H. Bader Arslan

25 Şubat 2009

Piyasalarda durum ne?

Finansal göstergeler son iki haftada yine aşağı döndü.

Finansal göstergeler son iki haftada yine aşağı döndü. Bazı borsa endeksleri 2008 Ekim ve Kasım döneminde gördükleri düzeylerin de altına indi. Dolar/TL kuru 1.70’in, altın 1000 doların üzerine çıktı ve ikisi de düşüşe geçti. Peki bundan sonra ne olacak? Bunun cevabından önce son iki haftada olan bitene bakalım.
Son günlerdeki gelişmeler
Dünya piyasalarında iki hafta önce başlayan gerilemenin nedeni olarak Obama hükümetinin çıkardığı 787 milyar dolarlık yeni paketin başarılı olmayacağı yönündeki endişeler gösteriliyor. Paket henüz yasalaşmadan borsalar düşüşe geçmişti. Yasalaştıktan sonra da bu hareketine devam etti. Birkaç gün sonra Obama konut sektörü için 275 milyar dolarlık yeni bir paket sözü daha verdi, bu da yeterli olmadı. Almanya’da tüketici güven endeksi son 26 yılın, ABD borsa endeksleri son 12 yılın en düşük seviyesine indi. ABD’de konut fiyatlarındaki düşüş son bir yılda %20’ye yaklaştı. ABD’de FDIC’nin (bizdeki TMSF ile benzer) başkanının büyük bankaların bir stres testinden geçmesi ve bunun sonucunda ne gibi yeni önlemler alınabileceğinin belirlenmesine yönelik ifadeleri, batma riski olan bankaların ve bunların piyasaları altüst etme riskinin belirlenmesi olarak algılanınca, Pazartesi günü endeksleri %3 daha aşağı çekti. Daha önce yazmıştım; yine hatırlatayım. Kriz kâhini Roubini üç ay kadar önce Dow Jones endeksinin 6500’e kadar gerileyeceğini tahmin ettiğini söylemişti. Aşağıdaki grafikler Dow Jones ve S&P500 endekslerinin 1997-2009 dönemindeki hareketlerini gösteriyor.

  


Kaynak: finance.yahoo.com
Bu haftanın önemli bir gelişmesi de Japon hükümetinin, borsaya müdahale edebileceğini ve şirket hisseleri alabileceğini ilan etmesi oldu. Bu, yine Japonya tarafından yıllar önce kullanılmış bir yöntemdi. Fakat bu krizde ilk kez gündeme geliyor. Bankalara destek amacıyla hisselerinin devlet tarafından satın alındığı düşünüldüğünde, banka dışı kesim için de benzer bir desteğin akla uygun olacağı kabul edilebilir. Tokyo Borsası’nın gösterge endeksi olan Nikkei’in son 26 yılın en düşük noktasına indiğini de hatırlatayım. Bu gelişme, devlet müdahalesinin nedenini daha iyi ortaya koyuyor. Ancak sorun, bu önlemin kalıcı bir çözüm getirmeme riski taşıması.
Dün akşam 17’de ABD’de Şubat ayı tüketici güven endeksi açıklandı. Beklenti endeksin 36’ya gerilemesi yönündeydi fakat endeks 25 olarak açıklandı. Sonuç iki açıdan önem taşıyor: Ekonomistlerin beklentilerinin çok ötesinde gerilemiş olması ve hesaplanmaya başladığı 1967 yılından beri en düşük düzeyine inmiş olması. Tüketici güveninde artış olduğunda tüketici harcamalarında da artış olması beklenir. Bu da canlanmanın bir işareti olarak görülür. Sürekli gerileyen endeks bu işareti vermekten uzak görünüyor.
Türkiye’deki en önemli veri TCMB’nin yine beklentileri aşarak düşürdüğü borçlanma ve borç verme oranlarıydı. Burada hep dile getiriyorum: Merkez Bankası faiz indirerek, hem de hızlı indirerek çok iyi yapıyor, ama bunun için geç kaldı. Bunu, ihracatçılar ve yerli imalatçılar bu kadar zor duruma düşmeden önce yapmalıydı.
Aslına bakarsanız, şu ana dek dünyada krize müdahale anlamında mali kurumlara ve reel sektöre yapılan yardımlar oldukça büyük boyutlara ulaştı ve bunların olumlu etkilerinin olacağına şüphe yok. Ancak, krizde dip noktanın hala görülmediğine yönelik inanç ve ekonomik canlanmanın başlamamış olması kötümserliği destekliyor. Dikkat ederseniz, alınan önlemlerin çoğu arz yönlü önlemler. Bankalar kurtarılıyor, imalatçılara destek veriliyor. Ancak, nihai tüketicilerin satın alma davranışını destekleyecek önlemler gölgede kalmış görünüyor. ABD’de geçen hafta kabul edilen 787 milyar dolarlık yeni paket ve birkaç Avrupa ve Uzak-Doğu ülkesi dışında talep artırıcı tedbir alan ülke yok.
Bundan sonra ne olur?

Yarın öğleden sonra ABD’de mortgage başvuruları ve ev satışları açıklanacak. Perşembe ise Avrupa’dan işsizlik ve tüketici güveni endeksi verileri gelecek.
Önümüzdeki günler için faizlerde, altında ve dövizde düşüş, hisse senetlerinde yükseliş işaretleri var. Bunun esas nedeni yurtdışı endekslerin aşırı düşmüş ve uzun süreli desteklerine ulaşmış olması. Altının son üç haftada %10’dan fazla yükselmiş olması ve 1000 dolara ulaşmış olması da satış baskısını artırıyor.
Şimdi bunlara yakından bakalım.
Bono-Tahvil: Merkez Bankası bundan sonraki toplantılarında faiz indirmeye devam edecek gibi görünüyor. Fakat faizin üç ayda 16.75’ten 11.50’ye düştüğünü ve bundan sonraki faiz indirimlerinin muhtemelen daha düşük olacağını unutmamak gerekir. Bir süredir elinde tahvil bulunanlar için satış zamanı yaklaşıyor.
Altın: 2 Ocak günü altının gramı 42 liraydı. 1 Şubat’ta 48.5 liraya, geçen Cuma 54.2 liraya yükseldi. Bugün 52 lira civarında. Onz fiyatında iki gündür düşüş var. 2009 ve 2010 için beklenti yükseliş yönünde olsa da, geçen yıl Mart ayında gördüğü 1030 dolar düzeyini geçmesi kolay olmayacaktır. Düşük fiyattan geri almak üzere satış yapılabilir.
Dün gece onz fiyatı 960 doların hemen üzerinde hareket ediyordu. Eğer birkaç gün içinde fiyat 930’un altına inerse, bu 870’e kadar düşüşün önünü açacak ve yükselişin bir süre gecikeceği anlamına gelecektir. Kısa sürede fiyatlar bu düzeye kadar gerileyebilir ancak genel beklentinin yükseliş yönünde olduğunu hatırlatayım.
Hisse senedi: IMKB-100 endeksinin destekleri 22.900 ve 21.000. Dirençleri 24.500 ve 25.200. Yurtdışı endeksler dün gece tatminkar derecede yükselerek kapandı. Bugün muhtemelen bizde de yükseliş olacaktır. Hareket devam ederse birkaç gün içinde 26.000 puana ulaşmak mümkün olabilir. Ancak şunu unutmamak gerek: Sadece bizde değil, tüm dünyada borsalar gelişmelere aşırı tepki gösteriyor. Senet bazlı hareketler, şirketin büyüklüğünden bağımsız olarak daha da sert oluyor. Bu nedenle, borsada yatırım yapmayı düşünüyor ve daha az risk almak istiyorsanız, yatırım fonu almayı deneyebilirsiniz.