Çok sık yolculuk yapıyorum.
Uzay Yolu dizisinden miras kalan “ışınlanmak” kelimesinin gerçek hayatta karşılığı olmadığından dolayı, şu bedenimizi bir yerden başka bir yere götürmek için uçaktan arabaya, otobüsten metroya bir sürü araç gerekiyor.
Bir de epeyce zaman...
Hiçbir şey yapmazsan yolda zaman geçmez. Sıkılırsın.
Onun için okumak, yazmak, müzik dinlemek gibi bir sürü iş bulabilirsin kendine.
Bir de...
Hiçbir şey yapmamak gibi...
Hiçbir şey yapmamanın türlü türlü çeşitleri vardır tabii.
* * *
Mesela, ben yolculuklarım sırasında gördüğüm yüzlerce insanı izler, onların bazılarından kahramanlar yaratır, kısa hikâyeler yazarım.
Onlardan aldığım ya da aldığımı sandığım işaretlerden öyle hayatlar kurarım ki, bilseler bana mutlaka önemli tepkiler verirlerdi. Kimisi mutlu olur, kimisi şaşırır, kimisi kızardı.
Bazen de tavırlarına, mimiklerine, duruşlarına ve konuşmalarına göre, onlarla ilgili tahminler yürütürüm.
Şu ilerde oturup sağa sola nefretle bakan adam bir katil olabilir mi, mesela?
Sahi, metronun bu vagonunda kaç katil vardır?
Herhalde azdır ya da yoktur. Ama şu soru çok daha ilginç bence: Buradaki kaç kişi çok kısa süre içinde katil olabilecek yapıdadır?
Kaç kişi fırsatını bulduğunda hayvanlara kolayca eziyet edebilir?
Kaç kişi hırsızdır? Kaç kişi rüşvet almıştır? Ya da vermiştir?
Herkes yalancıdır, orası kesin. Ama büyük yalanları kim daha ustaca söyler?
* * *
Cinsel açıdan kaç kişi açtır bu vagonda? (Soruyu değiştiriyorum:) Tok olan var mıdır?
Hiç deneyimi olmayanların sayısı nedir acaba?
Şu aşırı makyajlı, mini etekli ve yazlık çizmeli kızın yanındaki gözlüklü ve ciddi görünüşlü orta yaşlı kadın ateşli midir?
Ensest ilişkiyi denemiş biri var mıdır buralarda?
Şu yaşı yetmiş ama azgın bakışları bitmemiş muhafazakâr kılıklı amca, mesela? 15’lik kızlara bakarken elindeki tesbihi neden daha hızlı çevirir?
Kaç tane solcu vardır aramızda acaba? Hangi solcu “kimlerdendir”, yani solun birbirine – iktidardan daha fazla nefret duyan – hangi kanadındandır?
Bu vagonda (bu otobüste, bu uçakta, bu gemide, bu ülkede) kaç kişi âşıktır şu anda?
Şu an’ı bıraktım; hayatı boyunca aşkı tatmış kaç kişi vardır?
Şimdi ayağa fırlasam ve bu konularda bir anket yapıyorum diye insanların yakasına yapışsam? Onlara bu türden bir sürü soru sorsam?
Ne derlerdi? Ne yaparlardı?
* * *
Bazen de yolcular arasındaki konuşmalara kulak kabartırım, “isteyerek” onlara “kulak misafiri” olurum.
Türklerin kendi aralarındaki sıradan diyalogların büyük bölümünün, birinin ötekine “ben dedim ki...”, “ben de ona şöyle cevap verdim”, “bak, dedim, bu yaptığın doğru değil” türü hep “ben” ile başlayan ve kendini öven – ve sanırım çoğu yalanla dolu – konuşmaları olduğunu, diğer(ler)inin de genellikle isteksiz veya riyakârca konuşanı desteklediğini biliyorum.
Siyaset konuşmaları azaldı sanırım. Olunca da pek kısır ve sinirli geçiyor.
Futbol sohbetleri sanırım ancak mutluluğu o dünyada aramasını bilenler açısından ilginç. Hep aynı şeyleri söylemelerine rağmen, yeni bir şeyler duymuş gibi tepki göstermelerine benim anlam vermem kolay değil.
Bir de medyanın magazin haberlerini yorumlayanlara, başkalarının aşklarını ve ilişkilerini yargılayanlara rastlanıyor ulaşım araçlarında ki... Bazen bu “analizler” tadından yenmiyor.
Söz gelimi, elindeki gazetedeki fotoğraflardan yansıyan “yasak aşk”a sonsuz bir ilgi ve istekle baktıktan sonra, kafasını kaldırıp birilerini “alenen ayıplayanlar” az değil.
Malum, masaya birilerinin özel hayatı yatırılınca herkes uzmanı olur bu gönül işlerinin.
Aşkın çok da sık ve kolay yaşanmadığı memleketimizde, her bir meraklı, eline geçirdiği neşterlerle kurcalar durur yabancı duyguları ve hayatları. Onları çok kolayca kurban edebilir.
Hayata pek değer verilmez bu topraklarda. Bunu bazen kısa süre gözlem yaparak anlayabilirsiniz.
Zaten yolculuk dediğin de kısa bir hayat değil midir?