ABD Başkanı Barrack Obama birkaç gündür Doğu-Asya ülkelerini ziyaret ediyor. Güney Kore, Singapur ve Japonya’nın ardından Çin’e geçen ABD Başkanı, dün Çin Devlet Başkanı Hu Jintao ile görüştü. Görüşmenin ardından kameraların karşısına geçen iki lider daha önce hazırlanmış metinleri okudular ve hiç soru almadılar.
Obama’nın Çin ziyareti, hem bu iki ülkenin ekonomileri, hem de küresel ekonomi açısından önem verilen bir ziyaretti. Bir tarafta dünyanın en fazla ithalat yapan, en fazla cari açık veren, en fazla bütçe açığı veren ve en borçlu ülkesi ABD, diğer tarafta Almanya ile birlikte dünyanın en fazla ihracat yapan, en hızlı büyüyen, en büyük döviz rezervlerine sahip ülkesi ve en büyük altın üreticisi Çin.
Bilmem hatırlar mısınız; geçen hafta henüz bu ziyaret başlamadan önce, iki taraftan da, mevcut dengesizliklerin nedenini ya da çözüm yolunu diğerine bağlayan açıklamalar gelmişti.
Çin, ABD’de finansal piyasaların şişirildiğini ya da buna göz yumulduğunu; bunun küresel ekonomi için yeni riskler oluşturduğunu söyledi.
ABD, bunun karşılığında, yuanın mevcut değerinin başta ABD sonra dünya ekonomisi için bir risk olduğunu ve yuanın değerinin artması gerektiğini vurguladı. Ardından, Çin’den gelen bazı lastik ve demir-çelik ürünlerine uygulanan gümrük vergileri artırıldı.
Daha sonra, Çin’in etkisiyle APEC Zirvesi nihai metninde, ismini vermeden ama ABD’yi kastederek, tüm dünya ülkelerinin dış ticarette korumacı önlemler almaktan kaçınması gerektiğine yer verildi.
Obama’nın Çin gezisi öncesi gelen bu mesajlar, ziyareti daha da dikkat çekici hale getirdi fakat, hem ziyaret boyunca hem de dünkü basın toplantısında hava öyle sakindi ki; bu tüm beklentileri boşa çıkardığı gibi, Obama’ya yönelik eleştirilerin de dozunun artmasına neden oldu. ABD Başkanı’na yönelik eleştirel hava son bir iki aydır yoğunlaştı ve son olarak Japon İmparatoru’nu eğilerek selamladığı için okların hedefi oldu.
Obama’nın Çin Devlet Başkanı Hu Jintao ile görüşmesinden sonra, iki liderin de önceden hazırlanmış metinleri okumaları ve soru almamaları, yaptıkları konuşmalardan daha fazla yorumlandı. Bence bunun nedenlerinden biri, iki ülkenin de hassas ekonomik dengelerden geçilen şu aylarda birbirlerini fazda eleştirmek istememeleri ya da ülkelerinin dış politikalarına zarar verecek yorumlardan kaçınmak istemeleri olabilir.
ABD, 2008 yılında Çin’e 69,7 milyar dolar ihracat gerçekleştirmiş ve bu ülkeden 337,7 milyar dolar ithalat yapmış. Yani geçen yıl Çin’in elinde sadece ABD kaynaklı 268 milyar dolar düzeyinde bir dış ticaret fazlası oluşmuş. Aradaki devasa fark sadece dış ticaretle sınırlı değil. Benzer bir resmi ABD’nin devlet tahvillerinde de görüyoruz. Çin’in elindeki ABD tahvillerinin değeri (en son veri) Eylül 2009 döneminde 618 milyar dolar değerinde. Çin, elinde en fazla Amerikan tahvili bulunduran ülke. Yani ABD, Çin’in en büyük müşterisi, Çin de Amerikan tahvillerinin en büyük müşterisi.