Meğer Binali Yıldırım öyle biri değilmiş...
Aslında başka türlü biriymiş...
Binali Bey konusunda hayal kırıklığı yaşayanların sayısı artıyor.
Birçok seçmen, bazı gazeteciler ve politikacılar, hatta BY’ın rakibi Ekrem İmamoğlu bile böyle bir “duygusal sarsıntı” yaşıyor.
“Meğer her şey bir yalanmış...”
Bilmiyorum, gerçekten de hepsi böyle bir hayal kırıklığı yaşıyor mu, yoksa Binali Bey’in potansiyel seçmen kitlesinin en zayıf bölümüne “artık böyle bir hayal kırıklığı yaşayın ve oylamadaki tavrınızı değiştirin” demeye mi çalışıyor.
Oysa gerçek çırılçıplak ortada!
Dün de öyleydi, bugün de.
Binali Bey’in kendine ait bir siyasi iradesi yok.
Cumhurbaşkanı (daha önce başbakan, daha önce parti lideri, daha önce belediye başkanı) Recep Tayyip Erdoğan ne derse, BY onu yapıyor.
Hem de en iyi şekilde.
Zaten bu sayede, Erdoğan’ın yakın çevresindeki herkes zamanla iktidardan uzaklaş(tırıl)ırken Binali Bey (ve birkaç kişi) hâlâ taht yakınlarındaki yerini koruyor.
***
Evet, liderinin her dediğini yapıyor Binali Bey:
- - AK Parti kurucusu ol!
- - Emredersiniz efendim.
- - Milletvekili ol!
- - Emredersiniz efendim.
- - Ulaştırma Bakanı ol!
- - Emredersiniz efendim.
- - AK Parti Genel Başkanı’nın ve Başbakan’ın danışmanı ol!
- - Emredersiniz efendim.
- - İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı adayı ol!
- - Emredersiniz efendim.
- - AK Parti Genel Başkanı ol!
- - Emredersiniz efendim.
- - Başbakan ol!
- - Emredersiniz efendim.
- - Meclis Başkanı ol!
- - Emredersiniz efendim.
- - İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı ol!
- - Emredersiniz efendim.
***
İnsanlık hali, bazen kendisine verilen görevi beğenmiyor, istemiyor. Ama yine de yapıyor.
En son İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adaylığına getirildi.
Galiba kendisi ne aday olmak, ne “beka” üzerinden kutuplaştırıcı söylemi kullanmak, ne kaybettiğini görünce yarışa devam etmek, ne de iptal sonrasında tekrar seçimlere katılmak istedi (“Ben kaybedilmiş bir seçimi kazanmak için uğraşacak bir insan değilim.”).
Ne var ki istese de istemese de, hep kendisine söyleneni yaptı.
Kısa süre önce “Çünkü çaldılar” dedi.
“İsteyerek mi dedi, istemeden mi dedi?”
Sizce bu kahve falına hâlâ devam etmek anlamlı mı?
Bu arada, Binali Bey’e gizlice (veya açıktan) sempati duyanların hisleri sarsıldı.
- - Bu kadar da olmaz!
- - Biz sizi böyle bilmiyorduk!
- - Yıktınız hayalimizdeki BY imajını, ahhh!
İmamoğlu bu konuda şöyle dedi:
“... Şaşkınlıkla izliyorum. Yani başka bir Binali Yıldırım geldi sanki. İçinde başka bir insan mı taşıyor, anlamış değilim. Üzülüyorum. Aslında 31 Mart gecesi başladı saygınlığını yitirmeye...”
İlginç!
***
Neden böyle bir hayal kırıklığı yaşanıyor? Veya BY hakkında bu tür duygusal sözler ediliyor?
Çünkü Binali Bey gülümseyebiliyordu.
Çünkü şaka yapabiliyordu (gerçi şakaları her zaman isabetli ve kaliteli olmuyordu ama olsundu).
Çünkü Binali Yıldırım, Erdoğan’a göre daha yumuşaktı.
Kimilerine göre “iktidarın gülümseyen yüzü” ve “yumuşak karnı” idi.
Ama iktidarın bütünü sertti; bağırıp çağıran, korkutan, tehdit eden, cezalandıran bir yapıya sahipti.
İktidarı tek bir kişi şekillendiriyordu.
Ancak geçmişin mirasından dolayı iktidar tablosunda çok sayıda yönetici pozisyonu vardı.
Bunlar da sanki iktidarın parçaları ve temsilcileri gibi görülüyordu.
Binali Bey gülümseyince, yıllardır korkan, gerilen Türkiye sanki nefes alıyordu.
***
Aslında Erdoğan da nadiren de olsa gülüyor ve şaka yapmayı deniyor.
O zamanlar da neredeyse herkes gülerek rahatlıyor (muhalifler de; ama onlar bu işi eleştirel bir maske ve alaycı üslupla yapmaya özen gösteriyorlar).
Yıllar önce Rusya’da Stalin’le ilgili bir film seyretmiştim. Bir yerde Stalin anlamsız bir şekilde gülmeye başlıyordu. Ve ondan ölümüne korkan birçok insan hastalıklı bir tarzda gülmeye, kahkaha atmaya başlıyordu. Bir tür rahatlama fırsatı, gevşeme terapisi olarak...
Ve Stalin ağzını toplayınca gülmeyi zamanında kesemeyenler tekrar aynı korkuyu yaşayarak ciddileşmeye, şimşekleri üzerine çekmemeye gayret ediyordu.
***
İktidar tek. Ve sert. Korkutan, bağıran, tehdit eden, cezalandıran bir iktidar bu.
Ve Binali Bey, bin kez bu iktidara teslim olmuş biridir.
Üstelik kendisinden çok daha fazla eleştirilere hedef olan Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu, Bülent Arınç gibi insanlara göre daha cesaretsizdir.
Ama Binali Bey gülerdi...
Şaka yapmaya çalışırdı...
Böyle yaparak hem istemediği görevleri yerine getirirken kendini rahatlatır, hem de topluma yalancı bir nefes aldırırdı.
Öykünün sonu yaklaşıyor sanırım.
Binali Bey bundan sonra daha az gülecek, daha çok sertleşecek.
Ve onu “başka türlü” tanıyanlar, daha çok hayal kırıklığı yaşayacaklar.
- - Neden artık gülmüyorsun, Binali Bey?
- - Bize “çaldı” demeni sana hiç yakıştıramadık; oysa nasıl da yumuşaktın bir zamanlar!..
- - Ne güzel başbakanımızdın sen, Binali Abi!..