- Neredesin?
- Documentarist’teyim.
- Ha, orası neydi, iş yerin mi?
- Yok, şey, belgesel festivali.
“Aman, herkes Documentarist’tedir zaten şimdi, en iyisi başka konu hakkında yazayım” dediğim an yaşandı bu diyalog. Documentarist’in ne olduğunu bilmeyen abilerimiz varmış. E, sürekli AKP-CHP vb. takılırsanız olacağı bu. Biz, ufaklıklar (!) böyle zamanlarda “Aha da üst kuşağın hâli! Cık cık cık, şuna bak, şuna! Bunlar mı emanet edecek bize güneşli günleri, vah halimize” demeçlerine giriyor muyuz hiç? Yettiniz bey amcalar! Kalkın azıcık, iki film izleyip gelelim.
Ölü yıkayıcısı
Çırılçıplak (2014, Zekeriya Aydoğan) bir ölü yıkayıcısı ile tanışmamızı sağlıyor: 75 yaşındaki Aso. Aso, aynı zamanda yönetmenin annesiymiş; bu bilgiyi söyleşide edindik. Kurmaca ile belgesel dili arasındaki gidiş geliş üzerinde durdular. Aso, ebeymiş de. Daha önce hiç bir ölü yıkayıcısı ile tanışmamıştım!
Gaz kapsülünün alıp götürdüğü göz
Madde 16: Yaşam Hakkı (2015, Veysel Kerem Huni, Yılmaz Kılıç) gözünü Gezi olayları sırasında kaybetmiş Muharrem Dalsüren’in hikâyesi. Polis şiddeti Gezi’den önce de vardı ve belgesel bunun izini sürüyor. Nasıl olduysa, filmi izleyince, sanki gözümü kaybetmemecesine olduğum yerde büzüştüm kaldım.
Ötekileştiremediklerimizden misiniz?
Portakalın Uykusu (2014, Eylem Şen) ve Depo: Akıl Hastanesinde Hayat (2014, Can Dinlenmiş, Ege Kanar) belgeselleri hakkında yazmıştım. Fırsat yaratabilenler -umarım- izleyebilir.
Piyano etüdleri
Sansüre takılan Bakur
Kuzey (2015, Çayan Demirel, Ertuğrul Mavioğlu) Türkiye'deki PKK kamplarında hayatı ve bu sürecin kadın hareketine de nasıl dönüştüğünü anlatıyor. Belgeselin, 34. İstanbul Film Festivali kapsamında yapılması beklenen ilk gösterimi, gösterime birkaç saat kala engellenmişti.
Şu sevimli boktan hayat
Alfred Hitchcock demiş ki “Kurmacada yönetmen Tanrı’dır; belgeselde ise Tanrı, yönetmen.”
Festivali kaçırmamanız dileğiyle...