H. Bader Arslan

15 Ekim 2009

Piyasalardaki İyileşme Serap mı, Gerçek mi?

Gözümüz aydın, Dow Jones bir yıldır ilk kez 10 bin puanın üzerine çıktı.

Gözümüz aydın, Dow Jones bir yıldır ilk kez 10 bin puanın üzerine çıktı. Altın 1070, petrol varili 76 dolara ulaştı. Geçen yıl boşlukta savrulan bankalar şimdi daha yüksek kârların hayallerini kuruyor. Dün JP Morgan’dan gelen 3,6 milyar dolar kar açıklaması, borsaların fitiline bir ateş daha çaktı.
Peki ne düzeldi, hangi sorunlar bitti de, borsalar ‘Büyük Buhran’dan sonra yaşanan en büyük kriz olduğu söylenen çalkantının yaralarını sardı. ABD’de sub-prime mortgage balonunu şişiren kredi verme bonkörlüğünün önüne geçmek, bankaların hesapsızca kredi vermesini engellemek, hedge fonların yüksek riskli yatırımlara girip sermayedarlarının parasını heba etmelerini engellemek, bankaların hiç de uzmanlık ve deneyimleri olmadığı alanlarda faaliyet göstermelerini engellemek için hangi değişiklikler yapıldı da, borsalarda yedi aydır yaşanan yükselişin sonu gelmiyor?
Yedi ay öncesine kadar çökme tehlikesi olduğu söylenen mali sistem, merkez bankalarının enjekte ettiği paralarla belini doğrultmaya başlamışken, ne oldu da sanki kriz hiç yaşanmamışçasına riskli işlemlere devam ediliyor?
Hisse senedi borsalarındaki yatırımcılar mevcut anı değil geleceği fiyatlar. İzledikleri şirketin gelecekteki değerinin yükseleceğini düşündükleri için bir hisse senedini alır. Bu hava piyasaya yayılmaya başladıkça hisse senedinin fiyatı da yükselmeye başlar.
Piyasalarda son haftalarda kantarın topuzu kaçmış gibi bir performans var. Hisse senetleri fiyatları hiç de beklenmeyen düzeylere yükseldi. ABD ekonomisi hâlâ her gün 10 bin kişinin işini kaybettiği bir ülke.  Fakat dünkü kapanışında Dow Jones endeksi, 5 Martta gördüğü dip olan 6594 puandan sonra yüzde 50 yükselmiş oldu. Peki ekonomik görünümün en iyi göstergesi olan borsalardaki bu yükselişin gerçeklere dayandığını söylemek mümkün mü? ABD ekonomisi yedi ay öncesine göre yüzde 50 daha iyi durumda mı? IMKB-100 endeksi, dün 51 bin puandan kapandı. Yani,  2007’nin Ekim ayında 59 bine kadar yükselen endeksin sadece yüzde 15 gerisinde. Hani kriz? İhracattaki gerileme, işsizlikteki, bütçe açığındaki artış bu endeksin neresinde?
Geçen Aralık ayından itibaren ABD’den gelmeye başlayan iyi veriler, Mart ayından sonra (istihdam hariç) toplu halde aynı yönde hareket etmeye başladı. Bahar aylarında canlanmaya başlayan tüketici güven ve beklenti endeksleri, bireylerin ekonomik gidişat hakkında daha iyimser olduklarını göstermeye başladı. Bazı ülkeler resesyondan çıkıp büyümeye başladı. ABD ekonomisinin de bu Temmuz ayı itibarıyla resesyondan çıkmış olduğu tahmin ediliyor. Buraya kadar her şey tamam da; hani iyileşme zaman alacaktı, hani istihdam en önemli sorun olara kalmaya devam edecekti?
Hâlâ birçok şirket çalışanlarını işten çıkarıyorken, yani tüketici nüfus içinde gelir sahiplerinin payı azalmaya devam ederken, iyileşme sürecinde tüketimin kalıcı bir şekilde artmasını nasıl bekleyebiliriz? Yüksek kâr açıklayan ABD’li şirketlerin birçoğu satışlarındaki artış nedeniyle değil, maliyetlerinde gerileme nedeniyle bu kârı yapabiliyor. Kalıcı büyüme için satışların artması, ücretlerin ve istihdamın yükselişe geçmesi gerekir. Oysa içinde bulunduğumuz durum bundan çok uzak.