H. Bader Arslan

14 Ekim 2010

Orta Vadeli Program III: DIŞ TİCARET

Kaldığım yerden devam ediyorum. Ama bu defa işin içine Orta Vadeli Program’daki dış ticaret hedeflerini de ekleyerek...

Dünkü yazım şöyle bitiyordu: “Bakın; TL değerlenirken, GSYİH ve kişi başına gelirde bir artış yaşanıyor. Gerileyen dolar kuru, Türkiye ekonomisinin kamu borcu/yurtiçi hasıla oranını düşürüyor. İthalden (ithalat arttığı için) alınan KDV’yi ve gümrük vergisini artırıyor. Fakat bunların hepsi kısa vadede olumlu gibi görünen gelişmeler. Kur böyle devam ederse orta ve uzun vadede ise karşımızda parlak bir manzara görünmüyor.”
Kaldığım yerden devam ediyorum. Ama bu defa işin içine Orta Vadeli Program’daki dış ticaret hedeflerini de ekleyerek.
Kur böyle değerlenmeye devam ederse, birkaç yıl içinde cari açığın orta vadeli programdaki hedefin çok üzerine çıktığını görürüz. Dünyada doğrudan yabancı yatırımlarda canlanmanın yavaş olacağını biliyoruz. Bu da Türkiye’nin portföy yatırımlarına (sıcak paraya) bağımlığını artıracaktır. Dolayısıyla bu sene bir risk olmasa da gelecek yıllarda belirsizlik artacaktır.
Bakın Orta Vadeli Program bu yıl ve önümüzdeki üç yıl için ne öngörüyor:

Bu konulara uzak olanlar için yukarıdaki tablo enteresan görünmeyebilir. 2011’de ithalatın 199.5, cari açığın 42.2 milyar dolar olması bekleniyor. Hangi varsayımla? Dolar/TL kurunun yaklaşık 1.57, büyüme oranının yüzde 4.5 olacağı varsayımıyla. Ancak, ekonomi 2011’de yüzde 4.5 büyür ve TL değer kaybetmezse (döviz kuru ortalama 1.57’ye yükselmezse), gelecek yılki ithalat 199.5 milyar doların çok üzerinde gerçekleşecek, cari açık da hedeflerin üzerine çıkacaktır.
Tamam cari açık bir sorun ama, kurdaki gerilemenin (TL’deki değerlenmenin) tek sakıncası kesinlikle bu değil. Cari açık öyle ya da böyle finanse edildi diyelim. Bu, ekonominin açık verdiği gerçeğini değiştirmiyor. Yani cari açık finanse edildi diye ithalat azalmıyor, ihracat daha hızlı artmıyor.
Artan ithalat bugün vergi gelirlerini artıyor olabilir ama böyle devam ederse içeride üreticiler birer birer batmaya başlayacak. Bu yolda devam edersek, bir gün devletin en büyük vergi kaynağı ithalden alınan KDV ve gümrük vergisi olabilir. Kamuoyundaki eksik/yanlış algının aksine değerli TL ihracatçıların sorunu değil, bütün Türkiye’nin sorunu. Ama bu şimdi değil, birkaç yıl sonra fark edilecek.
Geçen yılki programda 2010 ihracatının 107.5, ithalatının 153 milyar dolar olacağı tahmin edilmişti. İhracatta hedef tutturulacak ama ithalatta en az 25 milyar dolar sapma olacak. Büyük olasılıkla 180 milyar dolar civarında ithalat yapacağız. Aynı sapmanın 2011’de de olmasının önünde bir engel var mı?
Büyüme ve ithalatın büyük bir paralellik gösterdiğini ve bu nedenle ithalatın hızla arttığını söyleyenlere hak vermemek mümkün değil. Bunu kabul ediyorum ama, TL değerlendikçe cazip hale gelen ithalat bir gün tökezlememize neden olabilir. İşte o zaman büyümeden bahsetmek zor olacaktır.