Zaman ne kadar hızlı geçiyor! Geçenlerde Sovyetler Birliği, dağılmasının 20. yıldönümünde hatırlandı.
Dünyanın en büyük iki devletinden biri, kısa sürede neredeyse kendiliğinden yok olup gitmişti.
Ama tarih, iz bırakmadan geçip gitmiyor. 20 yıl önce nelerin, nasıl olduğu üzerine farklı yorumlar ve tartışmalar sürüp gitse de, neredeyse tartışmasız bazı şeyler kaldı geride.
En başta da insanlar... 20 yıl önce de var olan, bugün de yaşayan ve epeyce bir süre daha 15 ülkenin nüfusu içinde yer alacak olan insanlar… Bu insanların karakterleri, alışkanlıkları, üslupları…
Kim bunlar?
Eski Sovyetler… Yani Sovyetler Birliği yurttaşları…
Geçmişin üzerine sünger çekmek isteyenler istediği kadar reddetsin, “Sovyet insanı” diye bir şey vardı… Ve belki de önemli ölçüde hâlâ var…
Ama konu hassas!.. Bazı kelimeler gibi “Sovyet” de ağız-dil yakıyor…
- Ben mi Sovyetmişim? Asıl sensin Sovyet olan!
Ülkenin ve zamanın değiştiğini anlamayan, eski alışkanlıklarından vazgeçemeyen, geçmişe özlem duyan insanlar, bu kelimeyle aşağılanıyor artık.
Ya “Sovyet” diyerek hakaret ediyorlar, ya da “sovok”... İkinci kelime, faraş anlamına geliyor. Ama ilkine çok benzemesi ve aşağılayıcı vurguyu artırması nedeniyle daha sık kullanılıyor.
Bazı teorisyenler “Sovyet” diye bir halkın hiçbir zaman bulunmadığını, bunun uydurma bir kavram olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. SSCB'nin Rus, Özbek, Azeri ve diğer halklardan oluştuğunu, Sovyet halkından ve Sovyet insanından söz etmenin yanlış olacağını anlatıyorlar.
Ortada (yetim) kalan bu kelimeye yalnızca bazı siyasi muhalifler sahip çıkıyor. Onlar zaten şu ya da bu şekilde Sovyetler Birliği'ni yeniden kurmayı hedefledikleri için, Sovyet halkının varlığını sürdürdüğünü kendilerine dayanak yapmaya çalışıyorlar.
Bir de zaman zaman, kendini eski alışkanlıklarının etkisi altında gören ve insanların değişmesinin uzun zaman alacağını hisseden kişiler, hâlâ Sovyet olduklarını acı bir gülümsemeyle itiraf ediyorlar.
Kimdir “homo sovieticus”, yani “Sovyet insanı”?
70 küsur yıl içinde ister Rus, ister Ukraynalı, isterse de Tacik olsun, herkes ortak özelliklerin (tarih, ideoloji, kültür, politika, hukuk, dil vb.) etkisi altında biçimlendi. Komünist Partisi'ne bağlılık yeminleriyle büyütüldü. Ortak psikoloji ve alışkanlıklar edindi. Bu gerçeği kimse inkâr etmiyor.
Sovyet kavramını övgüyle kullananlar, bunun yurtseverlik, yardımseverlik, fedakârlık gibi anlamlara geldiğini söylüyor.
Nasreddin Hoca'nın dediği gibi, her iki tarafa da “Sen de haklısın” demek geliyor bazen insanın içinden. Koskoca bir tarih yaşandı; geçmiş iyi-kötü bir yığın şey bıraktı ortada. İyileri kabul edip kötüleri yok saymak, ya da tersini yapmak, kendini aldatmak olur.
Gerçek olan bir şey var ki, o da Sovyet insanının, alışkanlıkların daha uzun süre ortadan kaybolmayacağıdır. İşte Sovyet cumhuriyetlerindeki insanlar - onlar istedikleri kadar kendilerini “yeni” ilan etseler de - hâlâ eski, bildiğimiz insanlar.
Evet, yeni elbiseler giydiler, ara sıra yabancı kelimeler kullanır oldular, yeni partiler kurdular, sokaklara ve meydanlara yeni adlar yakıştırdılar. Ama konuşmaları, şakaları, küfürleri, içki içişleri, bakışları, yürüyüşleri değişmedi. Kimse aydan gelmedi.
İktidarların ve liberal yenilikçilerin hoşuna gitse de gitmese de, bütün eski Sovyet ülkelerinde daha uzun süre yaşayacak Sovyet psikolojisi.
Çünkü toplumlar, insanlar, yasalarla bir anda yenilenemiyor. Karakterler, tabelalar kadar kolay değiştirilemiyor.