Hakan Aksay

20 Kasım 2011

Moskova fatihleri

Paraları çok, zamanları azdır. Birkaç gün içinde her şeyi becermek zorundadırlar. Hem işleri, hem de 'öteki işler'i…


Onlar “Moskova fatihleri”dir.
Gelirler. Moskova’yı fethederler. Ve giderler.
Paraları çok, zamanları azdır. Birkaç gün içinde her şeyi becermek zorundadırlar. Hem işleri, hem de “öteki işler”i…
Tam şu sıralarda Rusya’ya yatırım yaparak vurgun vurulabileceğini, bir koyup on alınabileceğini duymuşlardır bir yerden.

Buradaki iş ortaklarını hiç beğenmezler. “Şu Ruslar”ı adam etmeye çalıştıklarını, ama başaramadıklarını anlatmaya bayılırlar.
Otel odalarını beğenmezler. Yemekleri de. Memleketlerinin gözlerinde tüttüğünü söyler dururlar içki masalarında. Buranın tuvalet kağıtları bile incitir onları.
Gönüllleri engindir. Yoksul Ruslar’a acımakta tereddüt etmezler. Bu halkın temsilcileriyle karşılaştıklarında, onlara tepeden bakmayı doğal sayarlar. Tercümanları görgüsüz, garsonları cahil, taksi şoförlerini kaba bulurlar. Verdikleri bahşiş ve rüşvetler karşısında insanların gözü parladığında, koskoca bir halkı önlerinde diz çökmüş gibi hissederler.
Zaman zaman sıradan Ruslar’ın Tolstoylar’ı, Dostoyevskiler’i devirmiş olduğunu fark ettiklerinde kısa süreli şoklar geçirirler. Ama ellerini ceplerine attıklarında, kültürden çok daha önemli şeylere sahip olduklarını hatırlayarak yatışırlar. Kültürsüz ve paralı insanlar olarak, kültürlü ve parasız olanlara acımaya devam ederler. Bu merhamet, onlara iç huzur veren yüce bir duygu haline gelmiştir.
Öyle tiyatro, bale, müze gibi boş tutkuları yoktur. Manevi değerleri maddilerine tercih edecek kadar enayi değildirler.

Rus kadınlarına bayılırlar. Üç-beş günlük iş gezilerinin değişmez ikinci maddesi budur. Hatta birincisi. Onları iyi tanırlar. Ve kaz gelecek yerden tavuğu esirgemezler.
Burada dünyadaki öteki kadınlardan çok daha güzel ve sıcaklarını buldukları için çıldırasıya zevk alırlar. Elde edemeyecekleri kimse yoktur onlar için. Sorun uygun fiyatı bulmaktır. Otellerde ve restoranlarda yanlarında bulunan pahalı parfüm kokulu kiralık vücutlara öyle bir kaptırırlar ki kendilerini, fabrikalarda kan-ter içinde çalışan ve tıka basa dolu otobüslere binmeye çabalayan milyonlarca kadın hiç çarpmaz gözlerine.
Burada kendilerini bambaşka bir diyarda hissederler. Konuşmaları, tavırları, hatta yürüyüşleri bile değişir. En sünepesi bile buraya gelince aslan kesilir.
Zorunlu dönüş yaklaştıkça işyerlerine ve karılarına verecekleri raporları tasarlamaya başlarlar.
Çantalarında istatistik verileri, bavullarında hediyelerle memlekete dönerken bir şeylerin tadı damaklarında kalmıştır. Buraya yeniden ne zaman ve hangi gerekçeyle geleceklerini daha ayrılmadan planlamaya girişirler.
Ve yüzlerinde muzaffer bir edayla ayrılırlar kendilerini cücelikten devliğe terfi ettiren bu garip şehirden. Onlar da fethetmişlerdir artık bu şehri. “Moskova fatihi” olmuşlardır yani.
Her gün dünyanın dört bir yanından binlerce insancık gelir ve fetheder Moskova’yı.
Fethedilmekle bitmez bu şehir!