H. Bader Arslan

22 Mayıs 2009

IMF ve piyasalar üzerine üç senaryo

Uzun zamandır dillerden düşmeyen ‘IMF ile anlaşma’ işi, soğumaya bırakılmış gibi görünüyor.

Uzun zamandır dillerden düşmeyen ‘IMF ile anlaşma’ işi, son günlerde hükümet tarafından gelen açıklamalarla yeniden soğumaya bırakılmış gibi görünüyor.
Türkiye’nin IMF ile yeniden anlaşmasına yönelik fikirler 2008’in sonbaharında dile getirilmeye başlamıştı. O günlerde bazıları anlaşmanın seçimden önce yapılacağını iddia ederken, bazıları da seçim sonrasına bırakılacağını öne sürüyordu. Zaman birincilerin yanıldığını gösterdi. Ama son günlerdeki gelişmeler gösteriyor ki; ikinci gruptakiler de haklı çıkmış sayılmazlar. En azından şimdilik…
Artık anlaşmanın seçimden önce mi, sonra mı yapılacağı tartışmaları bitti. Bugün önümüzde yeni bir fikir ayrımı var ve bu ayrım şu üç farklı senaryoyu doğuruyor:
1-IMF ile anlaşma yapılmayacak: Yaklaşık olarak iki buçuk aydır dünya piyasalarında görülen iyileşme, krizin mali piyasalarda dibinin görüldüğüne yönelik bir hava yarattı. Borsa endeksleri yaklaşık %35 değer kazandı. Piyasalarda aşırı oynaklık dönemi geride kaldı. IMKB de bu süreçte en fazla yükselen endekslerden biri oldu. Diğer taraftan Türkiye’de, sanayi üretimi, kapasite kullanımı, tüketici güvenindeki iyileşmeler yurt içindeki iyimserliği pekiştirdi. İhracattan çok daha hızlı daralan ithalat cari açık sorununu bastırdı. İşte bütün bunlar hükümetin IMF ile anlaşma yapma ihtiyacına ket vurmuş olabilir. Bu gelişmeler sonucunda, hükümet IMF ile anlaşmadan da dış finansman sağlayabileceğini planlıyor olabilir.
Bunun ekonomiye ne gibi etkilerinin olacağını burada uzun uzadıya yazacak değilim. Zaten birkaç gündür çok sayıda ekonomi yazarı bu konudaki olasılıkları sıralıyor. Ancak, şunu söylemekle yetineceğim: Dış piyasalarda işlerin yeniden sarpa sarması durumunda, Türkiye’nin IMF ile anlaşma yapmamış olması, iç piyasada büyük dalgalanmalar yaratacaktır.
2-IMF ile anlaşma yapmak için uygun zaman bekleniyor: Bu senaryoya göre, hükümet IMF ile anlaşmak üzere olabilir. Henüz üzerinde uzlaşılmayan noktalar, teferruattan ibaret olabilir. Ancak, noktanın konması için uygun zaman kollanıyor olabilir.
“Uygun zaman nedir?” derseniz, ben bunun piyasalardaki yönün yeniden aşağıya döneceği nokta olacağını düşünüyorum. Yani, dünyada ve özellikle yükselen pazar ekonomilerinde Mart ayından beri yaşanan iyileşme sürecinin son bulup, yaz aylarında yeni bir düşüş sürecinin başlamasıyla, IMF anlaşmasına son nokta konacak olabilir. Böylece, rakip ekonomiler ile gerçek bir ayrışma sağlanması amaçlanıyor olabilir. Diğer ekonomiler yeniden güç kaybederken, Türkiye uygun zamanda pit-stop yapmış olacak ve yukarı yönlü ivme devam ettirilecektir.
Tabii, bu sadece bir olasılık. Gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini, gerçekleşirse gecikmenin nedeninin bu olup olmadığını zaman gösterecek. Ama, eğer gecik(tir)menin nedeni buysa, ilginç bir taktik olduğuna şüphe yok. Fakat şüphe duyulacak bir nokta var ki; o da bunun piyasaları destekleyip desteklemeyeceği.
3-IMF ile anlaşma isteği var ama ciddi fikir ayrılıkları sürüyor: Müzakereler başlayalı uzun zaman oldu. Kimi zaman, anlaşmazlıklar medyaya yansıdı ama genel olarak müzakereler büyük gizlilikle yürütüldü. Ben bunu çok olası görmesem de, hala IMF ile hükümet arasında ciddi fikir ayrılıkları olabilir. Dolayısıyla, anlaşmadaki gecikmenin nedeni hükümetin anlaşmaya isteksizliği değil, anlaşmanın içeriğine karşı çıkması olabilir. Ancak yine de, ne tür bir anlaşmazlığın bu gecikmeyi yaratıyor olabileceği büyük bir soru işareti.
***
Bugün inişli çıkışlı bir haftayı geride bırakıyoruz. Mayıs ayı içinde Dow Jones ikinci kez 8600 puanı, S&P ikinci kez 930 puanı, IMKB-100 ikinci kez 35.000 puanı denedi. Dünkü düşüşlerin ardından bugün de borsalar düşerek kapanırsa ve özellikle Dow Jones 8200 puanın altında kalırsa, geri dönüşün (yeni düşüş sürecinin) başladığına yönelik ikinci işaret gelmiş olacak.