Hande Çayır

17 Mart 2019

İngiltere’de sokak röportajları - 1

Sokaktaki insana soru soracaktık; farklı yaş, cinsiyet vb. grupları temsilen en az beş kişi bulmalıydık

Mevcut iletişim ağımızın dışındaki kişilerin görüşlerini almak asıl resmi çizebilmek için önemli. Gazetecinin bu süreçte kendi deneyimini günlük tutarak yine kendine raporlaması da olumlu bir deneyim. Farkındalığı arttırıyor ve eksik kalan parçalar zaman içinde -dilerim- tamamlanıyor. Uzmanlar teorinin pratikle buluşmadığı anları elverişsiz bulurken teorisiz pratiğin* ise tehlikeli olabileceğini öne sürüyor. Neyse ki sokak röportajlarında doğru cevap diye bir şey yok. Kamuoyunu dinlemek var.

Sussex’te son altı aydır Gazetecilik ve Belgesel eğitimime devam ediyorum. Bu süreçte bir ödevimiz oldu. Sokaktaki insana soru soracaktık. Farklı yaş, cinsiyet vb. grupları temsilen en az beş kişi bulmalıydık. Brexit gibi insanların konuşmaya doyamayacağı bir konu olmayacaktı bu. Üniversite çevresinden kişilere erişimimiz kolay olabilir ve bizi reddetmezler diye bu bölge yasaklandı. Hiç tanımadığımız kişilere soracaktık. Yanımızda kamera ya da mikrofon ya da gazeteci olduğumuza dair bir kart da olmayacaktı. İnsanlar bana niçin inanıp zaman ayırıp cevap versin, diye düşündüm. (Bu iş biraz bileğinize mini kum torbaları takıp basket idmanı yapmaya benziyor. Kum torbalarını çıkardığınız zaman topu fileye sokmanız daha kolay olacak.)

Yapmak istediğim haberlerden biri tam burslu olmasına rağmen kalacak yer bulamadığı için sokakta yatmak zorunda kalan bir öğrenci hakkındaydı. Kimsenin yardım etmediğini söylüyordu. Üniversite yönetimi dâhil. Ben de Brighton’daki hiç tanımadığım insanlara yurt dışından gelen öğrencilerin kalacak yer bulma süreçlerinin nasıl yaşandığına dair izlenimlerini sormaya karar verdim. ‘Zararsız’ bir soru seçmek istedim; çünkü zaten soruları anadilimde soramayacaktım ve bu yeteri kadar zorlayıcıydı. Arkadaşlarım albenili, çekici giyinmem konusunda tavsiye verdi. Böylece beni reddetmezler miydi? Bu yolu tercih etmedim.

Okumalarımdan, haber seçiminin gazetecinin öznelliğini** de yansıttığını biliyorum. Gazetecinin hisleri, düşünceleri, geçmiş deneyimleri habere yaklaşımını etkileyebilir. ‘O kişi ben olabilirdim’ diye çıkmıştım yola. İlk sorumu buradaki en kapsamlı kültür ve sanat merkezi olan Brighton Dome’un*** içindeyken konser arasındayken sormaya karar verdim. Böylece insanları yakalamam kolay olurdu. Hiç bir yere kaçamazlardı. Konseri beğendilerse belki gerilimleri de azalırdı. Peynirini kapı arkasından kollayan minik bir fare gibi dakikalarımı harcadıktan sonra kapıda duran görevliye yaklaştım. Erkek, 32 yaşında, bu binada görevli ve Brighton’da yaşıyor. Bu bilgiler olmazsa olmazlardan. Adını da aldım. Aslında bu iş hiç kolay değil, insanlar isimlerini vermek istemiyor. Bir de bu kişinin fotoğrafını çekmeliydim. Ses kaydı yapmamı korkutucu buldu sanırım. Bu sebeple defterimi uzatıp istediğim bilgileri yazmasını rica ettim.

“Yurt dışından gelen öğrencilerin kalacak yer bulması gittikçe zorlaşıyor. Brexit yüzünden demek istemem. Para sıkıntısından dolayı diyeyim” dedi.

Fotoğrafı benim çektiğimi ispatlamak için -neden bu ispat meselesine giriştim bilmiyorum, kimsenin böyle bir şey beklediği yoktu- çantamı da kadraja dâhil ettim.

Rahatsızlık vermemek için fotoğrafa çok özen gösteremedim. (Bir arkadaşım var: o, insanların vaktini alıp almadığını düşünmüyor.) Daha sonra görevli ile konuşmaya başladık. Aklımda teşekkür edip gitmek vardı. Almak istediklerimin hepsini almıştım. Acilen kalan dört kişiyi de tamamlamalıydım ve hepsi orijinal içerik olmalıydı. Reddedilmediğim için kendimi borçlu hissettim. Yirmi dakika konser arasının ilk on dakikasında bunlar olmuş olmalı. Geri kalan vakitte rahatlıkla -farklı cinsiyet, yaş vb grubundan- tatlı bir teyze bulabilirdim (temsiliyeti adil bölüştürmek adına). Ortalık konuşmak için hazır insan kaynıyordu ya da bana öyle geliyordu. Üstelik ellerinde içkileri vardı ve sanki rahat hissediyorlardı. Fakat ben ne yaptım? Borcumu ödemek için benimle konuşmaya devam eden ilk sokak röportajımla muhabbeti sürdürdüm. Onun sorularına cevap verdim. Başka konular hakkındaki görüşlerini dinledim. İkinci bir kişi ile o gün orada konuşamadım yani. İç çekip yola koyuldum. Gazetecinin aslında kim gibi biri olduğunu çok da kestiremeyip güzelim klasik müzik konserinin ikinci yarısından da vazgeçerek ikinci kişiyi bulmak için sokağa attım kendimi. Ve düşünmekten kendimi alamıyorum. Bir işi yapma biçiminiz, kim olduğunuzla öylesine ilgili ki.

Not: Bir sonraki yazımda diğer dört kişi ile olan sokak röportajı yolculuğumu ve neler öğrendiğimi paylaşmayı hedefliyorum. Görüşmek dileğiyle.


* Thompson, S. and Thompson, N. (2008). The Critically Reflective Practitioner. Basingstoke: Macmillan International Higher Education, pp.20-33.

** Anderson, D.A. and Itule, B.D. (1994). News Writing and Reporting for Today's Media. New York: McGraw-Hill, pp.13.

*** https://brightondome.org/