Hakan Aksay

22 Mart 2015

Her sokağa bir Erdoğan maketi koyalım! Bir de koruma!..

Bazen halkımız fazla teklifsiz ve laubali... Hemen Erdoğan'a sarılmalar, omzuna ve beline el atmalar falan başlamış...

Tayyip Erdoğan dünya çapında bir lider!

Belki de tarihte böyle olağanüstü bir insana bugüne kadar hiç rastlanmamıştır.

O'nun yönettiği bir ülkede yaşamak en büyük şansımız.

Kendisi de bunun farkında olduğu için, tek tek Türkiye'nin bütün sorunlarıyla bizzat uğraşıyor ve öyle başbakanmış, bakanmış, MİT yöneticisiymiş falan kimsenin acemilik yaparak işleri berbat etmesine izin vermiyor.

E biz de halk olarak eşek değiliz ya! Biz de O'na sevgide, saygıda ve sandıkta kusur etmiyoruz.

O'na karşı beslediğimiz güçlü hisler yüreklerimizden taşıyor, şelale olup çağlıyor.

Kimimiz O'nu "Allah'ın elçisi" ilan ediyor, kimimiz "O'na dokunmak bile ibadettir" diyor, kimimiz - çok affedersiniz - O'nun vücudunun muhtelif yerlerinde çıkan bir "kıl" olmaya talip oluyor.

Erdoğan'a dokunmak 'ibadet'

 

Erdoğan sevgisi bu hafta içinde bambaşka bir şekilde tezahür etti.

Ankara'da düzenlenen Rize Günleri etkinliklerinde "tam bir PR harikası" sayılabilecek bir köşe hazırladılar. Oraya bir bayrakla bir cumhurbaşkanlığı forsu koydular. Önüne de Tayyip Erdoğan'ı yerleştirdiler.

Estağfurullah! Elbette kendisini, yani canlısını değil. Kartondan bir maketini.

Maket kocaman, en az "uzun adam" kadar uzun. İyi de çalışmış çocuklar: Allah için canlı gibi duruyor. Sanırsın az sonra mikrofonu kapıp birilerine "Eyy..." diye ayar verecek.

Ama sonuçta bu bir maket; aslından çok daha sessiz ve sakin, haliyle...

İşte o köşede Erdoğan'ı (yani sessiz maketini) gören vatandaşlar her şeyi bırakıp ona koşmuşlar.

Maksat?

Maksat O'na "dokunmak" (hatırlıyorsunuz, değil mi, dokunmak "ibadet" sayılır, dolayısıyla "sevaptır")...

Ve fotoğraf çektirmek...

Halkımız zaten her fırsatta fotoğraf çektirmeye, "selfie" yapmaya falan pek meraklı; illaki bir şekilde "tarihe geçerek ölümsüzleştiği" hissiyle yaşayacak...

Hele böyle karşısına "tarihî bir maket" çıkmışken...

Kaçar mı bu fırsat!

Tabii herkes tek sıra olup Erdoğan'la fotoğraf çektirmeye başlamış.

Ve çektirenler çok mutlu olmuş. Zaten bizim mutlu olmamız için fazla şeye gerek yok ki...

Sevecen halkımız biraz laubalidir

 

Ama bazen halkımız, nasıl demeli, biraz fazla teklifsiz ve senli-benli...

Açıkçası laubali...

Hemen Erdoğan'a sarılmalar, omzuna ve beline el atmalar falan başlamış.

Olur mu ama?

Korumalar ve "yetkililer" hemen müdahale etmişler "laubali vatandaşlar"a:

"Olmaz ama..."

"Öyle müsade etmiyoruz."

"İndir elini, indir, indir!"

"Sayın Cumhurbaşkanı'na dokunmak yasak!"

Maket Erdoğan'a sarılmak isteyen "ölçüsüz" vatandaşlar böylece geriye püskürtülmüş ve tehlike bertaraf edilmiş.

Zamanında müdahale çok yerinde olmuş bence.

Çünkü bıraksanız, az sonra "makas almak" veya yanağını okşamak isteyenler bile çıkabilirdi. (Biliyorsunuz, bunu bir tek Barlas yapabilmişti, o da Erdoğan'ın "çıraklık dönemi"nde, boş bulunduğu bir ana denk gelmişti.)

 

 

Saygısız Yunanlılar kendilerine gelmeli!

 

Biz "Erdoğan maketine nasıl saygı gösterilmelidir" dersine çalışırken medyada enteresan görüntüler gündemdeydi.

Yunanistan'ın genç Başbakanı Aleksis Tsipras sokakta vatandaşlarla sohbet ederek yürüyüş yapmış.

Eloğlu nedense pek bir rahat oluyor. Hazır ola geçmeden, ezik pozlar vermeden, ellerini anlamsızca iliklenmiş ceket düğmelerine götürmeden falan konuşuyorlar koca Başbakan'la.

Sanki adam onlardan biriymiş gibi!

Hatta aralarından biri, bir bacağını ötekinin üzerine epeyce geniş açıyla atmış, oturduğu yerden kalkmaya bile tenezzül etmeden "Yunan usulü bir laubalilik" içinde...

Ama o da ne?

Ne ayaktaki Başbakan ne de korumaları (sahi, koruma var mıydı orada?) kendisini uyarıyor. Keyifli bir sohbet oluyor ve sonra yürüyüşe devam ediliyor.

Şimdi bakın...

Değerli arkadaşlar...

Her şeyin bir adabı erkânı vardır.

Bu kadar da olmaz!

Karşında koca Başbakan, sen öyle bacak bacak üstüne atıp istifini bozmadan şey ederek...

I-ıh, hiç olmaz!

Bu konuda komşumuz Yunanistan'a acilen "hal ve gidiş danışmanları" yollamalıyız ki, biraz "makama saygı" öğrensinler.

 

 

Suudilerin yaratıcılığı ve benden bir öneri

 

Suudi Arabistan'da Kral Abdullah öldükten sonra başa geçen Kral Salman'ın bir sürü maketi yaptırılmış ve ülkenin farklı köşelerine yerleştirilmişti.

Yeni Kral'la tanışmak ve ona başarı dilemek isteyenler bu maketlerin kuyruğuna giriyor, sonra onlarla tokalaşıyor, ardından da huşu içinde evine gidiyordu.

Şimdi soracaksınız: Erdoğan'ın maketi hareket etmeden öylece dururken Salman'ınki nasıl tokalaşabiliyor?

İşte orada "Suudi yaratıcılığı" var. Her bir maketin arkasında bir "figüran" bulunuyor. Liderin maketinin uygun bir yerinde oyulan delikten elini uzatıyor ve "halkla selamlaşıyor".

Bence bu örneği ülkemizde uygulayalım.

Hatta biz daha cömert davranarak yılın 365 günü ve her sokakta birer Erdoğan maketi bulunduralım.

Bir de maketin arkasında bir "tokalaşma figüranı"...

Yanında da laubalilik yapanları uyaracak bir koruma.

Hem memlekette işsizlik falan kalmaz...

Hem de dünya çapında bir lideri her gün selamlayıp onunla tokalaşarak büyük sevaba gireriz.

 

@AksayHakan