H. Bader Arslan

13 Eylül 2011

Filmin Sonuna Doğru

Geçen haftayı “Yunanistan hafta sonu iflasını açıklayacak” endişesi ile hızla...


Geçen haftayı “Yunanistan hafta sonu iflasını açıklayacak” endişesi ile hızla düşerek kapatan borsalar, bu haftaya da, Fransa’nın üç büyük bankasının kredi notunun Moody’s tarafından düşürüleceği endişeleri ile başladı. Gün içinde kayıplar Fransa’da yüzde 5’i aştı, kapanışta yüzde 4’e çekildi. Diğer Avrupa borsaları da ona eşlik ettiler.
Ama, bütün bunların kaynağı ve biraz da günah keçisi Yunanistan, en acayip rekorlardan birine imza attı. Dün Yunanistan’ın CDS primleri 8000 puana dayandı. Bu ne demek biliyor musunuz? Elinizde yunan tahvili varsa ve bunu ödenmeme riskine karşı sigortalatmak istiyorsanız tahvilin değerinin yüzde 80’ini komisyon olarak sigortacıya ödemeniz gerekiyor.
Yukarıda “biraz da günah keçisi” dedim çünkü, Yunanistan bütün bu sorun yumağı içinde küçük bir parça aslında. İrlanda ve İtalya ondan çok daha tehlikeli birer bomba. 
Aklınıza hiç Yunanistan’ın diğer sorunlu ülkelere gözdağı vermek için bir yem olarak kullanıldığı geliyor mu? Tıpkı 2008 sonunda Lehman Brothers’a yapılmış olabileceği gibi.
Tarihin en büyük kurtarma yardımı verildikten ve bir yıl sonra bir o kadarı daha vadedildikten sonra, Yunanistan’ın temerrüdüne izin verilir mi? 
Bundan kaybeden Yunanistan’dan çok ona borç verenler olmaz mı? 
Ya da Yunanistan ekonomisinde bugün hangi sorun on beş ay önce 110 milyar euroluk kredinin verildiği günden çok daha kötü? 
Dün piyasalar yere serildikten sonra IMF-AMB ve AB üçlüsünün, bugünlerde sorun olan 8 milyar euroluk yeni kredi diliminin serbest bırakılabileceği yönündeki gayrı resmi açıklamasına ne demeli?
Yunanistan sorunu iki yıldır tüm çıplaklığı ile ortadayken daha bundan iki hafta önce 1.45’in üzerinde seyreden €/$ paritesinin aniden 1.35’e kadar gerilemesini (“neyse ki 6 Eylül’de parite 1.41 iken 1.36’ya düşeceğini yazdım” deyip kendime de bir pay çıkarayım) sadece Yunanistan ve ona borç verenlerin durumu ile açıklamak mümkün mü?
Euro Bölgesi, ekonomisi en zayıf toparlanan ülke/bölge olmasına rağmen, geçtiğimiz aylarda Avrupa Merkez Bankası nasıl oldu da enflasyondan korkup faiz artırdı ve sonra da faiz indirimlerine soğuk bakan başekonomist Stark istifa etti?
Sizce bunların hepsi bir mantıksızlıklar silsilesi değil mi?
Evet öyle ama karşı cepheden bakınca hepsi başka bir filmin senaryosu olabilir. 
2007 başından 2009 başına kadar sub-prime mortgage krizi ile zarar eden mali kurumların yaşamaya devam etmeleri için kayıplarını telafi etmeleri ve bunun için de yüksek faiz geliri elde etmeleri gerekiyor olabilir mi?
Daha ortada kriz yokken isimleri kısaltılıp (PIGS) ortaya atılan Portekiz, İrlanda, Yunanistan ve İspanya (daha sonra İtalya) son iki yıl içinde her iki ayda birine sıra gelmek üzere darağacına çıkarılıp, yüksek tansiyondan felç inmeden hemen önce aşağı indiriliyor ve bu sırada yükselen faizlerle bu ülkelere borç veriliyor olabilir mi?
IMF, AMB ve EFSF fonları bu filmin yapımcısı, 
Bankalar ve sermaye sahipleri yönetmenleri, 
Merkel, Sarkozy, Trichet ve diğerleri başrol oyuncuları, 
Yunanistan figüran 
Rekor kıran altın fiyatları ise bu filmin izleyicileri için eğlenceli bir sahne olabilir mi?