23 Kasım 2022 sabaha karşı 4:08’de depremle uyandık. Kandilli’ye (KRDAE) göre 6.0, ABD’ye (USGS) ve Avrupa’ya (EMSC) göre 6.1 büyüklüğünde bir deprem Düzce’nin 15 km batısında, Gölyaka İlçesi’nin hemen kuzeyinde ortaya çıktı.
Deprem nerede oldu?
23 Kasım 2022 sabahındaki 6.0 büyüklüğündeki Gölyaka deprem merkezinin batısında 17 Ağustos 1999’da 7.4 büyüklüğünde Gölcük depremi, doğusunda ise 12 Kasım 1999’da 7.2 büyüklüğünde Düzce depremi olmuştu. Her iki deprem, dünyada sayılı büyüklükteki deprem kuşaklarından biri olan Kuzey Anadolu Fay Kuşağı’nın kolları üzerindeydi. Gölyaka depremi, Kuzey Anadolu Fay sistemi içerisinde yer alan Karadere Fayı ile Düzce Fayı’nın birleştiği alanda bulunuyor. Şu anki konum bilgilerine göre depremin Karadere Fayı’nın hareketi ile ilgili olduğunu düşünmekteyiz. Bu son deprem, her ikisinin arasında kalan bir alanda oldu. Bunun bilimsel değerlendirmesi daha sonraki araştırmalarla yapılacak ve tartışılacaktır. Depremin kaynak (odak) mekanizması çözümü, sağ yönlü ve doğrultu atımlı bir fay hareketini göstermektedir.
Depremden sonra çok sayıda artçı deprem etkinliği oluştu. Bu yazıyı kaleme aldığımda artçı deprem sayısı 100’e yaklaşmıştı. Artçı depremlerden birinin büyüklüğü 4.5 oldu. Büyüklüğü 4.0 ile 5.0 arasında olan artçı depremler olabilir. Artçı depremler birkaç gün daha sürecek ve bazıları hissedilecektir.
Deprem şiddetle hissedildi
Depremin merkezi, benim bulunduğum yerden kuş uçuşu 160 km kadar uzakta. Çok kimse, depremin şiddetli olduğunu ve uzakta olmalarına rağmen uyandıklarını belirtti. 7.4 büyüklüğündeki 17 Ağustos 1999 depreminden 350 km ötedeki İzmir’de uykusundan uyananlar olduğunu hatırlıyorum. O kadar uzaklıktaki bir deprem nedeniyle uykudan uyanıyorsan, o deprem 7.0 den büyüktür diyebiliriz. Bu pratik olgu deprem büyüklüğü, şiddet algılaması ve uzaklık ilişkisidir. 17 Ağustos 1999 depreminin büyüklüğü bir süre 6.7 olarak verilmiş, daha sonra 7.4’e düzeltilmişti. 23 Kasım sabahında Düzce ve çevresini sarsan oldukça kuvvetli depremle ilgili bu makaleyi yazarken, AFAD deprem büyüklüğünü 5.9 olarak duyurmaya devam ediyordu.
Deprem ne kadar hasar yaptı?
6.0 büyüklüğündeki bir deprem, yakın bölgelerde binaların duvarlarında çatlaklar, hafif ve orta hasar düzeyde hasarlar yapabilir. 2008 yılında inşa edilen Düzce Adliye Binası’nın çatı katında yapılan duvar (parapet) ve cephe kaplamaları binanın girişine düştü. Şans işte. Deprem gece değil de mesai saatinde olsaydı adliyeden dışarı kaçmaya çalışanların durumu ne olurdu acaba?
Deprem, bölgede havaların soğuduğu ve yağışların başladığı bir mevsime denk geldi. Dolayısıyla evlerin ve işyerlerinin hasar tespitleri hızla yapılıp sahiplerine bir an önce bildirilmeli. Şu anda evlerini terk etmek durumunda kalanlar geçici barınma ihtiyacı içindeler. Hasarlı yapıların durum tespitinin hızla yapılması ve orta hasarlı yapıların tahliye edilmesi gerekir.
Bakanlık, 8.000 civarında konutun 300 kişilik hasar tespit ekibi ile tüm hasar tespitlerini iki gün içinde tamamlamayı ve vatandaşlara bildirmeyi hedeflediğini açıkladı. 23 Kasım akşam saati itibariyle 321 binada hasar tespiti yapıldığı, Gölyaka'da 5 bina ve Cumayeri, Gümüşova ve merkezde 3 binada ağır hasar tespit edildiği bildirildi. Bu durum orta hasarlı bina sayısının daha fazla olabileceğini gösteriyor. Özellikle önceki büyük depremler sonrası orta hasar alan ve varsa bugüne kadar yenilenmemiş veya güçlendirilmemiş binaların hasarları daha da artmış olabilir. Bakanlık, bazı kamu binalarında kısmi ve az hasar olduğunu açıkladı.
Deprem başka fayları tetikler mi?
Her orta kuvvetli ve kuvvetli depremden sonra klişe haline gelmiş “bu deprem Marmara’daki depremi tetikler mi?” sorusu, Gölyaka’daki 6.0 büyüklüğündeki deprem için de bana sıkça soruldu. Türkiye’de deprem kaynaklı can kayıpların ve bina hasarlarını azaltma politika ve eylemlerine dair konular daha önemli olmasına rağmen (köşe yazılarımda bu konulara çok sık değinmişimdir), bu ve benzer klişe sorular öncelikle soruluyor. 35 yıllık akademik çalışmalarıma rağmen bu sorunun yanıtını verebilmem olanaksız. Hareket eden fayların birbirleriyle sismik gerilme ilişkileri ve birbirlerini uyarmaları konuları deprembilimde ve yerbilimlerinde çok teknik ve akademik bir tartışa alanıdır ve bilinmezlerle doludur. Bugün gelinen noktada halkımıza, şu deprem nedeniyle şu alanda, şu tarihte ve şu büyüklükte bir deprem tetiklenecek demek olanaksızdır.
Türkiye’nin deprem kaynaklı can kaybı ve yıkım risklerinin azaltılması ve afet dirençli kentler ve toplum oluşturma eylemleri ile ilgili konular en somut sorunları içermektedir. Bu sorunların çözümlerine yoğunlaşmak ve projeler geliştirmek en akılcı yol olacaktır. Bu çözümlere yönelik olarak önerilen çözümleri içeren onlarca rapor yayınlanmışken, o raporlardaki çözüm önerilerinin uygulanıp uygulanmadığını veya uygulanmamışsa neden uygulanmadığını sorgulamak varken neden “o deprem, şu depremi tetikler mi?” sorusuna yanıtlar arıyoruz?
Yazımı, bu yıl vefat eden çok değerli Prof. Dr. Murat Balamir’in, yıllar önce bir raporda yer alan şu cümleleri ile bitirmek istiyorum. “İstanbul başta olmak üzere, büyükşehirlerde belediye ve valiliklerin ortak bir program ve kapsamlı bir işbölümü geliştirmeleri gereği vardır. Bu programın, yerleşme ölçeğinde yerbilimsel araştırmalara ve kentsel risk belirleme çalışmalarına öncelik vermesi, bir özel ana plan (deprem önlemleri master planı, ya da ‘kentsel sakınım planı’) hazırlaması, uygulamalar için yaptırım gücünün elde edilmesi ve bu amaçla mevzuat düzenlemelerinin yapılması, aynı zamanda bu uygulamalar için kaynak sağlama yöntemlerinin geliştirilmesi gerekmektedir. Planlama ve yapılaşma süreçlerini, riskleri azaltacak biçimlerde yeniden tanımlayan bir kurumlaşmanın sağlanması, depremlere karşı güvenli bir yerleşim ve hazırlıklı bir toplum yapısına kavuşmanın ön koşuludur”.