Hakan Aksay

17 Ocak 2014

Bütün suç 'şey'de ve 'şeyin şey edilmesi'nde

Yolsuzluk suçlamalarında milyonlarca dolar uçup gidiyor. Açıklaması, "şey" veya "şeyin şey edilmesi"...

MEKTUP:

Bütün suç 'şey'de ve 'şeyin şey edilmesi'nde

 

Türk Dil Kurumu yöneticilerine acil çağrımdır!

Derhal Türkçe'nin en gereksiz ve en zararlı kelimesi olan "şey" yasaklansın. Bu yasaklama, temiz toplum kurmamıza çok yardımı olacak, inanın.

*   *   *

Güncel bir örnekle açıklayayım.

Hakkındaki suçlamalarda 10 kez toplam 10 milyon dolarlık rüşvet aldığı, ayrıca suç işleme amacıyla örgüt kurduğu, nüfuz suistimali yaptığı, suçluları kayırdığı öne sürülen İçişleri eski Bakanı Muammer Güler, medyada ortaya çıkan telefon dinlemelerinde, oğlu Barış'a "önemli bir şey" soruyor:

- O şeyi hallettiler değil mi hepsini?

- Hı hı. Evet evet.

- O bir şey diyordu hani. Dün mü halletti?

- Dün halletti, dün halletti.

- Ordan bir şey kalmadı yani?

- Yok, bir şey kalmadı, bir şey kalmadı.

- (...) Artık o şeyi senle konuşacak.

- Evet, biliyorum.

- O şeyi artık o şekilde yapmayın kesinlikle. (...) Tamam oğlum, ben araştıracağım. (...) Dikkat ol, oğlum. Telefonda da dikkat ol.

Gördünüz mü, ne kadar çok "şey" var? Ve bütün suç bu "şeyler"de. Ya da "şeyin şey edilmesi"nde.

*   *   *

28 kez toplam 52 milyon dolar rüşvet almakla, ayrıca suç işlemek için örgüt kurmakla, sahte belgelerle ihracat yapmakla, Kaçakçılık Yasası’na muhalefet etmekle suçlanan Ekonomi eski Bakanı Zafer Çağlayan ile ilgili olarak Mustafa Behçet Kaynar ile Rıza Sarraf arasında geçtiği öne sürülen konuşmada ise şunları duyuyoruz:

- Araçla belli bir noktadan sonra ben durduracağım. Sayın Bakanı sizin araca alacağım. Olur mu?

- Tamam, OK. Olur. O zaman ben şöfor de almayacağım yanıma.

- Ha, daha güzel olur. Siz beraber şey ederseniz daha da güzel olur.

(Daha sonra Zafer Çağlayan'la Rıza Sarraf arasında:)

- O şey zaten açık. Gerçi yanımda değil benim.

- Benim de değil.

*   *   *

3 kez 1.5 milyon dolarlık rüşvet almakla suçlanan AB eski Bakanı Egemen Bağış ile ilgili de benzeri "şeyler" var. Onun konuşmasında da, iletildiği söylenen yarımşar milyon dolarlık üç kutuyla ilgili olarak da:

- Ayakkabı kutusundaki "şey".

- Vakko elbise paketindeki "şey".

- Çikolata kutusundaki "şey".

Ne tatlı "şeyler", değil mi? Ve ne acı gerçekler!..

*   *   *

Daha önceleri de Tayyip Erdoğan ile işadamı Remzi Gür arasında geçtiği öne sürülen bir konuşma kaydı internete düşmüştü:

- Eee... Bizim Sümeyye sizi arayabilir. Amerika'dan ararken sizi nasıl arayacak. Ön kodları falan nasıl? (...)

- Bende onların numarası var ben arayayayım. (...)

- Ben dedim ki, kızım ben Remzi Bey ile görüşeyim, sen sonra ararsın gerekli numaraları. (...) Ona yani şey olarak (...) bazı sıkıntıları olmuş.

- Tamam efendim, elimden ne geliyorsa, ne eksikse, ne şeyse, biz yardımcı olmaya devam ederiz, hallederiz.

- Sanırım 20-25 gibi gitmesi gerekir.

- Tamam efendim, siz merak etmeyin.

Gördünüz mü, yine bir "şeyler" dönüyor ortada?

*   *   *

Diyeceğim o ki, şu "şey" kelimesi, eskiden "gereksiz, anlamsız" bir "lafı uzatma aracı" gibi görülürdü. Şimdi ise "paçayı kurtarma aracı" oldu.

Milyonlarca dolar uçup gidiyor. Açıklaması, "şey" veya "şeyin şey edilmesi"...

Eyy TDK, bir an önce kaldır şu kelimeyi! Kaldır ki, pisliğin üzeri açılsın!..

 

E-M@IL:

'George Clooney ile 10 dolara bir gece' ve gazetecilik

 

Sayın "lapacı meslektaşlarım",

Geçen gün - yine "yoğun" gündem arasında - önünüzde bir haber buldunuz. Ama ne haber! Tadından yenmez!

Siz de hemen aldınız ve haberi "lök diye" aynen, ya da aşağı yukarı aynen alıp gazetenize, internet sitenize yerleştiriverdiniz. Sonuçta birçoğunuzda aynı haber, aynı başlıkla verildi:

"George Clooney ile 10 dolara bir gece"

Bir bağış kampanyası kapsamında, Amerikalı aktör Clooney, 10 dolar bağış yapan bir "kadın hayranı" ile buluşacak, birlikte şova ve film galasına gidecekmiş. Gerisi... Üç nokta... Yani kim ne anlarsa artık... 10 dolara yakışıklı aktörle bir gece işte...

Biraz gazetecilik kaygınız olsaydı, haberi ve haberdeki çarpıtmayı araştırır bulurdunuz. Bağış kampanyasının neden Sudan'la ilgili olduğunu merak ederdiniz. Ama haber o kadar hoşunuza gitti ki, gazeteciliği bıraktınız.

George Clooney bir dizi konuda olduğu gibi Sudan konusunda da duyarlı biri. Kalktı oraya gitti. Başbakanımızın çok sevdiği Ömer El Beşir'in katliamlarının sonuçlarını gördü. Hatta orada sıtmaya yakalandı. Sonra ABD'de Sudan Büyükelçiliği önünde protesto yaparken gözaltına alınarak birkaç saatliğine de olsa içeri atıldı. Gerçi ABD Senatosu'na Sudan'ı anlatmak üzere davet edilen de oydu.

Şimdi de Satellite Sentinal Projesi organizasyonuyla Sudan için bir kampanyanın içinde. Kendisi de maddi katkı yapıyor, ayrıca bağışta bulunanlara 4 Şubatta tanışma ve bazı etkinliklere birlikte katılma vaadinde de bulunuyor.

Bu arada: 10 dolar bağış yapanlara verilen bu vaatte cinsiyet falan belirtilmiyor. Yani sizin deyişinizle "George Clooney ile 10 dolara bir gece" geçirecek olan illa ki kadın olmayabilir.

Size az emek harcarken bol şans dilerim, sevgili meslektaşlarım.

 

FACEBOOK:

Sarmaşık Hanım'dan cevap var:

 

Geçen hafta size Facebook'ta "arkadaş" olarak görünmemize rağmen hiç tanışmadığım, durmadan kendi fotoğraflarını değiştiren ve gittiği restoranlarda ne kadar mutlu zaman geçirdiğini yazan Sarmaşık Hanım'dan söz etmiştim. "Cevap hakkı doğdu" diyerek bana yazmış:

Sayın yazar Hakan Bey,

Hakkımda yazdıklarınızı esefle okudum. Bir kere, Facebook sizin sandığınız gibi siyaset meydanı değil. Burada herkes istediğini paylaşır. Siz siyaset paylaşın, ben de gezdiğim yerleri, aşklarımı, arkadaşlarımı ve fotoğraflarımı. Sizin gibi yapmak zorunda mıyım? Hani o pek sevdiğiniz özgürlük anlayışı?

Siz Gezi Parkı ve yolsuzlukları yazdınız da ne oldu? Bu sorunları çözdünüz mü? Daha mutlu oldunuz mu? Bakın ben sizden daha huzurluyum. Okurlarınızdan bazılarının dediği gibi, "bir elimde cımbız ve ayna varmış", varsın olsun, onlara ne, size ne?

Beni ve benim gibileri küçümsüyorsunuz. Belki de, başka mutlulukları göremediğiniz için büyük hayallerle oyalanıyorsunuz.

Siyasete gelince. Her gün izleyerek sinirlerimi bozmam. Ama seçim zamanı oyumu atarım. Atarken de kim bana ve aileme neler verebilir, ona bakarım. Büyük laflara ve amaçlara karnım tok. Siyasetçiler zaten hırsızdır. Biri gitse öteki gelir ve bu düzen değişmez. (Bunu bir tek siz anlayamadınız.) O zaman bütün mesele, biz bu işten nasıl kârlı çıkarız veya en az zararla atlatırız.

Haydi siz yüzünüzdeki ciddi pozu bırakın da Face'de biraz relax olmaya bakın. Ayrıca niye o kadar az fotoğrafınız var sizin kuzum? Hem "ilişki durumunuz"u niye yazmadınız ki?

 

TWITTER:

'Zararlı şaka' yapan milletvekili atılır

 

M. Çetin'in AKP'den ihraç gerekçeleri arasında "kutu şakası" da var. "Kutu" şimdilerde en yaygın şaka. Yakında millet de ülkeden atılabilir.

 

@AksayHakan