hattâ yıldızlar düşüp gökyüzünde bin parçaya ayrılmalıdır filân...
Zavallı mürâ-hik… Nüzhet bana yalan söyledi.”
TDK, her ne kadar, toplumsal cinsiyet farkındalığı göstermiş bir uğrak olmasa da ‘yalan’ diye yazınca şunu söylüyor: Doğru olmayan, gerçeğe uymayan söz, kıtır.
Evet demek isterken hayır, hayır demek isterken evet diyor musunuz? Öyle ise, bu kendinize söylediğiniz büyük yalanların başında geliyor olabilir ve kendinize verdiğiniz hasarın maliyeti oldukça yüksektir.
Misal, karşınızda biri var, anlatıyor da anlatıyor. Onu dinliyorsunuz ya da dinler gibi yapıyorsunuz. Bu sırada dişinizi sıkıyorsunuz ya da “Sussa da gitsem” diyorsunuz. Bu da bir yalan. Kalbinizden geçenle uyumlu davranmıyorsunuz.
Başka bir örnek: Vegan sıvı sabun şişesi. İçinde soya sütlü, açık beyaz renkli sıvı sabun var. Sabun bitiyor. İçine, memleketten gönderilen mavi jeli boca ediyorsunuz. Şişe, içini göstermiyor. Bu sabunu vegan misafirinizle paylaşırsanız (hassasiyetlerini bildiğiniz canlıların değerlerine özen göstermezseniz) onları kandırıyorsunuz.
Arkadaşınızın şarj aleti sizde kaldı. Geri veremediniz. Bu sırada, sizin şarj aletiniz bozuldu. Ona, bozuk olanı verip sonra da ‘A-a, öyle mi, bozuk muymuş’ diye oynarsanız yalan makinesi çalışacaktır.
“MAC bilgisayarlarımız var, bu yüzden bizim kurumumuzu tercih edin” diye cümle aleme seslenip sonra klavyelerinizi PC’nin parçalarıyla eşleştirirseniz bu da yalan.
Artık ahizeli ev telefonları kalmadı; ama, zamanında bir aile büyüğünüz size, arkadaşı aradığında karşınızda şişt, pişt yapıp kendisi için ‘yok’ dedirttiyse bulunmaz bir yalan idmanından geçmişsiniz demektir.
“Akşam eve 20.00’de döneceksin” diyen aynı aile büyüğünüze durumunuzu anlattıysanız ve anlamadıysa, geç gitmek için söylediğiniz sözler de korkarım leke.
Hesap geldiğinde, çantanızın içinde arayıp durduğunuz ve bir türlü bulamadığınız kredi kartınızın yerini biliyorsanız bu da yalan.
“Saçın ne güzel olmuş, boncukların ne de yakışmış” gibi aslında inanmadığınız ve günü kurtarmak için söylediğiniz sözler varsa yalancısınız.
Abartmak, saklamak, görmezden gelmek ve kılıfına uydurmak da yalanın kardeşleri.
İşe gitmek istemiyorsunuz, “Hastayım, dıt, bık” dediniz. Yalan.
O sırada karşınızdaki kişinin gırtlağını sıkmak istiyorsunuz; fakat krizle baş edecek cesaretiniz yok. Tam tersi yönde manevra yapıp dikkat çekmemek için övgüler düzmeye başlıyorsunuz. İşte o sırada, kendinize çok yazık ediyorsunuz.
Makyajı geçtim, korse takmak da yalan söylemek midir? Saç ektirmek?
“Gitsin başımdan” deyip istemediğiniz halde seviştiyseniz…
Öğrenci kartı almak için öğrenci olmamanıza rağmen arkadan dolandıysanız…
Beğenmediğiniz yemeğe “Çok güzel olmuş, elinize sağlık” diyorsanız bir rüşvet daha verdiniz.
Zararlı olduğunu düşündüğünüz ürünler satan bir şirketin bıdı’sı iseniz kutlarım, yalan söylüyorsunuz.
Hayvan sevgisinden ve doğadaki canlılara saygıdan bahsedip evdeki örümceği, böceği öldürdüyseniz kendinizle çelişiyorsunuz.
Onun bilmesini istemediğiniz, içinizi rahatsız eden bir şey yapmak…
Telefonu sessize alıp “Telefonum sessizdeydi, görmedim” demek…
Gerçeği söylememek, susmak…
Bazen düşünüyorum. Hangi arınmanın arkasında yalansız bir geçmiş vardır? Yanlış hayat mıdır doğru yaşanmayan? Böyle gelmiş böyle mi gider? Siyah olmadan beyaz belirir mi? Dengede olmak için bir miktar yalana mı ihtiyacımız var? Tiyatro bu ihtiyaçtan da mı doğmuş? The Handmaid’s Tale’de insanların zorunda kalıp da ettikleri laflar yalana mı girer? Yalan söylemeden dünya ile baş etmek mümkün mü?
İnsan duyguları ve duyguların yüz ifadeleri ile ilişkisi hakkında çalışmalarıyla öncü psikolog Paul Ekman*, Telling Lies, Claes to Deceit in the Marketplace, Politics, and Marriage adlı kitabında bazı yalanların zararsız hatta insani olduğunu vurguluyor.
Arkadaşlar, eşler arasında, öğretmen-öğrenci, doktor-hasta, avukat-müvekkil, satışçı-müşteri arasında söylenen yalanlar…
Şimdi, ben izninizle, kendime batırdığım iğnelerden sonra, çuvaldızları şu köşeye bırakıp biraz yürüyüşe çıkacağım.