Hakan Aksay

23 Mart 2023

Putin hakkında yakalama kararı ne anlama geliyor?

Rusya lideri, Avrupa devletlerinin neredeyse tamamına, tüm Latin Amerika’ya, Avustralya’ya, Afrika’nın ve Asya’nın bir bölümüne giderse tutuklanabilir

Uluslararası Ceza Mahkemesi, Rusya lideri Vladimir Putin hakkında yakalama kararı çıkarttı.

Olmaz canım, boş kararlar bunlar, diyebilirsiniz.

Ama aslında bu cümlenin okunması bile insanı ürpertiyor.

Daha 13 ay önce böyle bir şey kimin aklına gelebilirdi?

Batı ile Moskova arasında iyi kötü birçok ilişki vardı. Avrupa’nın petrol ve doğalgaz kaynağı Rusya’ydı. Özellikle Almanya hemen her konuda, ara sıra sorun bile çıksa “Kremlin ile görüşelim, bir şekilde hallederiz” tavrındaydı.

Birkaç gün önce Almanya Adalet Bakanı Marco Buschmann, Putin hakkında “Sınırlarımızdan girdiği taktirde içeri atarız” türü bir şeyler söyledi.

İçeri atacağı kişi Putin!

Koskoca Putin!

Daha doğrusu koskoca Rusya’nın 23 yıllık lideri!

Nereden nereye geldik sadece 13 ayda!

* * *

Aslında Rusya’nın Kırım’ı işgal ettiği 2014’te ilişkiler bozulmaya yüz tutmuştu ama ortam böyle değildi.

Rusya 1997’den beri sürdürdüğü G-8 üyeliğinden çıkarılmıştı.

Ama işler, ilişkiler yürüyordu.

Bir sabah, 24 Şubat 2022 günü sabahı, Putin ordusunu Ukrayna’ya soktu.

Uzun süre düşünmüştü bu hamleyi ve “tarihi önemini”.

Gerçekten de başardığı taktirde “tarihe geçecekti” ona göre. Önemli Rus çarlarının yanında onun adı da “Rus topraklarını genişleten bir önder” olarak yazılacaktı.

Hamleyi uzun süre düşünmüştü ama hep tek açıdan bakmıştı. Putin’e ve çok güvendiği istihbaratına göre, her şey birkaç günde Kiev’in ele geçirileceğine, hatta muhtemelen başkanlık koltuğunda otursa da siyasette henüz fazla deneyim kazanamamış olan “showman Zelenski”nin ülkeden kaçacağına işaret ediyordu. Ondan sonrası kolaydı, bilemedin birkaç haftada düşerdi bütün Ukrayna…

Olmadı.

Evdeki hesap ile çarşıda olup bitenler birbirine hiç uymadı.

13 aydır bu hesaptan dönemiyor Putin.

“Büyük liderler söylediği laftan dönemez” demişti bir başka büyük lider birkaç ay önce.

Bu gurur ve inat, aradan geçen sürede milyonların hayatını kararttı, on binlerce insanın hayatına mal oldu.

Ve hâlâ devam ediyor savaş…

* * *

Savaşla ilgili olarak Birleşmiş Milletler’de yapılan oylamalarda büyük çoğunluk (141 üye) hep Moskova’nın işgali bitirmesi yolunda oy verdi. Karşı oy kullanan sadece Rusya ve birkaç devletti. 30’u aşkın çekimser vardı.

Ukrayna’ya 50’nin üzerinde ülke çeşitli şekillerde yardım etti savaş boyunca. En başta da ABD öncülüğündeki NATO. Putin’in deyişiyle Rusya, Ukrayna ile değil, “kolektif Batı” ile savaşıyordu.

Bu arada daha önce dünyada hiç görülmemiş sayıda ve boyutlarda ekonomik yaptırımlar uygulandı Moskova’ya karşı. AB ülkeleri Rus petrolünden ve gazından büyük ölçüde vazgeçti.

Rusya’yı BM Güvenlik Konseyi’nden çıkartmak ve “terörist devlet” ilan etmek için girişimler epeydir devam ediyor. Letonya, Litvanya, Estonya, Polonya gibi ülkelerde ve AB’nin bazı birimlerinde Kremlin yönetimini “terörist” ve “savaş suçlusu” ilan eden çeşitli kararlar çıktı.

Bütün bunlar ortalığı iyice gerginleştiren ama sonuç olarak “sembolik önemde” adımlardı.  

* * *

Şimdi bazılarına göre “yine sembolik sayılan” bir karar gündeme geldi: Uluslararası Ceza Mahkemesi “savaş suçları gerekçesiyle” Rusya lideri Putin ve Rusya Çocuk Hakları Komiseri Mariya Lvova-Belova hakkında yakalama kararı çıkarttı.

Gerekçede, savaş boyunca Ukraynalı çocukların Rusya’ya kaçırılması iddiası önde geliyor. Ayrıca Ukraynalı sivillerin yaşamını olumsuz etkileyen “altyapılara saldırılar” (en başta da ülkenin elektrik santrallerinin bombalanması) konusu da soruşturma kapsamında.

Moskova iddiaları reddediyor. Ona göre 2 bin kadar anasız babasız çocuğa kucak açıldı. Ukrayna ve Batı kaynakları 12-16 bin çocuğun akrabaları olup olmadığına bakılmaksızın Rusya’ya götürüldüğünü ve “Ruslaştırılmaya başlandığını” savunuyor.

Soykırım, savaş suçları ve insanlığa karşı diğer suçlarla ilgilenen Uluslararası Ceza Mahkemesi BM’nin bir parçası falan değil. Uluslararası Adalet Divanı ile de bağı yok. Aldığı kararlar her yerde uygulanacak diye bir şeyin geçerli olduğu da iddia edilemez.

Ama…

1998 tarihli Roma Tüzüğü temelinde fiilen 2002’den beri faaliyetteki bu mahkemenin kararlarını 123 devlet kabul ediyor. Ve bu kararlara uygun davranma sözü vermiş durumdalar.

Söz konusu “yakalama kararı”na göre, Putin, Avrupa devletlerinin neredeyse tamamına, tüm Latin Amerika’ya, Avustralya’ya, Afrika’nın ve Asya’nın bir bölümüne giderse tutuklanabilir. Hatta dost ülkelerden Tacikistan’a giderse bile (gerçi hiç sanmam bunu).

Kalan ülkeler ya Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni tanımıyor, ya baştan tanıyıp sonra vazgeçmiş, ya da tanıma kararı alsa da gerekli mercilerinde kararı resmen onaylamamış durumda.

Yani Putin Çin’den Türkiye’ye kadar bir dizi “dost ülke”ye rahatlıkla gidebilir.

* * * 

“Öteki ülkelere hiç gitmese ne çıkar sanki?”

Soruyu böyle sorup cevabı baştan önemsizleştirirseniz neredeyse mesele kalmamış olur. Sonuçta “karar sembolik” deme eğilimindeyseniz hiç kafa yormayın zaten.

Vaktiyle haklarında benzeri kararlar çıkarılan Ömer El-Beşir (Sudan), Muammer Kaddafi (Libya), Slobodan Miloseviç (Yugoslavya) gibi liderlerden bahsetmeye de gerek yoktur herhalde.

Ama uluslararası gerginliğin görülmemiş bir düzeye geldiğini ve bu sürecin devam etme eğilimde olduğunu görmemiz gerekiyor.

Bu karardan sonra hangi adımlar gelebilir?

Belki Putin’in yakın çevresindeki isimlerle ilgili de tek tek benzeri kararlar çıkabilir.

Uluslararası yaptırımlar ve izolasyon çemberi iyice daralabilir.

Bu durum Rusya yönetimi içinde ve yakınında bazı çevrelerde sıkıntıya, yer yer paniğe yol açabilir. (Batılı bazı kaynaklar hemen “artık Kremlin’de bir darbe beklentisinde olduklarını” yazmaya başladı bile.)

Kimi Rus propagandacılar Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne “Bir füze atarız, görürler günlerini” tehditleri savuruyor.

Moskova karşı dava açıp mahkeme yönetimini yargılamaya başladığını ilan etti.

Tabii bunlar büyük ölçüde “ağız dalaşı”

Ama Rusya-Ukrayna Savaşı hız kesmeden devam ediyor. Avrupa’nın orta yerindeki “kan gölü” giderek “kan okyanusu”na dönüşüyor.

Ve dünya çok tehlikeli bir gerilimle Üçüncü Dünya Savaşı sınırında dolaşıyor.

Hakan Aksay kimdir?

Hakan Aksay, 1981'de 20 yaşında bir TKP üyesi olarak Sovyetler Birliği'ne gitti. Leningrad Devlet Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi'ni bitirdi. Brejnev, Andropov, Çernenko ve Gorbaçov iktidarları döneminde 6 yıllık kıymetli bir SSCB deneyimi kazandı.

Doğu Almanya'da 1,5 yılı aşkın gazetecilik yaptıktan sonra TKP'den ayrılarak Türkiye'ye döndü. Bir yıl kadar sonra bağımsız bir gazeteci olarak Moskova'ya gitti ve 20 yıl boyunca (Yeltsin ve Putin dönemlerinde) çeşitli gazete ve TV'lerde muhabirlik ve köşe yazarlığı yaptı.

Bu dönemde Türk-Rus ilişkileriyle ilgili çok sayıda proje gerçekleştirdi. Moskova'da ‘3 Haziran Nâzım Hikmet'i Anma' etkinliklerini başlattı ve 10 yıl boyunca organize etti. Dergi ve internet yayınları yaptı. Rus-Türk Araştırmaları Merkezi'nin kurucu başkanı oldu.

2009'da döndüğü Türkiye'de 11 yılı T24'te olmak üzere çeşitli medya kurumlarında çalıştı; Tele1 ve Artı TV kanallarında programlar hazırlayıp sundu; Gazete Duvar'ın Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. Gazeteciliğin yanı sıra İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde Rusya-Ukrayna danışmanı olarak çalışıyor. Türkiye'nin önde gelen Rusya ve eski Sovyet coğrafyası uzmanlarından olan ve "Puşkin madalyası" bulunan Hakan Aksay'ın Türkçe ve Rusça dört kitabı yayımlandı.