Hakan Aksay

27 Ağustos 2014

Başınızdan aşağı bir kova buzlu su yerine bir kova kan boşaltsanız?..

"Sıcak yaz günü eğlenceli duş" gibi olmazdı tabii insanın tepesinden aşağı kan dökülmesi hissi!

Farkındalık... Sosyal farkındalık... Sosyal sorumluluk...

Güzel sözler... Derin anlamına ulaşılamaması durumunda geçici bir "fiyakalılık" ile parlayıp sönecek cinsten...

Televizyon kanallarında, gazetelerde, sosyal medya başta olmak üzere internette adım başı görmeye alıştığımız, bazılarımızın anlam veremediği, bazılarımızın eğlendiği, bazılarımızın da artık bıktığı bir görüntü var:

Buzlu su dolu kovayı kendi başından aşağı döken (ya da bu işi başkasına yaptıran) ve daha sonra gülen, hoplayan, zıplayan, bağıran insanlar...

Çoğu, eylemlerinden önce ve/veya sonra bir şeyler diyor, bazen birilerine meydan okuyor, bazen de akıllarına estiği gibi konuşuyor.

Özellikle Facebook, bu eylemin ne kadar "yaratıcılık"la ve çıkış noktasından ne kadar uzaklaşarak yapıldığını kanıtlayan sevimsiz örneklerle dolu.

Sıradan insanlar kendilerini ortaya koyabilmek, bir parça da olsa ünlenebilmek ve toplumsal ilgi kırıntılarından sebeplenebilmek için buzlu suyu kendi kafalarından boca etmeyi, "tehlike riski" olmayan ve engin zekâları ölçüsünde "şahlanabilecekleri" parlak bir imkân olarak görüyorlar.

Eh, havalar da sıcak! Neden olmasın! Uydur bir "numara" ve çık "er medyanı"na! Kim tutar seni!

 

 *   *   *

 

Buzlu su... Kafadan aşağı dökme... Ürperti...

Bu iş nerede, neden, hangi amaçla çıktı?

Birçok kaynakta konuyla ilgili bilgi var artık. T24'te de Mehmet Yakın'ın yazısında bu "ice bucket challenge" (buz kovası iddiası veya bir kova buz kampanyası) hakkında aydınlatıcı bilgiler vardı.

ALS olarak bilinen Motor Nöron Hastalığı ile ilgili bir "farkındalık" kampanyası bu. (Bkz.: http://www.als.org.tr)

Sadece "buzlanmanız" (ya da "sulanmanız") yetmiyor; bir de - en önemlisi - gücünüz ve isteğiniz ölçüsünde bağış yapmanız gerekiyor.

Ne olursa olsun, "buzlu su eylemi" ile ilgili dünyada ve ülkemizde bir merak doğduğunu ve "farkındalık" yaratıldığını savunanlar var. Herhalde haksız sayılmazlar.

Bizde daha önce ses getiren (kalp hastalıklarına dikkat çekmek için) "kırmızı tişört", (kanser hastalarına destek amaçlı) "live strong bilekliği", (aile içi şiddete karşı çıkan) "sessiz çığlık" gibi benzer kampanyalardan daha yaygın ve etkili oldu.

Malum, yaygın ve moda olanın "gübresini çıkarmak" gibi bir özelliğimiz var! Biz de saydırıyoruz işte! Birbirlerinin orasına burasına kovalar ve buzlar fırlatanlar, büyük bir kahramanlık yapıyormuş gibi nutuklar ve naralar atanlar, kovadan aniden Türk bayrağı çıkaranlar...

Tabii sonuçta sığ arkadaş sohbetlerinde "ben var ya, aldım buzlu kovayı!.." diye başlayan "efsaneler" piyasaya sürülürken, hastalıkla ilgili bilgiler de, yapılması gereken bağışlar da pek güdük kalıyor.

Ne yapalım, bizim "farkındalık kapasitemiz" de bu kadar! Daha çok "Bakın, ben ne yapıyorum! Artık benim farkıma varın!" demekten ibaret!

 

*   *   *

 

Buzlu su eylemiyle ilgili türlü örneklerle dolu olan Facebook, aynı zamanda kan ve vahşet görsellerinden geçilmiyor. Özellikle de IŞİD'in "kafa kesme" görüntülerinden.

Bu "kanlı kısa filmler" ve fotoğraflar o kadar yaygın ve popüler ki...

İnsanlar bu tür videoları garip bir heyecanla sonuna kadar izliyor ve bazen "kellenin kesildiği an" sansürlendiğinde pek bir tatminsiz kalıyorlar.

Kan ve şiddet görmek istiyorlar.

Sanki bundan anlaşılmaz bir keyif duyuyorlar.

Bu anlarda "empati" duygusu nereye gidiyor acaba? Belki de hiçbir yere. Yoksa görüntüyü izleyen öfkeli insanlar kafası kesilenle değil, kafa kesenle mi gizli bir empati kuruyorlar?

Bu görüntüleri her yere serpiştirmek, IŞİD'e ve din kalkanlı vahşete karşı dikkat çekmeye, ona karşı "farkındalık" ve mücadele kapasitesi yaratmaya yönelik bir sonuç mu veriyor acaba?

Sakın tersine, kana ve şiddete iyice alışarak bunu umursamaz hale gelmemize yol açıyor olmasın?

Ya çocuklar, onlar bu "kelle uçurma" gösterilerinden nasıl etkileniyor dersiniz?

Bulduğumuz her türlü kanlı eylem görüntüsünü acilen "Face'e yüklemek" ve böylece bizi takip edenlerden "beğen" almak isteğimiz üzerine bir kez daha düşünmeye değmez mi?

 

*  *   *

 

Buzlu su dökme eyleminin iyi ve kötü yönleriyle "farkındalık" konusunda ne kadar ses çıkardığını gördük, görüyoruz.

Ne yapsak da bu kıymetli deneyimi başka konulara da yansıtabilsek?

Hatırladığım #icebucketchallenge örneklerinden biri de, kovadan dökülen kum, toz ve topraktı.

Benim münasebetsiz hayal gücüm de, kafadan aşağı dökülecek o kovayı IŞİD'in akıttığı kanı simgeleyen kızıl bir sıvıyla dolduruverdi.

"Sıcak yaz günü eğlenceli duş" gibi olmazdı tabii insanın tepesinden aşağı kan dökülmesi hissi!

Ama "farkındalık" yaratır mıydı acep?

Son günlerde MetroPoll Araştırma Şirketi'nin yaptığı bir ankete göre, Türkiye'deki "IŞİD algısı"nı tartışıyoruz.

Haziran ayında yapıldığı bazen es geçilen bu araştırmaya bakılırsa, halkımızın yüzde 70'i IŞİD'e "terör örgütü" derken, geriye kalan yüzde 30 farklı tutum ortaya koyuyor. Yüzde 11 "terörist değildir" diyor, ötekiler de fikirsiz veya cevapsız olanlar.

AKP'ye yakın olduğu söylenen MetroPoll'ün anketinde IŞİD'e "terör örgütüdür" diyen AKP'liler yüzde 62,5 iken Kürt seçmenin (ankette BDP olarak yer alıyor) yüzde 59'da kalması bana çok inandırıcı gelmedi. Ama bu haliyle bile araştırmanın bazı sonuçları ürkütücü.

Mesela, IŞİD'in Türkiye'de örgütlendiğini düşünenlerin oranı yüzde 51 civarında. "Türkiye'de eylem yapar" diyenlerin oranı da yüzde 49'a yakın. Yani her iki durumda da, toplumun öbür yarısı "sakin ve kaygısız" görünüyor.

"Sizce Türkiye Ortadoğu'daki El-Kaide, El-Nusra ve IŞİD gibi radikal örgütlere destek verdi mi?" sorusuna yüzde 44 "evet", yüzde 30 "hayır" diye cevap vermiş.

IŞİD'in ülkemizde örgütlenme, eylem yapma ve Türkiye'den destek almış olma ihtimalleriyle ilgili sorulara çoğunlukla olumsuz cevap verenlerin başında AKP seçmeni geliyor: Yüzde 32,6, yüzde 34,1 ve yüzde 20,4 oranlarıyla.

Sizce burnumuzun dibine kadar girmiş olan kanlı bir tehlikeye karşı sahip olduğumuz "farkındalık" düzeyi yeterli mi?

Peki, ya bugün AKP Kongresi'nde fiilen Başbakanlığa atanacak olan Ahmet Davutoğlu, hâlâ IŞİD'in "terörist değil, öfkeden bir araya gelmiş reaksiyon" olduğunu mu düşünüyor?

Yeni Başbakan'ın "farkındalık" düzeyi ne alemde acaba?

@AksayHakan