Boşanma sonrası daha çok yazan bir “kadın” oldum ben. O dönem, en büyük desteği ve feedback’i* yazdıklarımı istisnasız ön sayfadan yayımlayan Kaos GL ailesi (!) (“aile” kelimesinin sinmiş anlamı şu an durduğu yer itibarıyla oksimoron etkisi yaratsa da) vermişti.
Daha sade devam etmeye çalışayım. Yakın zamanda canım A. Armağan Kilci Facebook’tan tiradlar atmaya başladı: “Çevrenizdeki tüm queer’ler, ..., translar neden garip, kendine içkin ve akıl hastası (ya da öyle mi)? Bu konu hakkındaki düşünceleriniz nedir? Weirdo, freak, ucube, “özel dünya-lı”, uzaylı, paranoyak, şizofren olmamız bir rastlantı mı? Yoksa böyle mi doğduk? Hiç sanmıyorum. Dışlayarak, “komik” bularak, dalga geçerek, marjinalize ederek ve başka süreçlerde, evlerde, sınıflarda, sokaklarda, başka ortamlarda, kendimizi didik didik edip parçalamamıza ve dağılmamıza neden/nasıl izin verdiniz? Dağılmamız, cut-up’ı icat etmemiz; sesleri, renkleri, kumaşları, evleri dağıtmamız acaba neden? Bizden nasıl normal kalmamızı bekliyorsunuz? Anormallik giysisini zift gibi üzerimize geçirmişsiniz, arada kurtulan bir, iki kişi olmuş..., ama çevreme (bir türlü toparlayamayan queer’lere) baktığımda, kıyım, akıl almaz seviyede.”
Yayın başlamadan önce bir an içeriden yakama düzeltme uyarısı geldi. Gerdanım olduğu gibi dışarıda... Hoplaya zıplaya -ah benim fantastik sürreal dünyam- az önce beraberce İMC TV'nin koridorlarından geçtiğim Demishevich, hızla açıklama yapmaya çalışıyordu, yanlış anlamayayım diye. Wifi şifresini söyleyen, arada terasta bir sigara molasına davet eden de oydu. Giderken taksinin kapısını bile açmıştı, el sallamayı da ihmal etmeden... Ne kadar seviyor işini diye geçirmiştim içimden... Ne kadar güzeldi. Pırıl pırıl... Benimle radyo programı yapmak istemişti. İstekleri, heyecanı o kadar alev alevdi ki bunu daha sık görebilmeyi ne çok diliyorum...
Vaktim olsa kısa yazardım demiş biri (üzgünüm kim dediyse şu an google’layamayacağım). Kısacası işte Demishevich işten atıldı. Orada değildim ve neler oldu asla bilemem. Kendi tecrübem yukarıda anlattığım gibiydi. Az önce hatrını sordum ve yeni iş olup olmadığını öğrenmeye çalıştım. “Sorman yeter” dedi bana ama bence yetmez sadece sormak... Bu yazıyı yazmaktan ya da bir tür bayraklı eyleme katılmaktan fazlasını yapabilmek istiyorum. Biliyorum çok daha katmanlı bir konu bu da, diğerleri gibi, ancak yiyip içip zıbarmak fena halde rahatsız ediyor beni. Kitap yazmaya teşvik etmeye çalıştım onu ama bu belki fazla ütopik gelir, bilemiyorum. Belki ve umarım bir internet sitesi kurup girişimci olur kim bilir. O “cıvıltılı-bahsetmeli” gündem dönemi yazıları bittiğinde, sözde duyarlı olmuş olacağım ve o evin içinde Demishevich neler yaşayacak asla bilemeyeceğim. Adını bilmediğim bir sürü benzer hikâyeli arkadaş var daha, biliyorum, benim de var bir dolu derdim bir yandan. Dünyayı kurtaramıyorum, bunu da biliyorum, hem kendimle de ne çok didişmelerim, yorgunluklarım var daha üstesinden gelinecek... Belki iki satır birlikte düşünürüz de bir ucundan tutarız umuduyla yazdım bu yazıyı. İleride imkânım olursa LGBTİ arkadaşlarım için kocaman yaşam alanları kurabilmeyi diliyorum. Şimdi buradan atıp tutması kolay, o da ayrı, biliyorum. Belki de hiçbir şey bilmiyorumdur. Of!
* Zihnimdeki bu İngilizce dağarcık, refleks yoklamalarını bırakmadığı sürece, Türkçesi yerine feedback demeyi daha yakın buluyorum.
** İMC TV, trans gazeteci Michelle Demishevich’i işten çıkarmış. Habere giderken “saçların çok mu sarı olmuş”, “kırmızı ruju fazla sürmeseydin”, “kıyafet fazla mı uygunsuz” gibi uyarılar aldığını paylaşmış Demishevich.
*** Itır hocamı kendisi gender derslerini verirken tanıdım. Sonra da harika bir koşucu olduğunu öğrenmiştim. Koşudan bir gelir elde ediliyor ve Türkiye Omurilik Felçliler Derneği’ne akülü tekerlekli sandalyeler alınıyor misal. Adım Adım oluşumunun içinde yer alıyor.
**** Monique Wittig Straight Düşünce kitabının yazarıdır. “Lezbiyenler kadın değildir” beyanından hareketle “Wittig lezbiyenleri” diye yazıverdim.