Hakan Aksay

01 Aralık 2010

Etekteki taşlar daha dökülmeden bazı etekler tutuşacak

Filmin başındayız henüz. Şu ya da bu nedenle ekranlarımız aniden kararmazsa, daha epeyce ilginç sahne görebiliriz...

Wikileaks belgelerinin ilk partisi piyasaya sürüldü. Ve Mahsun’un “Hollywood’u sarsan” müthiş (!) son filminden bile daha fazla ilgi gördü. 
Belgelerin kalan binde 999’u da sürüme hazırlanıyor. 
Yani şenlik daha yeni başlıyor. Vakur ve olgun pozlarla ortaya çıkıp da “Olur böyle şeyler, yazılır çizilir, ama hiçbir şey değişmez” diyerek ya kaygısızlığını ya da gizli isteğini dile getirenler fazla acele etmesin. 
Filmin başındayız henüz. Şu ya da bu nedenle ekranlarımız aniden kararmazsa, daha epeyce ilginç sahne görebiliriz.

*      *      *

Ortaya çıkan, gizli belgelerin sadece binde 1’i ise, demek ki yorum yapmak için çok erken gibi. Ama yorum yapmamak ve tepki vermemek imkânsız.
Başbakan, “Hele Wikileaks eteğindeki taşların tümünü döksün bakalım” demiş.
Sanki doğru demiş, çünkü erken konuşma riski var. Wikileaks belgeleri öyle bir sırayla yayımlar ki, adamı oynatır vallahi. Bir öyle, bir böyle!.. Sen de sıkıysa her gün ona göre dans ederek farklı cevaplar yetiştirmeye çalış!..
Ne var ki, Başbakan da, bakanlar da susmayı başaramayacak. Çünkü binde 1’lik “ilk porsiyon” bile içerde ve dışarıda dengelerimizi bozacak cinsten.

*      *      *

Başbakan’ın İsviçre’de 8 gizli hesabı varmış! Biz Wikileaks’in yalancısıyız. 
(Bunun, yani “Biz Wikileaks’in yalancısıyız” cümlesinin bundan böyle bir deyim olmasını öneriyorum. Kabul edenler? Etmeyenler?)
Şimdi Başbakan, becerebilirse, Wikileaks’in “eteğindeki bütün taşları dökmesini beklesin” ve sonra, “ortalık sakinleşince” ağır başlı açıklamalara hazırlasın. Mümkün mü?
Belgelerdeki “etek tutuşturacak kadar” ciddi iddiaların adreslerinden Gönül, Davutoğlu, Şimşek, Eker, Arınç, Aksu ve diğerleri susabilirler mi?
Kolay mı?..

*      *      *

Wikileaks belgelerinde daha ilk günden haklarında oldukça tartışmalı değerlendirmeler olan Sarkozy, Berlusconi, Kaddafi, Ahmedinecad, Putin, Aliyev gibi dünya liderlerinin susup beklemesi mümkün mü?

“İran’ı vurun!”
dediği yazılan Suudi kralın “etekteki bütün taşların bitmesini” bekleyecek kadar zamanı var mı?
İran, Kuzey Kore, Pakistan, Yemen, Çin yöneticileri en azından “iftira yalanlama” rolüyle ortaya çıkmak zorunda değil mi şimdi?
Ve ABD… Hillary Hanım’ın “Pardon” demesiyle geçiştirebilecekler mi sanıyorsunuz? (Aslında benim en çok merak ettiğim, okuduğum belgelerden sonra birdenbire konuşkanlığına ve “yazmanlığına” büyük sempati duyuverdiğim ABD’nin Ankara eski büyükelçilerinden Eric Adalman ve James Jeffrey gibi arkadaşların bundan sonra neler yapacağı. Onlar da mı “pardon” deyip geçiştirecekler?)
Kolay mı?..

*      *      *

Wikileaks’in başlattığı skandallar yaratan yayınları “bir düzeysizlik örneği” olarak görebilirsiniz, “ölçüsüzlük” diyebilirsiniz, “bu kadar da olmaz, devletlerin sırları olmalıdır” buyurabilirsiniz.
Dahası “artık bu devirde herkes dinleniyor, herkesin hakkında rapor tutuluyor, özel hayatlar bile afişe ediliyor” diye duyduğunuz rahatsızlığı dile getirebilirsiniz.
Belki haksız da sayılmazsınız. Ama…
Bir de meseleye diğer tarafından bakın.
Artık devletlerin tumturaklı laflarla yurttaşlarının gözünü boyaması, onları aldatması, akı kara ve karayı ak göstermesi kolay olmayacak.
Diplomasi denilen şey, artık “gerçekleri saklama ve durumu idare etme sanatı” olmaktan çıkmıştır Wikileaks ile birlikte. Eski diplomasi bitmiştir.
Devlet liderlerinin birbirleriyle yalancıktan kucaklaşıp dostluk kardeşlik nutukları atmasına da kimse inanmaz artık. (Bakın, biz Türkiye-Azerbaycan ilişkileriyle ilgili olarak “Bırakın şu iki devlet bir millet demagojisini!” deyince kimse inanmıyordu. Şimdi Aliyev’le ilgili Wikileaks belgeleri ortaya çıktıktan sonra yalanlayın bakalım, iki devlet arasındaki soğukluğu!)
Kolay mı?..

*      *      *

Artık “belge sızdırmacalığı” diye bir realite var. Kim, neden, nasıl; bu sorular ayrı konu (ve elbette çok önemli). Ama her ülkede şu ya da bu şekilde gizli belgeler daha çok ve daha sık ortaya çıkacaktır bundan sonra.
Medyanın, bu arada özellikle İnternet’in ne kadar büyük güç olduğu Wikileaks olayı ile daha iyi ortaya çıkmıştır. 
Elbette siz yaldızlı gazeteci kartvizitlerinizin gerisinde, habercilik yapar gibi, yorumculuk yapar gibi davranarak durumu idare edebilirsiniz. Durmadan aynı şeyleri yazarak ve bazı şeyleri de inatla yazmayarak kum plajınızda inşa ettiğiniz kalelerle biraz daha oyalanabilirsiniz. İktidara ve patronunuza yaranma, ekmek ve pasta paranızı cebe indirme telaşınızla günlerinizi geçirebilirsiniz.
Ama artık sizin zamanınız geçti, ya da hızla geçiyor. Wikileaks’in gösterdiklerinden biri de budur. Habercilik ve yorumculuk konusunda yalanlara ve durağan kalıplara dayanan eski anlayışlar iflas etmiştir. Tıpkı eski “devlet ciddiyeti”nin iflas ettiği gibi.
Günümüzde artık ister devlet iktidarı olsun, ister sermaye sahibi, kimse kimseyi tutup da “Dur bakalım! Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” diye tehdit edemez. 
Çünkü cevap hazırdır: “Evet, artık ben senin kim olduğunu biliyorum!”