Hakan Aksay

18 Mart 2018

İstiklal Marşı'nın bestesi için önerim, Orhan Gencebay'ın Batsın Bu Dünya şarkısıdır

Eğer Osman Bey'in bestesi yerine Orhan Bey'in bestesi gelecekse, yepyeni bir beste ile riske girilmemeli Batsın Bu Dünya seçilmelidir

Cumhurbaşkanı Erdoğan Beştepe'deki 46. Muhtarlar Toplantısı'nda “en büyük üzüntüsü”nü açıkladı:

İstiklal Marşı’nın “hakiki manasını yüreklere nakşedecek bir bestenin yapılamamış, bulunamamış olması”...

Mevcut siyasetçiler arasında başka kimsenin gündem belirleyemediği ortamda, başladık yine Cumhurbaşkanı’nın dediğini tartışmaya, görüş, eleştiri ve tahminlerimizi dile getirmeye.

Bu arada kulislerde yeni bestenin Orhan Gencebay’a sipariş edilmiş olabileceği iddia edildi.

Hatta Erdoğan’ın eski basın sözcüsü Akif Beki’nin “içi ürpermiş”. Beki kaygısını “ya millî marşımız arabeskleşirse” diye ifade ediyor.

Pek ürpertici bir durum!

Mehmet Akif Ersoy’un şiiri 1921’de İstiklal Marşı için güfte olarak seçilmiş, iş besteyi bulmaya kalmıştı.

1922’de Maarif Bakanlığı tarafından düzenlenen yarışmaya katılan 24 besteci arasından Ali Rıfat Bey’in eseri birinci seçildi. (Merak eder de besteyi internette arayıp bulursanız, “O zamanlar yaşasaydı belki Beki’nin içi yine ürperirdi” diye düşünebilirsiniz.)

Sekiz yıl bu beste kullanıldı.

Yarışmanın beşincisi olan Osman Zeki Bey'in bestesi, 1930’da Maarif Bakanlığı’nın kararıyla İstiklal Marşı’nın müziği ilan edildi. (Böylelikle “alaturka” yerine “Batı tarzı” tercih ediliyordu.)

*     *     *

Şimdi Osman Bey yerine Orhan Bey, daha doğrusu Orhan Baba mı gelecek?

Niye olmasın?

Bence yakışır.

Hatta besteci koskoca Orhan Gencebay bile olsa riske girilmemeli ve yepyeni bir beste ile halktan farklı sesler çıkmasına izin verilmemelidir.

Orhan Baba’nın gelmiş geçmiş en iyi şarkılarından biri, İstiklal Marşı’nın sözlerinin üzerine giydirilmeli, “milletin teveccühü” daha en baştan garanti altına alınmalıdır.

Benim bu konudaki önerim bellidir: Batsın Bu Dünya!

Bu eşsiz eser 45 yıl önce ortaya çıkmış, milyonların duygularına tercüman olmuştur.

Yaşı tutanlar, 1975'de Osman F. Seden'in yönettiği ve “Erman Film'in iftiharla sunduğu” aynı adlı filmi hatırlayabilir: Batsın Bu Dünya.

Bu film zaten gönüllerde yer etmiş olan şarkıyı daha bir ölümsüzleştirmiştir.

Çünkü konu çok etkileyicidir ve Orhan Abi (o zamanlar daha “abi”) ilk kez “beyaz perde”ye adım atmıştır.

İzninizle size filmin konusunu hatırlatayım.

*     *     *

Seçimler yaklaşmaktadır. 

Şakir Bey'in (Ali Cağaloğlu) bütün amacı seçimleri kazanmaktır. Bunun için her şeyin yolunda gitmesi, en önemlisi hiçbir önemli sorun ve rezaletin çıkmaması gerekmektedir.

Orhan (Orhan Gencebay) onun en güvendiği yardımcılarından biridir. Bir baltaya sap olamayan haylaz oğlu Ferit'in (Yaşar Yağmur) başına açtığı dertleri Orhan sayesinde örtbas etmektedir.

Bu arada seçim kampanyasında hırslı demeçler vermektedir:

“Altın akacak buraya. Hepimiz altınla oynayacağız.”

Kazanmak için her şeyi göze almış olan Şakir Bey, “5'er bin liralık 20 çeki” civardaki köylere “cami tamiratı için” dağıtır ve kazanırsa köylülere arsa vaat eder.

O sırada Ferit ve arkadaşları, Seher (Müjde Ar) adında bir kıza tecavüz ederler. Seçimleri riske sokacak bu olay karşısında Şakir Bey, çocukluğundan bu yana “ekmeğini verdiği” Orhan'ı suçu üstlenip kızla evlenmeye razı eder.

Kızın babası Ali Ağa (Osman Alyanak), başlangıçta namusunu temizlemek için Ferit'i öldürmeyi denese de, önce Orhan tarafından bertaraf edilir, sonra da patronu Şakir Bey tarafından “Dikili'de bir zeytinlik, Bademli ve Geren'de iki arsa” karşılığında satın alınır.

“Eğer seçimleri kazandıysam senin sayende”, der Şakir Bey bir süre sonra Orhan'a.

*     *     *

Orhan patronuna koşulsuz biat etmiştir. Ama sonunda mutsuz olmuştur.

Bir içki sohbetinde yakın dostu Kadir Baba (Kadir Savun) ona eskiden böyle olmadığını, son zamanlarda çok değiştiğini söylediğinde Orhan şöyle cevap verir:

“Ne kaldı ki eskiden?”

“Delikanlılık kaldı, mertlik kaldı.”

Kadir Baba'nın da sayesinde Orhan, zorla evlendirildiği Seher'in aslında çok iyi bir insan olduğunu fark eder ve zamanla ona âşık olur.

Tam çocukları olacağını öğrendikleri ve mutlu olmaya başladıkları bir sırada Ferit tekrar ortaya çıkar ve Seher'e saldırır.

Olayı öğrenen Orhan, bu kez kendi kadını olarak benimsediği ve sevdiği birine bunun yapılmasına tahammül edemez.

Karısına o günü evliliklerinin başı olarak kabul etmesini önerip sözünü şöyle bitirir:

“Sana bir hediyem olacak. Akşam ezanıyla sahilde bekle beni.”

Akşam ufukta görünen Orhan'ın motorunun direğinde Ferit'in cansız bedeni asılıdır.

Seher mutludur. Suç cezasız kalmamıştır.

*     *     *

Nasıl?

Çok sürükleyici bir öykü, değil mi?

İçinde her şey var: İktidar, muhalefet, seçimler, yalanlar, din sömürüsü, rüşvet, dolandırıcılık, tecavüz, intikam, kan...

Ve yüreklerin ta derinliklerinden kopup gelen bir dilek: Batsın bu dünya!

Filme adını ve karakterini veren şarkı, 70’li yıllardan bu yana dillerdedir.

Bu anlamda zaten millîdir. Ama millî marş bestesi haline gelirse daha sıkı bir şekilde kucaklayacaktır “dünyanın batmasını” isteyen milyonları.

Sözler Mehmet Akif Ersoy’dan gelse de, besteyle birlikte kulaklarımızda “korkma sönmez bu şafaklarda” ile birlikte, Orhan Baba’nın şarkıları için yasaklarla mücadele ederek kat ettiği uzun ve zorlu yoldan “fotoğrafın merkezine” uzanan yürüyüşünün en anlamlı aşaması çınlayacaktır:

    “Yazıklar olsun, yazıklar olsun.

    Kaderin böylesine, yazıklar olsun.

    Her şey karanlık, nerde insanlık!

    Kula kulluk edene yazıklar olsun.

    Batsın bu dünya, bitsin bu rüya!

    Ağlatıp da gülene, yazıklar olsun.”