Bazen hayat her zamankinden daha zordur.
Özellikle de karar vermek gerektiğinde.
Ekmek mi önemli, özgürlük mü?
Ekmek olmadan yaşanır mı? Yaşanmaz.
Ya özgürlük olmadan?..
* * *
Biz özgürlük olmadan ya da "özgürlüğün birazı ile yetinerek" yaşamaya alışmış bir toplumuz.
Ailede böyledir; ters bir şey desen, neme lazım, eşin veya baban (annen) tepene inebilir...
Okulda öğretmen, müdür...
İşyerinde şef, patron...
Sokakta polis...
Partide yönetici...
Ülkede hükümet...
Hep birilerinin gösterebileceği tepkiye bağlı olarak özgürlüğümüzü korkuya, sahte güvenlik ve geçici huzur duygusuna kurban ederiz.
Susarız...
Susarız ki bir tatsızlık çıkmasın...
Susarız ki dayak yemeyelim...
Susarız ki var olan haklarımızı da kaybetmeyelim...
Susarız!
Ya da...
Biraz karşı çıkarız.
Nasıl mı?
Bizi cezalandırabilecek olanlar duymadan kendi kendimize mırıldanırız.
Veya - o kadarına ceza almayacağımızı düşünüyorsak - "aman yaa, öff" türü sahte başkaldırı görüntülü uysal tepkiler veririz.
Ya da otoriteleri fazla kızdırmamaya dikkat ederek onlarla pazarlığa girişmeyi deneriz.
* * *
7 Ocak'ta Paris'te "İslam adına" davrandığını öne süren teröristler katliam yaptı.
Ölenlerden 10'u gazeteciydi.
Bu gazetecilerin çalıştığı ve şimdi kolu kanadı kırık olan mizah dergisi, susup köşeye çekilmeyi reddetti.
Zor bir karardı. Çünkü dün çıkan sayı nedeniyle yeni bir saldırıya uğrayabilirler.
Ama korkmadılar.
Ya da...
Sanırım korktular, ama "basın özgürlüğü adına" ve ölen meslektaşlarının anısına ihanet etmemek için riski göze aldılar.
Korkmak da insanca bir duygu, hepimiz korkarız. Ama bazen korkuya yenildiğinde karşına çok daha korkunç sorunlar çıkabiliyor.
Bazen de korkarsın, ama o kadar yorulmuşsundur ve bıkmışsındır ki korkmaktan, o ruh haliyle ateşe dalabilirsin.
* * *
Normalde 60 bin tirajı olan Charlie Hebdo Dergisi, dün "katliam sonrası sayısını" 3 milyon tirajla çıkardı. Ve hemen tükendi. Yeni baskısı yapılıyor.
Dergi birçok dile çevrildi, çevriliyor.
Türkçe'ye de çevrildi.
Cumhuriyet Gazetesi 16 sayfalık dergiden 4 sayfalık bir seçki yaparak dünkü sayısıyla birlikte okurlarına ulaştırdı.
Gazete polis baskısıyla karşılaştı, binası kuşatıldı, matbaadan çıkan dağıtım kamyonları durduruldu.
Charlie Hebdo Dergisi'nden yapılan seçkiyi protesto eden güçler, gazetenin önünde gövde gösterileri düzenledi.
Bazıları, iki adım ötedeki polisten çekinmeden, Paris katliamını yapan Kouachi kardeşler hakkında "onurumuzdur" diye slogan attı.
Derginin kapağına köşelerinde yer veren Cumhuriyet yazarları Hikmet Çetinkaya ve Ceyda Karan tehdit edildi, ediliyor.
Paris yürüyüşüne Başbakanı'nı göndererek sözüm ona "uygar dünyanın yanında yer alan" Türkiye yönetimi anında çark etti; yine özgürlüklere karşı "İslamofobi" öne çıkarılmaya, "Müslümanların tahrik edilmesi" ve "kutsal değerlerin aşağılanması" söylemi tekrarlanmaya başladı.
Hem de gerginlik, tehlikeli bir aşamaya doğru tırmanırken...
Bu arada derginin kapağını kullanan T24'e, birgun.net'e, internethaber'e ve theliracom'a yönelik olarak Diyarbakır İkinci Sulh Ceza Hakimliği'nce "erişimin durdurulması" kararı verildiği bildirildi.
* * *
Öğleden sonra Charlie Hebdo Dergisi'nin dünkü sayısının tümü, T24'te yayımlandı.
Böylece T24, derginin 16 sayfalık tam metnini Türkçe olarak yayımlayan tek medya kuruluşu oldu.
T24'ün yaptığı kısa açıklamada, "gazetecilik ve bilgi alma hakkı" adına, "ifade özgürlüğünü desteklemek ve teröre karşı dayanışma için" derginin tam Türkçe metnini yayımladığı vurgulandı.
"İfade ve basın özgürlüğünün nefret, hakaret, aşağılama ve şiddete teşvik dışında bir sınırı olamaz" saptamasına yer verildi.
Aslında uzun yazmaya da gerek yok galiba. Çünkü meselemiz bundan ibaret.
Gazeteciyiz biz. Mesleğimiz ifade ve basın özgürlüğü olmadan yapılacak bir iş değil.
Ne siyaset dünyasını karıştırma peşindeyiz, ne birilerini ötekilerine karşı kışkırtma derdindeyiz.
Özgürce haber vermek ve yorum yapmak, bizim görevimiz.
Charlie Hebdo Dergisi'nin içeriğini görmek ve okumak isteyenler buyursun. İstemeyenler bakmasın. O da okurumuzun özgürlüğü.
Hepsi bu kadar!..
* * *
Ama bu topraklarda hiçbir şey sen noktayı koyduğunda bitmiyor.
"Noktadan öncekileri niye yazdın? Kime ve neye hizmet ediyorsun? Uyarmadık mı? Yasak demedik mi?"... Ve devamı geliyor.
Bir kez daha "haber vermek" ve "gerçeği yazmak" sanki "olağanüstü" bir şeymiş gibi büyük gerilimlere yol açabiliyor.
Medyanın ve gazetecilerin büyük bölümünün sustuğu, "evet efendimcilik" yaptığı ve "ama'ların fakat'ların arkasında" oyalandığı günlerde T24'e, Cumhuriyet'e, Birgün'e ve öteki demokratik medya kuruluşlarıyla gazetecilere düşen önemli bir görev var:
Basın ve ifade özgürlüğünü sonuna kadar savunmak.
Çünkü bizim işimiz başka türlü yapılmıyor.
* * *
Ekmek mi önemli, özgürlük mü?
Ekmek olmadan yaşanır mı? Yaşanmaz.
Ya özgürlük olmadan?..
Bizce yaşanmaz.
Nefes alınabilir, ama yaşanmaz.
@AksayHakan