Doğan Grubu, “amiral gemisi” Hürriyet de dâhil gazetecilik sektöründeki tüm varlığını elden çıkardı.
Türkiye medyası başkanlık seçimlerine hazırlanıyor.
Hazırlanıyor da... Bütün mesele, “zaten artık korkudan pek başlarını çıkaramıyorlar ama yine de sonuna kadar güvenilmezler” türü medyanın, “gazetecilik konusunda pek ilgisi ve iddiası olmayan” ancak “sadakatine güvenilir” yeni sahiplere teslim edilmesinden ibaret mi?
“Üzdük mü seni patron” duygusallığının gözyaşlarını sildiği anda medyada yapabileceği şeyi artık biliyoruz: Öyle ya da böyle etkisi olan gazeteleri iyice etkisiz hale getirmek. (Bakınız, Milliyet ve Vatan.).
E o zaman Hürriyet’ten Kanal D’ye kadar bir sürü yayın, bugünkü etkisini ve popülerliğini kaybedecek, iktidara sadık, “tümüyle tehlikesiz”, ancak eskisinden daha zayıf olacaklar ve hedefe ulaşılmış olacak, öyle mi?
Kimine göre öyle.
Valla bana kalırsa çok cılız bir hedef bu.
İktidarın çok daha iddialı olmasını beklerim.
Amaç, mesela, gazete okumayan ülkemizin (81 milyonluk nüfusumuz varken ulusal gazetelerin toplam tirajı 3 milyon 200 bin civarında) en çok okunan gazetesi sayılan (şu anki tirajı 320 bin kadar) Hürriyet’i “dünyanın en çok satan gazetelerinden biri yapmak” olmalı.
Japonlar 10 milyonun üzerinde tiraja sahip gazeteler çıkarırken biz bunu neden yapamayalım!
Artık dünya çapında gücümüz ve iddialarımız var ya!
Üstelik bu dediğim, benim işkembeden attığım bir şey de değil; yıllar önce Reis söylemişti.
Daha 2007 yılında “Gazeteler niye 15-20 milyon satmıyor?” diye sormuştu.
Unuttuk mu?
Haaaaaayıııır...
* * *
Diyeceksiniz ki, o yıllardan bugüne köprülerin altından çok sular aktı, “havuz” genişledi de genişledi, ama bırak bu hedefe ulaşmayı, okur sayısında düşme bile oldu.
Ben de size “vizyonsuzsunuz kardeşim” derim.
Bugün Türkiye’nin geldiği aşama, her şeye yeni baştan bakmayı gerektiriyor. Bırakın artık eski kalıpları! Metal yorgunluğu da bitti zaten. Birkaç adım sonra başkanlık sistemiyle uçmaya hazırlanıyoruz. Siz hâlâ mırmır yapıyorsunuz.
Yapılacak olan Hürriyet’e biraz çekidüzen vermek...
Ondan sonra ilgili torba yasalarla OHAL’in ve TBMM gece oturumlarının da yardımıyla...
“Her haneye bir Hürriyet!” sloganını ortaya atarak herkese benimsetmek!
Memleketimizde 20 milyonu aşkın hane var. Alın size bir o kadar tiraj!
* * *
Yani Hürriyet’i almak zorunlu olacak!
Vergi vermem diyebiliyor musun?
Eh işte, “Hürriyet’i almam” da diyemeyeceksin.
Diyenler “teröristlerle işbirliği” maddesinden yargılanacak.
Bakın tiraj nasıl 20 milyonu aşar.
Japonlar, Almanlar, Amerikalılar da bu işe şaşar!..
* * *
Olmaz mı?
Olur.
Bakın bunu da işkembeden sallamıyorum.
Hayatımın bir dönemini geçirdiğim Sovyetler Birliği’ndeki deneyime, Pravda gazetesine dayanıyorum.
Pravda 10-12 milyon tirajla çıkardı.
Bir de “Pravda havuzu” vardı: Pravda’nın (Komünist Parti’nin gazetesi) yanı sıra Komsomolskaya Pravda (komünist gençlik örgütü Komsomol’un gazetesi), Trud (sendikaların gazetesi), İzvestiya (Sovyet parlamentosunun gazetesi), Krasnaya Zvezda (Kızıl Ordu’nun gazetesi) falan derken bir sürü “havuz gazetesi” vardı.
Ortalama bir Sovyet ailesinin evine 5 gazete girerdi.
“Ben gazete almam” diyenleri parti ve örgütlerde, işyerlerinde, okullarda, sosyal hizmetlerde, hatta bir dizi malın ve mülkün alımında sürüyle tatsızlık ve yaptırım bekliyordu.
Sonuçta hemen herkesin “ikna edilebilme” gibi bir yeteneği vardı.
Yeter ki ikna ediciler kararlı davransındı...
* * *
Öteki gazeteler ikinci plandaydı. Onlar bildikleri birçok şeyi yazmak için Pravda’yı beklerler, sonra ondan saygıyla alıntı yaparak kullanırlardı.
Pravda’nın (gerçek anlamına gelen) adı bile kutsaldı; örneğin, gençlik gazetesi Komsomol (skaya) Pravda, Leningrad kent gazetesi Leningrad(skaya) Pravda, Kalmıkya Cumhuriyeti gazetesi Kamlık(skaya) Pravda adıyla çıkarılırdı.
Siyaset, ekonomi, kültür, edebiyat, bilim, eğitim, spor ve diğer konularında, “tek doğru” sayılan değerlendirmeler, “partinin çizgisini yansıtan” ideolojik yorumlar ve makaleler Pravda’da yayımlanırdı.
Pravda, bozgunculuğu ezmenin temel yöntemlerinden biriydi. Gazete yazarları, her zaman lideri destekler, ona karşı çıkanları eleştirir, hedef gösterir veya ihbar ederdi. Pravda’nın gazabına uğrayan bir daha kolay kolay iflah olmazdı.
Sovyetler’de parti lideri her şeye karar verirdi: Füzelerin menzilinin ne kadar olacağına, tiyatrolarda hangi oyunların sergileneceğine ve Pravda’nın birinci sayfasında nelerin yayımlanacağına.
Ne güzel, değil mi?..
* * *
Sovyet döneminde sevilen bir siyasi fıkra vardı:
Büyük İskender, Cengizhan ve Napolyon Kızıl Meydan’da askerî tören izlerken tartışıyorlarmış. Büyük İskender “Böyle tanklarım olsaydı dünyayı ele geçirirdim” demiş. Cengizhan “Böyle füzelerim olsaydı, dünya benim olurdu” diye karşı çıkmış. Napolyon ise şöyle demiş: “Pravda gibi bir gazetem olsaydı, Waterloo Muharebesi’ni kaybettiğimi kimse öğrenemezdi”…
Pravda farklı zamanlarda Lenin’in, Stalin’in, Hruşçev’in, Brejnev’in, Andropov'un, Çernenko'nun ve Gorbaçov'un elindeki en önemli siyasi araçlardan biriydi.
Devrim, iç savaş, savaşlar, işgaller, siyasi sürgünler, katliamlar, facialar, reformlar, her şey Pravda’da Sovyetler Birliği Komünist Partisi yönetiminin isteğine uygun tarzda yansıtılıyordu.
Mesela, ülkede Çernobil felâketi yaşandığı sırada Pravda'da güllük gülistanlık haberler veriliyordu.
Huzur veren bir gazeteydi Pravda.
Benim Sovyetler'deki ilk dönemimde Pravda'nın her sayfası Brejnev'in fotoğrafları ile doluydu: Konuşma yaparken, temel atarken, ödül dağıtırken, kitap okurken, çocukları severken...
Brejnev bir yerden bir yere giderken aniden arabasını durdurur halkla “kucaklaşmak” isterdi. Oracıkta bitiveren insanlar ulu öndere şükran duygularını dile getirir, duygulanır, hatta ağlarlardı.
Halk liderini seviyordu. İnsanlar mutluydu.
Ah, Pravda, ahh!
* * *
Ah, Hürriyet, ahh!
Neden 20 milyonluk tirajı ve “kontrollü” içeriğiyle Pravda’nın on yıllara dayanan deneyimini başarıyla hayata geçirmesin?
Bunu ancak Hürriyet yapar, diğerleri değil.
Zaten Hürriyet’in gerçek anlamda “lider gazete” olması, zaman zaman bu role sulanıp da bir türlü kendi aralarında üstünlük sağlayamayan Sabah, Star, Yeni Şafak, Yeni Akit, Takvim, Akşam, Güneş, Türkiye, Milat gibi öteki gazetelere de örnek teşkil eder.
Hatta zamanla onların isimlerinin “Sabah Hürriyeti”, “Akşam Hürriyeti”, “Star Hürriyeti”, “Takvim Hürriyeti” olarak değiştirilmesi uygun olur.
Gerçek “amiral gemisi”nin Hürriyet olduğundan kimse kuşku duymaz.
Hürriyet günümüzün Pravda’sı olur.